Hilmi Türkay

Yazık Oldu (11.10.2014)

11 Ekim 2014 Cumartesi

Tarih 15 Haziran 2008. Yer Cenevre. Rakip Çek Cumhuriyeti. Maçın önemi: Avrupa Şampiyonası A Grubu Elemesinde çeyrek finale çıkacak takımın belirlenecek olması. Acaba hangisi ? Çekler önce Koller, sonra da Plasil ile 2-0 öne geçiyor. Artık her şey bizim için bitti derken, Arda ve Nihat’ın (2) golüyle karşılaşmayı kazanıyoruz. Teknik kadro, futbolcular zafer sarhoşu. Ülke insanı sokaklara dökülüyor. Çünkü bu bir mucize.. Adımızı yükseklere yazdırıyoruz. Dünya bizi konuşmaya başlıyor.. Sonra 2010 yılında ABD’de Çeklerle bu kez hazırlık maçı yapıyoruz. Yine kazanan tarafız (2-1). Şimdi yeniden Avrupa heyecanı.. İzlanda bozgununu geride bıraktık. Çek maçıyla yeni bir sayfa açmak istiyoruz. Fakat sakatımız çok. Hemde öyle böyle değil. Saymaya kalksak neredeyse bir takım oluşturulur. Bu sakatlıkların hep milli maçlara denk geliyor olması kafamda soru işareti ? Kişisel görüşüm milli maçlara gerekli önemi vermiyoruz. Sanki kaçış var. Kadroda bulunan futbolcular arasında birkaç gün sonra ligde oynayacakları maçları düşünenler olur. Bunun örnekleri çoktur. Milli maçlarda tribünler dolup taşsa da gerekli destek verilmez. Destekler cılızdır, sanki hiç bağırılmıyormuş gibi. Anonslarla ‘destek istemek’ yine de çare olmaz. Çünkü kulüpçülük hep ön plana çıkmaktadır. Ay - Yıldızlı formalardan çok, kulüp formaları göze batar. Bu şimdiye mahsus bir şey mi, yoksa eskiden de mi böyleydi ?
Dün gece bizim için önemliydi. Kazanmamız gereken bir maçtı Çek karşılaşması. Fakat yaşanan ve geçmişte kalan ‘silah çekme olayı’ maçın önüne geçti. Zamanlama bana göre yanlış. Takım moralman sıfıra düştü, Terim çare olmaya çalıştı ancak ne kadar olabildi tartışılır. Sonra hoca UEFA kurallarınca adı “maç toplantısı” olan toplantıyı yaptı. Fakat bu toplantının maç toplantısıyla uzaktan yakından ilgisi yoktu. Medyanın bazı kesiminde çıkan haberlere verdi veriştirdi. Çok gerilmişti. “Milli takımı yaraladınız” diye çıkıştı. “Gökhan Töre’nin yerinde siz olsanız şimdi ne yapardınız” diye sordu ve ekledi; “Kaç gündür odasından dışarıya çıkmıyor.” Fatih Terim’in konuşma esnasında birkaç kez masaya yumruğunu vurması da gözlerden kaçmadı. Uzun zamandır hiç böyle görmemiştim kendisini. Haklı olduğu taraflar elbette var. Peki, toplantıda maç gündeme geldi mi ? Maç gündeme yeterince gelmedi, ama salonda ki bazı meslektaşlarımın mırıldanmalarını duyar gibiydim. “Fatih hoca yenilgi halinde kılıfını hazırladı!
Oyuna iyi başlangıç yapıyoruz. Caner’in soldan bindirmeleri, Umut’un top kovalamadaki ısrarcılığı, Selçuk ve Olcay’ın uzaktan şutları golün habercisi. Çok geçmiyor, henüz 8. dakikada Caner’in harika asistinde Umut muhteşem kafa vuruşuyla topu ağlara gönderiyor. Rahatladık gibi, ama çok değil sadece 7-8 dakika kadar. Çek takımı kornerden Beşiktaşlı Sivok’la yine Beşiktaş’tan Tolga’yı mağlup ediyor. Bu gol yenmez Tolga, sana hiç yakışmadı.
İkiyi bulmak için yeniden arayıştayız. Gökhan Gönül’ün, Arda’nın, Mehmet Topal’ın katkıları olumlu. Arda ve Gökhan Töre’nin iki şutu direği yalayıp auta gidiyor. İyi mücadele ediyoruz. Çeklerden daha etkili olduğumuz kesin. Arda’nın düşürülüşü tartışmasız penaltı. Hakem göz göre göre pozisyonu yedi. Sonra gol kaçırma yarışımız başladı. Neler kaçtı öyle neler.. Caner’in direkten dönen frikiğini de unutmayalım. Atmalıydık ama başaramadık. Son vuruşlarda ders notumuz zayıf. Rakibimiz fırsat ayağına geldiğinde atıyor. Ne olursa olsun bu maç böyle bitmemeliydi. İyi başlayıp kötü sonla noktalanan bir gece oldu. Ne dersiniz yoksa yine bir Avrupa Şampiyonası’nı daha evimizde televizyondan mı izleyeceğiz?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Rahat yok! 16 Aralık 2024
Kartal'ın suçu neydi? 12 Aralık 2024
Fırsatı kaçırmadı 3 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları