Hangi Bağımsızlık?

22 Ağustos 2020 Cumartesi

Joe Biden’ın, Saray’dakinin seçimleri yitirmesi için Türkiye’deki muhalefetin desteklenmesine ilişkin sözleri üzerine herkes birden bağımsızlığı anımsadı!

Oysa Türkiye’de 2. Dünya Savaşı’nın bitiminden bu yana, iç politikanın ABD’nin güdümünde olduğunu sağır sultan bile biliyor.

Zaman zaman bundan sapmalar olsa da, sapmayı yapanın aynı güdümcü tarafından cezalandırıldığı da biliniyor.

Örneğin, ABD Başkanı Johnson’a, “Yeni bir dünya kurulur, Türkiye de orada yerini bulur” diyen İsmet İnönü’nün elinden iktidar alınmıştı.

Temsilcisi olduğu ABD şirketi “Morrison” ile özdeşleştirilen Süleyman Demirel (Morrison Süleyman) bile, İskenderun Demir Çelik, Seydişehir Alüminyum ve İzmir Aliağa Petro Kimya tesislerinin kurulması için Sovyetler Birliği ile işbirliği yaptıktan sonra 12 Mart cuntası ile karşı karşıya gelmişti.

Örnekleri çoğaltmak olasıdır:

Turgut Özal, 12 Eylül cuntası sonrası siyasete ABD’de özel olarak hazırlanmıştı. Tansu Çiller, ABD vatandaşlığı ile gündemdeydi.

Bülent Ecevit, ABD’nin isteği üzerine Kemal Derviş’i kabineye tam yetkili bakan olarak atamıştı. “Derviş’i getirdiğime pişman oldum” dediğinde ise iş işten geçmişti.

2002 Dünya Ekonomik Forumu toplantısına “yükselen lider adayı” olarak çağrılan Recep Tayyip Erdoğan, ABD’de CIA direktör yardımcısı Graham Fuller, eski ABD Büyükelçisi Abramowitz ile görüştükten sonra iktidara taşınmıştı.

ABD’nin Irak saldırganlığına karşı çıkan CHP yöneticilerinin zaman içinde bir bir görevden uzaklaştırıldığı; Ergenekon, Balyoz vb. uyduruk davalara karşı çıkan, ulusal çıkar çizgisine dönmüş Deniz Baykal’ın özel yaşamındaki yanlışlarını kullanarak ABD’nin casusluk örgütü FETÖ aracılığıyla tasfiye edilmesi de unutulmamalı.

Ne yazık ki Türkiye, ABD Büyükelçisi’nin önerisi üzerine parti başkanı tarafından milletvekili yapılan siyasetçilerin varlığına tanıklık etmiş bir ülkedir.

Dolayısıyla, Türkiye’deki siyasetin kaymak tabakasının bağımsızlıktan söz etmesi hem inandırıcı hem de doğru değildir.

Bağımsızlık öyle kutsal bir kavramdır ki, onların ağızlarına pek yakışmaz.

Abdullah Gül’den Korkulmaz

Bağımsızlıktan, çağdaş uygarlıktan yana bir Atatürk devrimcisi, Abdullah Gül’den korkmaz, ama özenle uzak durur.

Neden?” diyecek olursanız...

Abdullah Gül, kökeni Milli Türk Talebe Birliği’ne, Suudi Arabistan-ABD ortaklığında kurulmuş Rabıta örgütüne dayanan siyasal dinci bir gelenekten gelir.

Cumhurbaşkanlığı döneminde, ABD casusluk örgütü FETÖ tarafından kurgulanmış olan ulusal orduya ve aydınlara karşı yürütülen kumpasları seyretmekle kalmamış, onlara destek çıkmıştır.

AKP ile ABD’nin casusluk örgütü FETÖ arasında çıkan iktidar savaşını önlemek üzere Fehmi Koru’yu aracı olarak Fethullah Gülen’e gönderendir.

Montrö Sözleşmesi’ni delme pahasına geceleyin İngiltere Kraliçesi’ni taşıyan İngiliz uçak gemisini Çanakkale Boğazı’ndan geçirten, daha sonra İstanbul’da bu gemiye Türkiye Cumhurbaşkanı olarak çıkmayı uygun bulan da Abdullah Gül’dür.

Aynı kraliçenin elinden, yine Cumhurbaşkanı olarak “Chatham House (İngiliz Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü) Ödülü” alan da odur.

Yakınımdır...

Kemal Kılıçdaroğlu kızına “Hiçbir CHP’li belediyeye giremezsin” demiş.

Çok yerinde bir söz...

Ancak öbür yanda:

CHP’den ayrılarak AKP’den bakanlık yapmayı içine sindiren Ertuğrul Günay’ın kızı Pınar Günay’ın, CHP kazanınca İstanbul Belediyesi Kültür Daire Başkanlığı’nda çalışmaya başlamasına ne demeli?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Şamar örnekleri 6 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları