Güray Öz
Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

‘Akkuyu’larda Fenersiz...

20 Şubat 2015 Cuma

Meclis’te ülkeyi yönetebilmek için gerekli görülen “güvenlik yasa tasarısı” görüşülüyor.Üç partinin vekilleri içtüzükten kaynaklanan haklarını kullanarak direniyorlar. Ama emir büyük yerdendir; ille de ne pahasına olursa olsun yasalaştırılacaktır. Bu “paha”nın içine kadın milletvekillerini tartaklamak, vekilleri Meclis kürsüsünün tokmağıyla yaralamak dahildir. Aynı günlerde cinayetler birbirini izledi. Vahşice katledilen Özgecan’ın ardından kocası tarafından parçalanarak öldürülen Kübra’nın çöpe atılmış cesedi bulundu. Sayısını tam bilemediğimiz genç kızımız bu günlerde kayıptır, akıbetlerini bilemiyoruz. Hemen ardından “destan yaratan emniyet güçlerine yardımcı” ilan edilmeyi yürekten benimsediği anlaşılan bir esnafın bıçak darbesi devrimci gazeteci kardeşimiz Nuh Köklü’yü aramızdan aldı.

***

Ne oluyor? Olan şudur: Sisteme kendi meşrebinin damgasını vurmak, iktidarını sürekli kılmak isteyen iktidar partisi dört koldan saldırıyor. Saldırıların öncelikli hedeflerden birisi kadınları eve kapatmaktır. İlk adımı kadınları, genç kızları ve nihayet bebeleri “özgürlük” adını taktıkları türbana sokarak attılar. Arkası kimsenin itiraz edemeyeceğini düşündükleri “dini referanslarla” kadınları sözde “koruma” adı altında çalışma hayatından uzaklaştırma “önlemleriyle” geldi. Okulu, sokağı, işyerini kadınlara kapatabilmek en büyük hevesleri arasındadır. Bunun için “sokak ulemasını” “kerametleri kendilerinden menkul köşe yazarlarını” piyasaya sürdüler. “9 yaşında kız evlenebilir”, “Hamile kadının sokakta ne işi var”, “Gülmek, kahkaha atmak kadına yakışmaz” türü “fetvaları” hep içimiz ezilerek dinledik. Cinayetleri besleyen ideolojik havanın sahipleri gerçekten acımasızdırlar.

***

Yalnızca insanları, insanlığı katletmekle yetinmiyorlar; doğa da çevre de hedefleri arasındadır. Gözleri öylesine kördür ki, rant için ormanları sorgusuz sualsiz kesip biçiyor, itiraz edenleri, sokağa çıkanları, Gezicileri terörist ilan edebilmek için Meclis’te kavga dövüş çıkarmaya çalıştıkları yasayı beklemek bile istemiyorlar. Hâkimler artık hakaret suçu işlendiği iddiasını “suçun” niteliğine değil, kimi hedef aldığına bakarak “değerlendiriyorlar”. “Hakaret suçu” eğer “devlet, hükümet büyüklerine” karşı işlenmişse terör kapsamına alınması artık yakındır. İşte peş peşe Hazirancıların, ÖDP üye ve yöneticilerinin gözaltına alınmalarının, tutuklanmalarının nedeni budur. Oysa şu sıralarda ara vermeksizin sürdürdükleri ve gizlemeyi başardıkları nükleer santral projeleriyle hepimize ağır hakaret suçunu kendileri işlemekteler. Yalnız hakaret mi? Cinayet değil mi?

***

HES’lerle akarsuları kurutmayı başardılar. Nükleer santrallarla hem önlenemez, temizlenemez kirliliğe imza atacaklar hem de kitlesel cinayetlerin kapısını açacaklar. AKP’liler, Avrupa’da devletlerin halkın itirazlarına nihayet kulak vermek zorunda kalarak terk ettiği nükleer enerjinin, iktidarlarının sürekliliği için sağlam kaynak, çimento olacağını sanıyorlar. Oysa nükleer santrallar halka yalnızca pahalı bir enerjiyi değil, ucuz ve sürekli bir ölümü vaat ediyor. Değerli genç gazeteci arkadaşım Filiz Yavuz, Can Yayınları arasında çıkan “Beni ‘Akkuyu’larda Merdivensiz Bıraktın” adlı çalışmasında işte bunları anlatıyor. Cinayeti yazıyor kısacası.

***

Artık herkes biliyor; eğer şu adını son dakikada alay eder gibi “özgürlükleri koruma yasası” olarak değiştirdikleri “polis yasası” çıkarsa Cumhuriyet’in iki orta sayfaya sığdıramadığı cinayetler daha da artacak; baskı, zorbalık “büyük birader rejimi” kalıcılaşacak, doğa da ağır bir tahribatla tümüyle rantın hizmetine verilecektir. İslamcı ideoloji ile barış imzalayan sermaye bu durumdan şikâyetçi değildir. Kadınların ve çevrenin başına gelenler onları fazla ilgilendirmiyor. Peki, bu gidişe dur demenin zamanı gelmedi mi hâlâ?

***

Filiz’in okumanızı önerdiğim çalışması, başına büyük nükleer felaketler gelmiş Japonya’dan bir tanığın sözleriyle bitiyor. Japon gazeteci Toshiya Morita şöyle diyor: “Biz nükleer santralı hiç istemedik, fakat söz hakkını bilim insanlarına ve siyasetçilere bıraktık. İşte bu yüzden bütün bu sorunları yaşadık. Ama artık kendi kaderimizi kendimiz tayin etmek istiyoruz.”
Biz de artık kadınlar, erkekler, çevreciler, halk siyasetçileri, Hazirancılar, Meclis’te darp edilen vekiller geç kalmayalım, birlikte bir yol bulalım, yola çıkalım.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları