Lucretius’u Hatırladım Yeniden

30 Kasım 2014 Pazar

Katolik dünyasının lideri Papa geldi. Fırsattır, tam sırasıdır Lucretius’u hatırlamanın. Hatırlamanın zamanıdır; çünkü uzayın ve atomun derinliklerine doğru bitimsiz yolculuğumuz hurafenin yaşayabileceği alanı daraltıyor. Ne Vatikan’da ne de başka bir yerde yaşama alanı kaldı hurafenin. Yine de hâlâ karanlığı yendiğimizi söyleyemiyoruz. Bilimin ışığı parladıkça karanlığı özleyenlerin sayısı da arttı. IŞİD’ler, Boko Haram’lar yeryüzünü kana buladılar. Neden? Nasıl oldu bu? Atoma doğru yolculuğun mantığını kuran evrenin sırrını tam da orada arayanları küçümsediğimiz, bilimi yığınlardan gizlemenin sırrını keşfeden, gelişmeyi her aşamada frenlemeyi, teknolojinin sınırları içine hapseden sisteme boyun eğdiğimiz için olabilir mi? Geçmişin derinliklerine tıpkı atomun derinliklerine daldığımız gibi dalsaydık, gelişmenin diyalektiğini peygamber İsa’dan 94 yıl önce doğan şair Titus Lucretius gibi görseydik belki de boyun eğmeyecektik.

***

Bugün derinliklerine doğru yolculuğumuzu büyük bir heyecanla sürdürdüğümüz atomun iç dünyasını Demokritos’un izinden giderek anlatan Lucretius diyordu ki; “İnsan olsun hayvan olsun tüm fani canlıların özgür iradesi vardır ve bunun nedeni temel parçacıklardaki tesadüfi sapmalardır.” Diyordu ki, Lucretius; “Tüm hareketler önü sonu belli upuzun bir silsile olsa, özgürlüğün imkânı kalmazdı; kaderin buyruğuna uygun nedenler ezelden itibaren birbirini takip ederdi. Fakat biz o kaderin elinden özgür iradeyi çekip alıyoruz.”

***

Dogmaların bağnazlığı ile hüküm kuranlara, kısır akılların determinist rüyalarıyla karşımıza çıkanlara, onlara boyun eğenlere, yarın ne olacağını bize büyük bir kesinlik ve böbürlenmeyle söyleyenlere, biatı öğütleyenlere Lucretius’u, o büyük ozanı okumalarını salık veriyorum. Büyük bir şairdi Lucretius. Onun “Evrenin Yapısı” adlı uzun şiirini unutulmaz şairimiz Turgut Uyar ile yine unutulmaz hikâyecimiz Tomris Uyar birlikte çevirdiler. Norgunk Yayınları’ndan çıkmıştı. Peki ama ben durup dururken sırf Papa Türkiye’ye geldi diye mi hatırladım Lucretius’u?

***

Zorbalığın bize sunduğu gelecek haritası can sıkıyor da ondan hatırladım. Gençler “Eee! Yeter artık” diye sokaklara çıktılar da ondan hatırladım. “Eşit falan değilsiniz” diye aşağılanmak istenen kadınlar “Gelecek keyfinize göre çizdiğiniz, içinde bize yer bırakmadığınız haritalarla şekillenmeyecek, geleceği sizin saçma sapan ‘doğrularınız’ değil, bizim çoktan kazandığımız hakkımız, hukukumuz belirleyecek” dediler de ondan hatırladım. İşte Lucretius’un şu sözlerini tam o sırada hatırladım: “Şurada kazanırken / yaşama gücü, bakıyorsun, yenik düşüyor şurada / Ağlanırken, yas tutulurken bir yanda / gözlerini güneşli dünyaya açan bebelerin / çığlıkları karışıyor ağıtlara / gün geçmiyor, gece geçmiyor ki karışmasın / bir bebe çığlığı ağıt seslerine / acıyla sevinç çatışmasın birbiriyle.”

***

Bilimle kapışmada her geçen gün mevzi yitiren Vatikan’ın Papa’sı geldi de tam o sırada aklıma geldi Lucretius. Sarayının önünde Papa’yı karşılayanı izlerken hatırladım Lucretius’u. Sonra yeniden okudum. Uzayın ve atomun derinliklerine doğru bitmez tükenmez yolculuğun sonsuz zaferini bir kere daha kavradım. “Öyle değil böyle olacak, bebeler şöyle okuyacak, delikanlılar şöyle bilecek, kadınlar eve kapanacak, Türkler böyle susacak, Kürtler sesini kesecek, Aleviler camiye gidecek, şuraya kanal açılacak, buraya kışla yapılacak” diyene itiraz edenlerin haklılığına iman ettim de ondan hatırladım Lucretius’u.

***

Doğumla ölümün sonsuz dansı IŞİD’e, Boko Haram’a, zorbalığın hiçbir türüne gelecek vaat etmiyor. Beklenmedik durumlardan, atom altı parçacıkların düz bir çizgi izlemeyen bilinmezlerinin sonsuz çarpışmasından güç alıyor hayat. O hayatımıza yön veren ışıktan öylesine habersizler, sığındıkları hurafeyi “çağdaşlık” sandıkları teknoloji ile yaşatmaları öylesine imkânsız ki, işte o nedenle gençleri, kadınları, gözleri ışık içindeki insanları anlayamıyor, tehditlerle yıldırmaya çalışıyorlar. Boşunadır, baş edemeyecekler. Çünkü onlar doğumdur, hayattır; hurafe ise o sonsuz dansta yitip gidecek olandır. Kendisidir ölümün.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları