Gayri Milli Alman Medyası

28 Eylül 2015 Pazartesi

Şu Almanlarda “milliliğin” zerresi yok. Olsaydı, milli otomobilleri sayılacak Volkswagen’larını bu kadar yerin dibine batırırlar mıydı? Onların milli duygularını korumak da Türk medyasına düştü. Dünyanın bütün medyası çalkalanıyor, Türk medyası yasak savıyor. Oysa konu bizi de yakından hem de çok yakından ilgilendiriyor. Konuyu kısaca uzmanından özetleyelim. Olup biteni, herkesin anlayacağı biçimde bütün açıklığıyla değerli arkadaşım Özgür Gürbüz Bir- Gün gazetesinde yazdı. Bu arada sevgili Nilgün Cerrahoğlu da Cumhuriyet’te konuyu enine boyuna değerlendirdi. Konuya çalışkan çevreci arkadaşım Pelin Cengiz’in Taraf gazetesindeki köşesinden bir cümleyle giriş yapabiliriz: “Nasdaq.com’da (Ünlü teknoloji borsasının internet sitesi) bir yazar,‘Kapitalizm için kötü bir haftaydı’ diye yazdıktan sonra Marx’ın ünlü cümlesini eklemiş: ‘Kapitalizm, yok oluşunun tohumlarını kendi içinde taşır.’ ”
Büyük skandalın özeti şöyledir: Volkswagen’in, dünya çapında 11 milyon aracına özel bir yazılım yükleyerek emisyon ölçümlerini olduğundan düşük gösterdiği anlaşıldı. Volkswagen’in ünlü CEO’su istifa etti. Yenisi şu sıralarda kamu kurumlarının ve “gayri milli” Alman medyasının sıkı eleştirisi altında. Skandal iki bağımsız araştırmacının (Peter Mock ve John German) ABD Çevre Koruma Müdürlüğü’ne (EPA) yaptıkları araştırma sonuçlarını iletmeleriyle ortaya çıktı. Aslında dizel motorların da çevreci olabileceğini göstermek isteyen bu iki kişi, Volkswagen’in verdiği rakamlarla emisyon testlerinde elde ettikleri sonuçların örtüşmediğini gördü. EPA, Volkswagen’in üzerine gidince dünyanın en büyük otomobil üreticisi suçunu itiraf etmek zorunda kaldı. Bu da tüm dünyada egzoz emisyon ölçümlerinin ne kadar güvenli olduğuna dair yeni soruları gündeme getirdi. Spot ışıklarının tutulduğu bir başka alan da egzoz emisyonlarını ölçen kuruluşlar. İngiltere hükümeti emisyon ölçümleri için kendi testlerini yapmaya, bunları yoldaki araçlarla karşılaştırmaya hazırlanıyor.
Türkiye’de ise sorun daha karışık, çünkü yılda 2 milyon 700 bin aracın egzoz emisyonunu ölçen TüvTürk’ün ortakları arasında Volkswagen’in Türkiye temsilcisi Doğuş Otomotiv de yer alıyor. Doğuş Holding henüz konu ile ilgili bir açıklama yapmadı. Şimdilik işimiz onları suçlamak değil, ama bir açıklama beklemek hakkımız. Volkswagen ithalatçısı firma kuşkusuz imalatçı firmanın kabul etiği gerçekleri yadsıyacak, ayrıca kendi ithal ettiği otomobillerin egzoz emisyonlarının ortağı olduğu firma tarafından nasıl yapıldığını açıklamaktan geri duracak değildir.
Bu skandalın ayrıntısı benim köşeme sığmaz ve benim asıl görevim Türk medyasının bu konuya neden ilgisiz olduğunu sormak, soruşturmak, okurların ilgisini bu ilgisizliğe çekmek. Türk medyası konuyu kelimenin tam alamıyla “geçiştirdi”. Geçiştirmeyi de sürdürüyor. Oysa halkın haber alma hakkı ve gazeteciliğin temel ilkeleri bu olayın tüm ayrıntılarıyla halka duyurulmasını zorunlu kılar. Hiçbir gerekçe, örneğin bu büyük firmanın reklamlarından mahrum kalmak gibi bir gerekçe kabul edilebilir değilir. Ayrıca merak etmeyin değerli medya yöneticileri, reklam servisleri, Volkswagen firmasının şimdi daha fazla reklama gereksinimi olacak. Hem durumu nasıl düzelttiğini anlatmak, o emisyon hacmini gizleyen yazılımın nasıl kullanıldığını açıklamak hem de milyarları aşan zararını karşılamak ya da durumu örtbas etmek için kesenin ağzını açacak. Umarız reklamlara dikkat eder, örtbas etme çabalarına prim vermezsiniz. Böyle durumlarda Alman medyasına bakmanızı salık veriyorum.
Biri örtbasa destek çıksa öteki açığa çıkarır. Alman “gayri milli” medyasının bu olaydaki tutumunu izleyerek ders çıkarabilir mi Türk “milli” medyası diye bir soru takılıyor aklıma, umutlanıyorum. Bir haftadır Alman gazete ve dergilerini izliyorum; konu bitmiyor, tükenmiyor, üstü örtülmüyor. Alman kapitalizmi için tam bir rezalet olan durum hemen hemen tüm ayrıntısıyla, tüm can alıcı sorularla sayfalarda.
Peki, siz neden ilgi göstermiyorsunuz? Hâlâ “çevre mi, o da neymiş” havasında mısınız?

Churchill değil, Lloyd George
Sayın Doğan Satmış’ın 22/08/15 tarihli “Davutoğlu, Enver Paşa’nın torununu nasıl şaşırttı?” başlıklı yazısında değindiği Atatürk ile ilgili sözleri Churchill değil, Lloyd George söylemiştir:
Below are the words of the English Prime Minister Lloyd George, known as a Turkish enemy, while he answered the accusations and criticism in the English Parliament for the retreat of the British Army from Anatolia in 1922: ‘Dear Sirs, you may see an exceptional genius in centuries. It is very unfortunate for us that the great genius of this era came up from the Turkish Nation. There was nothing to be done against the brilliance of Mustafa Kemal.’ Lloyd George, Former Prime Minister of the UK.”
Hafızalarımız bazen bizi böyle yanıltabiliyor. Saygılarımla, A. Ersan Yücel

Tunceli Dersim
23 Eylül 2015 günlü gazetenizde, “Eğitim” sayfanızda (sf. 15) yer alan “Çatışmada Eğitim Olmaz” başlıklı haberin giriş bölümü şöyle: “Eğitim Sen tarafından 2015-2016 öğretim yılı öncesinde, çatışmalı sürecin eğitim, öğretim ve öğretmenler üzerinde etkisini belirlemek amacıyla, Ağrı, Bingöl, Dersim, Diyarbakır, Hakkâri, Kars, Mardin, Urfa, Şırnak ve Van illerini kapsayan bir anket çalışması yapıldı.”
Haberi hazırlayan kişi bu paragrafı doğrudan Eğitim Sen’den almış olabilir. Ancak dikkat ederseniz il adlarında Dersim şu an resmi olarak herhangi bir ilimize ait değil, Urfa’nın adı ise resmi olarak Şanlıurfa. Yazıyı yazan Eğitim Sen’li veya haberi yazan Cumhuriyet görevlisi Tunceli’yi Dersim olarak kabul edebilir, ama bu haber olmaz; temenni olur. Cumhuriyet gazetesinden, haberlerde temenni değil, doğru haber beklediğimizi belirtmek isterim.
Bu bağlamda, daha önce gazetenize birkaç kere yaptığım fakat dikkate alınmayan bir önerimi tekrarlamak isterim. İçişleri Bakanlığı İller İdaresi Genel Müdürlüğü Koordinatörlüğü’nde çalışan Ulusal Coğrafi Adlar Uzmanlar Kurulu tarafından kabul edilen ve anılan kurumun internet sitesinde yayımlanan “Ülke Adları ve Başkentleri Türkçe Egzonimleri” listesinde, Türkiye’nin resmen tanıdığı ülkeler ve başkentlerinin Türkçe yazılışları yer almaktadır. Anılan listeye http://www.illeridaresi. gov.tr/ulke-adlari-ve-baskentleri bağlantısından veya, Harita Genel Komutanlığı’nın http://www. hgk.msb.gov.tr/images/urun/ulke_ baskent_bm_uye_tr_tanima_ onay_2012.pdf bağlantısından erişebilirsiniz. Böylece ABD başkenti Washington yerine Vaşington yazımının kullanılabileceğini, Kanada’nın başkentinin Ottava olarak yazılabileceğini gazetenizde yer alan haberler aracılığı ile okurlarınız öğrenebilecektir. Saygılarımla... Selman Çobanoğlu
Okur Temsilcisi’nin notu: Haberci arkadaşlar sanırım hemen hemen tüm politikacıların (AKP, CHP, HDP) Tunceli yerine Dersim’i kullanmalarından etkilendiler. Dersim adının tarihsel anlamı kuşkusuz var. Ama Tunceli’nin adı değişmedi.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları