İrfan Hüseyin Yıldız

Ani duruş tehlikesi (24 Temmuz 2022)

24 Temmuz 2022 Pazar

“Ani duruş” (sudden stop) teorisi, daha çok gelişmekte olan ülkeler için bir kriz süreci olarak tanımlanmıştır.) “Ani duruş”: ilk aşamada, küresel likidite koşullarının daralması gibi dışsal nedenlerle ya da ülkenin ekonomik ve siyasi risklerinin artması gibi içsel nedenlerle, ülkeye yönelik sermaye akımlarının ani bir şekilde yavaşlaması, durması veya geri gitmesi durumunu ifade ediyor. İkinci aşamada, üretimde ve tüketimde ani bir düşüş, harcamalarda ve kredilerde daralma, yerli parada aşırı değer kaybı ve faiz artışlarının olacağını öngörüyor. 

SERMAYE HAREKETLERİ YÖNÜYLE DURUMUMUZ

Bugün geldiğimiz noktada “ani duruş” konusunun gündeme girmiş olması, riski artıran iç ve dış koşulların ortaya çıkmış olması nedeniyledir. 

Dışarıda küresel likidite daralma ve faiz artırımlarına gidiliyor. Türkiye’de ise 2021 yılı eylül ayında başlayan politika faizi indirimleriyle döviz kuru tutulamıyor. Bugün itibarıyla Merkez Bankası’nın altın dahil net rezervi 6.56 milyar dolara, swap hariç net uluslararası rezerv ise eksi 54.9 milyar dolara düşmüş durumda. 

Türkiye’nin uluslararası kredi (sigorta) risk primi 900 baz puanı gördü. Bunun anlamı Türkiye dolar bazında uluslararası piyasalardan en az yüzde 11 faizle borçlanabilecektir. Türkiye’nin kısa vadeli dış borç stoku ve cari açığı artıyor. Üstelik Türkiye’den yabancı sermaye çıkışları devam ediyor. Bırakın doğrudan yatırım olarak gelmesini, yılbaşından bu yana hisse senedi ve tahvil piyasasından, yabancıların 5.6 milyar dolar çıkış yaptığını görüyoruz.

Anlaşılacağı üzere, ani duruş tanımının ilk belirleyicisi olan sermaye girişlerinin çok yavaşlaması hatta durması konusu Türkiye için geçerli hale gelmiştir. 

Ancak, şunu gözlüyoruz: Türkiye’de sermaye hareketlerinin tersine dönmesi ekonomiyi durdurmamıştır. Bunun önemli birkaç sebebi var: Birincisi, Türkiye ekonomisinin dışa açıklık derecesinin yüksek olması, ani duruş riskini azaltan bir faktör olmuştur. İkincisi, Türkiye’nin turizm gelirleridir. Üçüncü olarak, varlık barışlarıyla gelen dövizleri veya Merkez Bankası bilançosunda bir türlü açıklanamayan net hata ve noksan kalemindeki döviz girişlerini sayabiliriz. 

EKONOMİK AKTİVİTELER YÖNÜYLE DURUMUMUZ

“Ani duruş” tanımının sermaye hareketleriyle ilgili kısmı gerçekleşti ama Türkiye ekonomisinde bir “ani duruş” olmadı. Peki, buna rağmen neden bu kavram üzerinde duruyorum. Çünkü, Türkiye ekonomisi için, “ani duruş” tanımın içinde yer alan üretim, yatırım, tüketim ve kredilerin durması hatta geriye gitmesi riski iyice belirginleşiyor.

TÜİK verileriyle bile yılın ikinci yarısı pek parlak gözükmüyor: Sanayi sektöründe üretim tarafında bir zayıflama başlamış durumda. Üreticiler, belirsizliklere bağlı olarak maliyet oluşturamamaktan ve buna bağlı olarak fiyat verememekten şikâyetçiler. Diğer yandan, bu gelişmeler işletme sermayesi ihtiyacını artırıyor ve bu süreçte yardımcı olması beklenen kredi mekanizması yavaş çalışmaya başlamış durumda. Ayrıca finansal maliyetler de artıyor. Üretim döngüsünün sonunda yeniden aynı koşullarda üretim yapabilmenin mümkün olamayacağını düşünen imalatçılar vadesiz satışlara yönelmek istiyorlar. Eğer bunu başaramıyorlarsa da üretim yapmaktan vazgeçebiliyorlar. 

Diğer yandan yurtiçi talep, birkaç sektör hariç daralmış vaziyette. İstikrar sadece ihracat pazarları için söz konusu. İhracat yoksa üretim yapmak zor. Ani duruş riskini azaltması beklenen gelişme ya ihracatı artırmak ya da ithalatı azaltmak olarak tanımlanıyor. Oysa Türkiye örneğinde, ihracatı artırmak ithalatın artırılması ile mümkün oluyor. Bu nedenle, bu mekanizma çalışmıyor. Diğer yandan, başta Avrupa pazarı olmak üzere tüm dünyada bir resesyon tehlikesi de oluşmuş durumda.

Şu ana kadar yatırımcıların ilgi gösterdiği otomobil, gayrimenkul ve benzeri varlıklarda, yeni yatırımcıların oluşmayacağı varsayımı ile birlikte fiyatlarda durma ve geri çekilme beklenebilir. Varlık fiyatlarındaki bu çöküş, iflaslara ve ekonomide daralmaya yol açabilir. Bu durumda, kredi teminatlarının değeri ciddi şekilde azalır, bu da finansal sistemi ciddi darboğaza sokar.

Tüm bu gelişmeler, yüksek enflasyonun yarattığı belirsizlikler, döviz kıtlığı, kur ve faiz tarafına yönelik beklentilerle birlikte değerlendirildiğinde, yakın gelecekte “ani duruş” riskinin olabileceğini gösteriyor. Nasıl önlenebilir konusu ise, küçülmeye, daha çok sermaye kontrollerine ve müdahalelere işaret ediyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Vergide adalet kalmadı 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları