Bilimi Şeytanlıkla Suçlamak

02 Mart 2013 Cumartesi

Recep Tayyip Erdoğan, sultan olabilme uğruna PKK ile yürüttüğü ulus devleti parçalamayı, Cumhuriyeti başkalaştırmayı da öngören pazarlıkları örtbas edebilmek için yurt kurtarıcılarına, Cumhuriyetin kurucularına saldırmaya başladı.
Eline Türk Antropoloji Ensitütüsü Tarihçesi’ni almış, Cumhuriyetin kuruluş sürecinde antropoloji bölümünün kurulmasıyla birlikte kafataslarının incelendiğinden söz ediyor:
“10 ayrı bölgeden bu kafataslarını toplamışlar. Kadın ve erkekler üzerinde ölçümler yapılıyor. Bizim millet tarifimiz bu olabilir mi? Türk Antropoloji Enstitüsü’nün tarihinde iki kıymetli vesika diye geçer, Reisicumhur olarak Mustafa Kemal, İsmet Paşa’nın da o zaman altında başbakan olarak imzası var. Onunla da Nurettin Beyefendi’ye İstanbul Darülfunun Emiri’ne bununla ilgili tebrik yazılmış. Bu insani midir, vicdani midir? Dinimizde, inanç dünyamızda yeri olabilir mi? Şeytan kendisinin ateşten, insanın ise topraktan yaratıldığını söylemiş ve kibir etmiştir. Kendi soyunun diğerinden üstün olduğunu iddia eden hiç şüphesiz şeytanın izindedir.”
Daha önce kafası basmayan kimi medyacılara da yanıt vermiştik:
Antropoloji, dün gazetemizde
Celal Şengör hocamızın da belirttiği gibi tüm dünyada geçerli, “insan bilimi” anlamına gelen bir bilim dalıdır. İnsan topluluklarını fizik yapı, kültür ve davranış bakımından ayrılıklarını inceler. İnsanlar ve toplumların neden birbirlerine benzediğini ya da benzemediğini, neden, nasıl değiştiklerini araştırır.
Geçmiş uygarlıklardan fosilleri, dünyanın başlangıcından bugüne gen mirasını, çeşitli bölgelerdeki insanların biçim ve renk farklılığını, davranışlarını öğrenmeye çalışır.
Bu çerçevede, Türkiye’de başta Eti’ler olmak üzere birçok Anadolu uygarlığını aydınlatabilmek için antropolojik araştırmalar yapılmıştır ve bugün 10’a yakın antropoloji bölümünde de yapılmaya devam edilmektedir.
Özetle antropoloji, ırkçılıkla yakından uzaktan ilgisi olmayan bilimsel bir çalışma yöntemidir.
Bilim dediğin de din, inanç ve dogma üzerinden yükselmez.
Bir bilim dalını
“şeytanlıkla” suçlamak ise tümüyle Bruno’yu yakan, Galila’yu yargılayan ortaçağ kafasının ürünüdür.

\n

Kimin çıkarı?

\n

CHP’li Atilla Kart ve arkadaşları, TBMM’ye Türk Telekom ile ilgili bir araştırma önergesi verdiler. Önergeye neden olan son gelişmeyi Kart, şöyle özetliyor:
“Verimlilik ve teknolojik yenileme gerekçeleriyle özelleştirilen Telekom’u, bir başka devlet, hem de Katar devlet fonu alacak hale gelmiştir. İmtiyaz sözleşmesine, Danıştay kararlarına ve Devlet Denetleme Kurulu raporlarına rağmen Telekom’un içi boşaltılmaktadır. Ülkemizin çıkarlarının bilinçli ve tertipli olarak ihlal edildiği yönünde ciddi bulgular söz konusudur.”
Ülke çıkarı, kamu yararı gibi olguların artık geçmişte kaldığını hâlâ algılamayanlarımız var.
Çıkar ve yarar öncelikli artık.
Türkiye’nin iletişiminin,
Recep Tayyip Erdoğan’ın dostluk ilişkileri çerçevesinde Hariri ailesine teslim edildiğini, yine aynı çerçevede biricik dost ve müttefikimiz Katar şeyhlerine devredilmesinin de çok doğal olduğunu artık hazmetmemiz gerekiyor.
Yakında sultanımız olacak değerli büyüğümüz hazmetmiş bir kere, muhalefete lafı mı düşer?

\n

Adım adım

\n

Anketlere bakılırsa Adana’da bugün yerel seçimler yapılsa, anakent belediyesinde CHP ile AKP at başı gidiyor.
İktidar hemen önlem alıyor. Başbakan’ın en yakın çalışma arkadaşlarından Adanalı
Ömer Çelik Kültür Bakanlığı’na getiriliyor.
Eskişehir’de
Yılmaz Büyükerşen yine açık ara ile gidiyor. Öğrenciliğini Eskişehir Maarif Koleji’nde geçirmiş, daha sonra Anadolu Üniversitesi’nde görev yapmış Eskişehir Milletvekili Nabi Avcı, Milli Eğitim Bakanlığı’na oturtuluyor.
Trakya’da AKP yine yerlerde sürünüyor. Öyleyse... Göçmen
Mehmet Müezzinoğlu Sağlık Bakanlığı’na atanıyor. Bakan olarak da ilk ziyaretini Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği’ne yapıyor.
Güneydoğu’da BDP’nin önünü kesmek gerek. Mardinli
Muammer Güler İçişleri Bakanlığı’na getiriliyor.
Kimse kuşku duymasın: AKP’nin bundan böyle atacağı her adım, anayasa değişikliği ve yerel seçimler için olacak.

\n

Önemli olan \n

Recep Tayyip Erdoğan, “Suriye’nin bütünlüğü bizim için çok önemli” dediği günlerde...
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kravat takmayı reddeden BDP’li
Sırrı Süreyya Önder, İmralı’daki “önderine” kravat ve takım elbise ile gitti.
Stalin tarzı bıyık bırakmış olan “önder” Abdullah Öcalan, İmralı’da kendine bağlılıklarını sunanlara, Türkiye’nin yol haritasını yeniden belirleyecek mektuplar verdi.
Öcalan’ın,
Mandela olma yolunda yürüdüğünü ileri süren gazetelerde “Beyaz Türklerin barış sürecine karşı takıntılı” oldukları, ama Türklere rağmen “Kürtler ve dindarların Cumhuriyeti yeniden inşa ettikleri”ne ilişkin değerlendirmeler yayımlandı.
Yaaaa! Neymiş? Suriye’nin bütünlüğü bizim için çok önemliymiş...

\n

\n

Ad değişikliği

\n

AKP iktidarında “en ziyade müsaadeye mazhar” kurum haline
gelen MİT’in adı da değişti:
“Mektup İliştirilmiş Taşıyıcı.”

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları