Neden Başka Dünyalar Arıyoruz?

17 Mayıs 2013 Cuma

İnsanoğlunun tarihinden ders almak gibi bir ırası, karakteri, seciyesi bulunmadığı her gün, her hafta, her ay, her yıl, her yüzyıl bir kere daha mı kanıtlanıyor? Herhalde öyle. Cinayetler, kırımlar, katliamlar, savaşlar sürüp gittiğine, sömürü sürdüğüne, yaşadığımız dünyanın, doğanın canına okumayı bırakmadığımıza göre öyle olmalı. İnsanla yani kendimizle ilgili böyle karamsar bir düşünceye kapılmalı mıyız? Yoksa “her şeye rağmen yaşamaya değer bir dünya var; iyi olan şeyleri sonraki kuşaklara aktarmayı sürdürüyoruz, henüz umutlar tükenmedi” mi demeli?

\n

***

\n

Öyle demeli. Öyle demeli, çünkü çok karmaşık hale getirdiğimiz hayatımızın, içinden çıkılmaz bir kaosa dönüştürdüğümüz dünyamızın çözülmez gibi görünen sorunlarına çok yalın ve doğru yanıtlar verilebildiğini de biliyoruz.
Einstein’la ilgili bir sempozyuma sunulan bildirileri derleyen bir kitapta okuduğum bir anekdot onun çocuksuluğu ile ilgiliydi. Einstein, ünlü görelilik kuramını keşfinin sırrını anlatırken normal yetişkinlerin uzay ve zamanı düşünmeye zaman ayıramadıklarını, çocukların ise bunu doğal olarak düşündüklerini söylermiş. “Ben bu konuyu düşünmeye o kadar geç başladım ki o nedenle de soruna normal bir çocuktan çok daha fazla girmek zorunda kaldım” diye kendini mazur göstermeye çalışırmış. Bildiriyi sunan Doctorov, “O bir çocuk dâhiydi” diyor ve ekliyor: “Unutmayın ki ‘kral çıplak’ diye bağıran da bir çocuktu.”

\n

***

\n

Peki şimdi “kral çıplak” diye bağıranları neden hor görüyorlar, büyükler neden bu kadar hırslı, neden katillerin cirit attığı, cinayetleri çözeceğini iddia eden dedektiflerin bile seri cinayetlerin sorumlusu olduğu romanların içinde yaşıyoruz? Neden politikacılar insanları birer rakam olarak görüyor, “taneyle” ölçüyorlar. İşte kim ne derse desin, çıplak kral dalkavuklarına inanmayı ne kadar sürdürürse sürdürsün sonuç ve sonucun yalınlığı değişmeyecek. “Einstein ömrü boyunca dayatılan hâkim düşünceyle savaşacak, onun çıplaklığını ortaya koyacaktı” diye yazıyor Doctorov, “sonunda çıplak olanın evren olduğu ortaya çıkana kadar.” (21. Yüzyıl İçin Einstein, sf.311, Alfa Yayınları)
Her gün biraz daha kanıtlanıyor bu durum; gerçekler yalın, ama biz onu yine de karmaşık hale getirmek için elimizden geleni yapıyor, sonunda gerçeği tümüyle boğacağımız zamanlara doğru hızla ilerliyoruz. Bize tüm sırlarını vermeye hazır olan doğaya, sevgilisini sürekli horlayan, döven aptal âşık gibi öylesine kötü davranıyoruz ki intikam saati gelip çattığında ne yapacağımızı şaşıracağız. İnsanların yaşadıkları dünyadan umut kesmelerinin, evrenin uzak köşelerinde sığınacak ve herhalde canına okunacak yeni dünyalar aramalarının nedeni budur. Oysa bizim için başka bir dünya yok. Yapabileceğimiz en iyi şey yaşadığımız dünyayı, gerçeklerden her geçen gün biraz daha uzaklaştığımızı bize sık sık hatırlatan,
“kral çıplak” demeyi hâlâ unutmayan çocuklarımıza daha fazla kirletmeden bırakabilmek.

\n

***

\n

Ölüm de çok karmaşık gibi duran, filozofların bütün ömürlerini verdikleri, yanıtlarını bulamadıkları, o nedenle de gittikçe kalınlaşan bir kitap, peki ne var ki o kitabın içinde? Mavi siyah bir karanlığa sonsuz bir yolculuktan başka bir şey değil ölüm. Bitirilmesi ille de gerekmeyen bir işin yarım kalması, filmin senaryoyu, yönetmeni dinlemeden sona ermesi. Bir çocuğun, insanın tükenmez çabasına gülerek bakıp “kral çıplak” demesi.
Dostumuz
Ertin Akgüç de öyle gitti işte. Kendi dünyasının zarafeti içinde yaşadığı defteri ansızın kapattı. Onun karmaşık sorulara yalın yanıtları vardı. Kötülüğü hemen tanıyıp gözlerindeki çocuksu gülüşle yargıladığının tanığıyım. Sanki dünyanın neden böyle olduğunu kavramakta zorlanan insanın örneğiydi Ertin.
Dün uğurladık onu mavi siyah sonsuzluğa.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları