Hüseyin Baş

İsrail'den Barışa Ölümcül Darbe!

30 Aralık 2008 Salı

Yeni yıla birkaç gün kala İsrailin Gazzeye karşı düzenlediği yoğun olduğu kadar inanılmaz ölçüde orantısız saldırı 250’yi aşkın Filistinlinin ölümüne, beş yüze yakın insanın da yaralanmasına yol açmıştır. Maddi hasarların da büyük olduğu ileri sürülmektedir. İsrail yönetimi birkaç gündür 2007 Haziran ayından bu yana Gazze yönetimini ele geçiren Hamasın İsraile yönelik roket saldırılarından bizar olduğunu, bu saldırıların yanıtsız kalmayacağını yineleyip duruyordu. Sonunda dediğini yaptı ve Gazzeye karşı büyük ölçekte bir saldırı başlattı. Kötümser yorumlara bakılırsa İsrailin Gazzeyi yeniden işgal ederek Filistin otoritesini bölüp zaafa uğratmak için İngilterenin karşı çıkmasına karşın W. Bush ve Tel Aviv tarafından yaratılan dinci Hamas yönetimini ortadan kaldırmayı planlamaktadır. Son saldırı bu planın parçasıdır. Hamas yönetimi bilindiği üzere bir süredir İsraili, can ve maddi kayıplara pek yol açmayan, sembolik denilebilecek roket saldırılarıyla vurmaktadır. Bu yola başvurmasının başlıca nedeni ise, yine herkesin bildiği gibi, Gazzede yaşayan 1.5 milyon Filistinliyi acımasız bir ambargo uygulayarak soluksuz bırakmasıdır.

Gerçi son günlerde Batının sözlü baskısıyla bazı ihtiyaç maddelerinin geçişine izin vermiştir. Ama bu Gazzenin ambargoyla uğradığı ağır zararı ortadan kaldırmaya yetmemektedir. Nitekim BMnin konuyla ilgili raporlarına göre Gazzede işsizlik, çalışabilir nüfusun hemen yarısına eşit olma gibi kabul edilemez düzeydedir. Su ve yiyecek sıkıntısı had safhadadır.

Tanrının her günü 16 saat elektrikten yoksundur. Nüfusun yarısına yakını haftada birkaç saat verilebilen suyla yetinmek zorundadır. Görünen o ki, İsrail, Hamasın roket saldırılarını benzeri az görülen ölçüde orantısız bir güçle barışa karşı saldırıya geçmek için bahane olarak kullanmıştır. Hamas yönetimi ise ne yazık ki, Filistin otoritesinin çağrısına uyarak Filistinlilerin birleşmesini gerçekleştirmek yerine İsrailin eline saldırıya bahane yaratmaktan öte işe yaradığı kuşkulu roket saldırılarına başvurmayı yeğlemiş, böylece de saldırıya çanak tutmak bir yana, belki de Gazzenin yeniden işgali için Tel Avivin eline koz vermiştir.

***

Ama çok daha önemlisi İsrailin son saldırısının ne denli samimiyetten uzak, art niyetli, sanal da olsa Annapoliste yeşeren barış umutlarını yerle bir etmesidir. W. Bush yönetiminin iktidarı bırakmasının arifesinde bile 2008 yılı sonuna kadar bir Filistin Devletinin kurulacağı yalanını yineleyip durmasına karşın, İsrail-Filistin sorununun çözümü, kırk yıldan bu yana olduğu gibi bugün de bilmem kaçıncı kez yine bir başka bahara kalacak görünmektedir. Üstelik 2009 Şubatında yapılacak seçimlerde aşırı sağcı Netanyahunun iktidara gelme olasılığının, gerçekleşmesi zaten kuşkulu barışı daha da güçleştirecek bir gelişme sayılması gerekmektedir.

Öte yanda yeni yılın 20 Ocakında Beyaz Saraya taşınması beklenen Barrack Obamanın barış konusunu daha ciddiye alması olasılığı, kuşkusuz, yeni bir umuttur. Ama onun da, selefi gibi ne olursa olsun İsrailden yana olan Amerikanın bu geleneksel politikasını ne ölçüde değiştirebileceği ve İsraili barışa zorlayacağı, en azından şimdiden yanıtlanması güç bir sorudur. Annapolis barış konferansının katılımcılarından biri olan İsrail Başbakanı Ehud Olmert, barış görüşmeleri sırasında Filistin Devletinin kurulması için daha yirmi yıla ihtiyaç var, diyerek işi yokuşa süreceğini açıklamıştı. W. Bushun 2008 sonuna kadar bir Filistin Devletinin kurulacağı söyleminin akıbeti ise farklı olmamış, Irakı bir yalana dayanarak işgal eden başkanın Filistin Devleti yalanı da yatsıyı görmeden ortaya çıkmıştır.

Zira neresinden bakılırsa bakılsın Annapolis zirvesi ve onu izleyen barış görüşmelerinin hedefindeki Filistin Devleti bütünüyle sanal bir uyutmadan ibaretti. Daha görüşmelerin başında W. Bush yönetimi, özellikle de Filistine ve İsraile yaptığı ziyaretlerde İsrailin işgal altındaki topraklara ebediyen çöreklenmeye yönelik kolonizasyonun ulaştığı boyutları gördüğünde, Doğu Kudüsün başkent olacağı 1967 sınırları içinde bir Filistin Devletinin gerçekleşmesine İsrailin asla yanaşmayacağını saptamış ve o andan itibaren tabir caizse çamura yatmanın yolunu tutmuştur. Bugün de kolonizasyon ve Filistinlileri birbirinden ayıran ve onlara Tanrının her günü cehennem hayatı yaşatan utanç duvarı inşaatı tüm hızıyla sürmektedir.

Özetle, W. Bush yönetimi, İsrail, dincilik adına Filistinin bütünlüğünü yok etmesi yanında etkisi kuşkulu roketler fırlatarak İsraile saldırı bahanesi sunan Hamas, Ortadoğu savaşlarının merkezinde yer alan ve kırk yıldır çözümsüz bırakılan Filistin sorununun çözüme ulaştırılmasında kılını kıpırdatmayan Avrupa ülkeleri ve bir türlü bir araya gelip seslerini yükseltmeyen Arap dünyasının katkılarıyla Filistin halkı, barış kırıcı İsrailli müstevli ve büyük destekçisi Birleşik Devletler karşısında bir kez daha yalnız, bir kez daha barış umutlarından yoksun, kendi topraklarında köle, göçmen, yoksul ve umutsuz bırakılmıştır. Bu büyük ayıpta, herkesin, bağışlanması güç sorumluluğu, payı vardır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tunus Nereye?.. 12 Mart 2012

Günün Köşe Yazıları