Diplomatlara Kim Kafa Tutamaz

30 Mart 2016 Çarşamba

ABD ve Avrupa Birliği ülkeleri diplomatlarının Can Dündar-Erdem Gül davasını yakından izlemeleri Cumhurbaşkanı’nın ve AKP hükümetinin hiç hoşlanmadıkları bir gelişme oldu. Konu diplomatların bulundukları ülkelerdeki hareket özgürlüklerini, görev ve haklarını belirleyen Viyana Sözleşmesi kapsamında tartışıldığında devlet erkânının önemli bir skandala imza attıkları söylenebilir. Açıktır ki, bu sözleşme devletlerin temsilcilerine bulundukları ülkelerde geniş yetkiler tanımaktadır ve bu yetkiler “eşit karşılıklılık” esasından güç almaktadır.

***

Öyle midir bakmak gerekir aslında. Şimdi durumdan şikâyet eden, gittikçe artan otoriter bir rejim hevesinin Batı tarafından eleştirilmesinden rahatsızlık duyan iktidar çevrelerinin durumu kabaca ele aldıkları, içeride olduğu gibi uluslararası alanda da “biz ne dersek o” havasına girdikleri söylenebilir mi bilemiyorum. Yüksek perdeden, usule erkâna uymayan itirazların daha çok içeride kahramanlık yapmaya ayarlı olduğu ama gürültünün dışarıdan da duyulduğu bir zamandayız; içeride mahkemelere, savcılara emir vermek belki işe yarıyor olabilir de diplomatlar doğrusu pek de takmıyorlar bu kaba söylemi.

***

Takmazlar; çünkü ABD ve AB ülkeleri Türkiye’nin seçtiği sistemin bekçileri konumunu uzun bir zamandır koruyorlar. Bunun sorumlusu da Kurtuluş ve Kuruluş döneminin hızlı bir şekilde sona erdirilmiş, radikal adımlardan vazgeçilmiş, kazanımların kolaylıkla Batı’ya teslim edilmiş olmasında aranmalıdır. Türkiye’nin Batı ile ilişkileri uzun bir zamandır gelişmiş kapitalist devletlerle ekonomik politik açılardan eşit olmayan ilişkilerdir. Bu ilişki biçimine Doğulu bir itirazın ise hiç ama hiç hükmü yoktur, olmayacaktır. Aklı başında itiraz, gelişmiş kapitalist dünyanın gittikçe vahşileşse de kapsama alanında kalan canlı mirasa, Aydınlanmanın kazanımlarına sahip çıkarak olabilecektir.

***

O nedenle de diplomatlara “ne karışıyorlar işimize” diye yüksek perdeden içi boş, içeride bile etkisi olmayacak detone “nota”lar vermenin anlamı yoktur. Böyle bir itirazın gerçekçi, etkin olabilmesi için yurtseverlik dozunun yüksek, zeminin sağlam olması gerekir. Emperyal heveslerle mücadele o ülkelerle sistem anlaşmazlığı temelinde yapılabilir. Üstelik Batı yalnızca Emperyalist değildir, aynı zamanda Kurtuluş ve Kuruluş döneminde çizilmiş bir rotanın da gösterdiği yolun çıktığı yerdir. Aydınlanma, Doğu değil Batı kaynaklıdır. Doğu’nun çok uzun bir zaman önce terk ettiği, yeniden buluşmanın kapılarını kör inanç kapısıyla kapattığı “Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar”la ilişkinin paradoksal karakteri içinde sahte kahramanlıkların şansı yoktur.

***

Emperyalistlerle mücadele edebilmenin en önemli koşullarından birisi onların sık sık kışkırttıkları otoriter yönelimlerden, sivil ya da militer darbe girişimlerinden uzak durmak, onlara rağmen Aydınlanma değerlerine sahip çıkmaktır. Sizin Batı ile ilişkileriniz bütün kabadayılığınıza rağmen tabiyet ilişkisinden öteye geçemeyecektir. Bu nedenle de diplomatlara kafa tutmaktan vazgeçmelisiniz. Onlara kafa tutma hakkı, yetkisi, gücü sizde değildir.
Kimde olduğunu merak ediyorsanız, sol tarafa bakın, oradalar. Sizin içinden çıkamadığınız paradoks, onların ikirciksiz izledikleri, Aydınlanmadan güç alan, onu aşan sağlam kurtuluş yoludur.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları