Devrimci Gençlik Köprüsü Bize Neler Anlatır?

29 Kasım 2011 Salı
\n

\n

\n

\n

\n\n\n

Bu yıl film atölyemizin proje sınıfında hiç durmadan belgesel izliyoruz, çünkü niyetimiz bir belgesel yapmak, şimdilik ne var ne yok öğrenmeye çalışıyoruz. Sıra Bahriye Kabadayının yönetmenliğini yaptığı; 1969 yılında, devrimci gençlerin Hakkâride Zap Suyu üstünde yaptığı Devrimci Gençlik Köprüsünün hikâyesinin anlatıldığı belgesele geliyor. 2007 yılında yapılan bu belgeseli ilk kez izleyen öğrencilerim var, köprünün hikâyesi onları şaşırtıyor, o günlerin heyecanı onların gözlerini yaşartıyor, çevreden neler yitirmişizsözcükleri duyuluyor.

\n

Onlar belgeseli izlerken, ben 1994 yılına gidiyorum; o yıl Hakkâriye ilk gittiğimde, bana Zap Suyu üstündeki köprüyü göstermişlerdi. Orada yaşayanlar için o köprü, Denizlerin Köprüsüydü. Demirleri yana yatmış, yarısı yıkılmış küçücük bir köprüydü, altında akan azgın Zap Suyu o günlerde çok uysaldı. Çünkü yazdı, suların coşkulu akışı bir başka mevsime kalmıştı.

\n

Arabayla önünden geçerken yıkık köprüye uzun uzun bakmıştım. Bilenler köprüyü bu hale getirenin bir top mermisi olduğunu söylediler. Yıkık köprü öylece duruyordu. Keşke demiştim içimden, hiç gelmeseydim, bizim 68li yıllarda doludizgin umutlara koşan gençliğimizin yitirdiklerini bana ansızın anımsatan bu köprüyü hiç görmeseydim. O hep, benim gençliğimde bildiğim gibi kalsaydı. Azgın Zap sularına kement attığımız ilk köprüydü o. Coşkunun, inancın ve başarmanın simgesi gibiydi.

\n

O günlerde biz dosta düşmana şunu göstermiştik: Büyük kentlerde okuyorlar, bilgili bilgili konuşuyorlar, 6. Filoyu Boğaz sularına döküyorlar ve işte kardeşçe, en güzel türküleri söyleyerek azgın sulara köprüler kuruyorlar. Bunlar da senin benim gibi insan, bunların da acıları, hasretleri var ve bunlar da bizim gibi umutlu, becerikli.

\n

Tanrım, bütün Hakkâri günleri boyunca köprünün yıkık hali gözümün önünden gitmemişti. Gece yastığa başımı koyduğumda çok hüzünlü bir ses kulağıma hep aynı şeyleri fısıldıyordu: Ölülerini unutma. Sevdiklerinin idam edildiklerini unutma. Nurhak Dağlarını unutma. Coşkunuz nasıl da gaddarca yok edildi. Teker teker öldürüldünüz. Ölenler en iyilerinizdi. Geriye yıkılmış, umutlarını yitirmiş ne çok insan kaldı. İşte köprünüz, nasıl da sizi, sizin gençliğinizi anlatıyor. Hâlâ demirleri sapasağlam ama orta yeri, belkemiği göçmüş. Yine de ufak bir çabayla iki kıyıyı birbirine bağlayabilir.

\n

Ve hep sormuştum, niye birileri köprüyü tamir etmedi, yoksa özellikle mi böyle kalması istendi? Yılgınlığı ve acıyı anlatması için mi? Oysa bu köprü ne çok can kurtarmıştı. Ne çok genç kadın köprü sayesinde kucağında yavrusuyla birlikte köyüne dönmüştü. Ne çok kızamıklı çocuğa bu köprü sayesinde ilaç ulaşmıştı. Ne çok genç insan o köprüden yeni umutlar için geçip gitmişti. Ne çok hayal gerçekleşmiş, ne çok can kurtulmuştu. Köprü bu durumu, bu yıkık hali hak etmiyordu. Halk köprüye Denizlerin Köprüsü diyordu, ama o, tam 32 yıl önce, 6 Mayıs günü idam edilen Denizin, Yusufun ve Hüseyinin darağacına ilerleyen vakur hallerine hiç yakışmıyordu. Onların köprüsüyse onlar gibi hâlâ dimdik, ayakta olmak zorundaydı. Bu böyleydi.

\n

Belgesel bittiğinde köprünün yıkık haline içimiz bir kez daha yandı ama ben müjdeyi verdim; köprü, şair Cezmi Ersözün öncülük ettiği bir aydın dayanışması sayesinde yeniden yapılmış ve 2010 yılında yeniden o köprünün üstünden karşıdan karşıya gezmek mümkün olmuştu.

\n

Sonra tuhaf bir şey oldu, köprüyü hâlâ bombalamadılar, ama bu yılın eylül ayında birileri oradaki Devrimci Gençlik Köprüsü yazan tabelayı çalıverdi. Bu bilgiden sonra atölyedekilerden biri şöyle dedi: Bu bize anlatıyor ki, tabelalar önemlidir. Bu nedenle bazı kışlaların adı değiştirilmeli, bazı köyler de en eski adlarına kavuşturulmalı. Bu, geçmişi yazmak gibi bir şey.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları