Satrançta Figür Olmak

11 Aralık 2015 Cuma

Hep söyleniyor; Türkiye uluslararası alanda yalnızlaştı. Gerçeğin tümünü yansıttığını söylemek zordur bu iddianın. Türkiye’nin, tüm komşularıyla sorunlar hem de ciddi sorunlar yaşadığı ortada ama bu uluslararası siyaset sahnesinde başını ordan oraya vurduğu gerçeğini anlatmaya yetmiyor. Türkiye’nin durumu kötü sayılabilecek bir yalnızlıktan daha vahimdir. Dış politikada tüm politikanın uzantısı olmak üzere seçilen stratejik doğrultunun, sistematiğin kökten yanlış olması Türkiye’yi “büyük” emperyal güçler tarafından daha kolay yönlendirilebilir hale getirdi.

***

Kuşkusuz bu irdelenmesi, sorgulanması gereken bir durumdur. Kim yapacak? Türkiye’nin bağlandığı uluslararası çıpaları reddetmeyen, “hangisi daha iyi” diye soran muhalefet partileri mi? Doğrusu bu konuda umutlu olmak için fazla bir neden yok. Kendini apaçık belli eden gerçekler karşısında tutarlılık aramak yerine, “orada duralım, bundan ötesi devletin kırmızı çizgisidir” diyorsanız “milliyetçilik” zokasını yutmuş, tutarlı bir politika izleme şansını da yitirmişsinizdir. Kulak verilmesi gerekenler başka yerdedir. Aklı başında sayılan medyada bile yer bulamasalar da gerçekçi, tutarlı itirazlar soldan, çok bilmiş yazıcıların “marjinal” saymakta ısrar ettikleri aydınlardan, entelektüellerden geliyor.

***

Barışı savunmak kolay iş değildir; ülkenizin herhangi bir şekilde dolaylı da olsa savaşa hizmet eden politikalar izlemesine kararlılıkla karşı çıkmanızı gerektirir. Şimdi kimilerinin nasıl gerçekleştiği konusunda derin kuşkular duyduğu Rus uçağını düşürme basiretsizliğinin üstünü örtme gayretinde olan iktidar, “boğazları kapatalım”, “Moskofu yeneriz” kaba milliyetçiliğinden fayda umuyor; buradan başkanlık tartışmasına destek sağlamayı bekliyor. Muhalefet partilerinin konuyu gerçekçilik, emperyalizm karşıtlığı temelinde tartışmak yerine “Ruslar da fazla ileri gitmesin” söylemine kapılması zehrin etkisinin yayılmaya başladığını göstermiyor.

***

Türkiye’nin “taze kapitalist”, emperyal güç olma potansiyeline sahip Rusya ilişkileri bu olaydan önce neredeyse zirvedeydi. Nükleer santral ortaklığı gibi gerçekten tehlikeli öğeler içeriyor, ithalatta-ihracatta gelişen bir seyir izliyordu. Bu ilişkileri taçlandıracak, bu arada Suriye konusunda farklı pozisyonları belki de bir şekilde uzlaştıracak görüşmeye de bir gün kalmıştı. Nasıl olduysa oldu; Rus uçağı düşürüldü. Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesine karşı koyamamış, Suriye’de artan askeri varlığına karşı çıkamayan, inisiyatif almasını önleyemeyen ABD olaya müdahil değilse, ki mantık tersini söylüyor, herhalde çok sevinmiş, Türkiye’nin satranç tahtasındaki yerini sevinçle değiştirmiştir.

***

Türkiye’nin ülkeyi yönetmeyi bilmedikleri için iktidarı hak etmeyen muktedirleri hatayı fark ettiler. Uçağın düşürülmediği günlere bizi geri döndürecek bir zaman makinesi de yok. Ne yapsınlar! Milliyetçilik köpürtülecek, “hata” içeride işe yarar hale getirilecektir. Zehir yayılabilir; maksimum fayda elde edilebilir. Dış politikada satranç tahtasının bir figürü olmak dert değil, çoktan kabul edilmiş bir “realite”dir.
Öyleyse “yola devam.”
Ve herkes biliyor zaten; satranç akıl işidir ama figürlerin aklı yoktur.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları