Hiç sorulmayan sorular

16 Nisan 2023 Pazar

Sevgili okurlarım, ben bu yaşa geldim, üç darbe ve sayısını unuttuğum seçim gördüm ama önümüzdeki seçim kadar tuhaf, karmaşık bir seçim görmedim. Türk insanının en önemli özelliğidir; eline geçirdiği her şeyi suyu çıkana kadar kullanır. Bu nedenle dünyanın hiçbir yerinde olmadığı kadar çok televizyon kanalı, bağımsız yayın yapan YouTube kanalı ve onlarca internet gazetemiz var. Diyeceksiniz ki bu iyi bir şey herkes konuşuyor. Doğrudur ama gerçek sorular asla sorulmuyor. Benim de kötü bir huyum var, mesleğim gereği gerçek soruları sormayı çok severim, öyleyse başlayalım: 

Dostlarım, benim kuşağım “halkların kardeşliği” sloganıyla büyüdü. Bu sloganın bizde uyandırdığı coşkunun çok önemli bir nedeni vardı,“halkların kardeşliği” derken sınıfsal bir kardeşlikten de söz ediyorduk: “Ezilenlerin kardeşliği” gibi...

Ne yazık ki bu sloganla birlikte,“ezilenlerin kardeşliği” de unutuldu ve bu güzel ülke Türk-Kürt diye etnik bir ayrımcılığa sürüklendi. Çok insan öldü. Tahir Elçi bu slogana vurgun olduğu için öldürüldü. Demirtaş, Gülten Kışanak bu nedenle mapus! Sosyalistlerin HDP’ye önemli bir ölçüde destek vermesinin ana nedeni, partinin etnik ayrımcılıktan, feodal baskıdan kurtulup ülkemizde ezilenlerin partisi olabilme umuduydu. Doğrusu,Türk-Kürt fark etmez, HDP ezilenlerin, sömürülenlerin partisi olabilseydi, hayatımızda emin olun çok şey değişirdi. 

Şu anda Güneydoğu ve Doğuda büyük çoğunluğu oluşturan genç insanların doğrusu “halkların kardeşliği” dolayısıyla “ezilenlerin kardeşliği” ne demektir pek düşündüklerini, hatta bildiklerini sanmıyorum. Çünkü çocukluklarından beri, etnik bir ayrımcılık onları ele geçirdi. Büyük kentlerin çırak odalarında Türklerle aynı acılı kaderi paylaştıklarını onlara kimseler söylemedi. Tersanelerde, inşaatlarda, yol yapımında, işkence odalarında ölümün Kürt-Türk ayrımı yapmadığını görmeleri engellendi. Asıl düşmanın, işçileri, köylüleri beyaz yakalıları giderek yoksullaştıran bu aşağılık vahşi düzen olduğunu bilmeden büyüdüler. Ve bölgede ağaların, aşiretlerin varlığı asla azalmadı. Özellikle bu seçimde Güneydoğu adaylarının çoğunluğunun aşiret mensupları olduğu açıkça görünüyor.

Evet, bölgede gençlerin şu soruları sormasına izin verilmedi:

“Neden zengin Kürtler bizim davamızda yok?”, ”Neden bizim köylerimiz yakılırken, zengin Kürtler paralarına para katıp, dünyanın keyfini sürüyorlar?”, “Neden ben iş bulmak için büyüdüğüm topraklardan uzaklara gitmek zorundayım, teşvik alındığı halde sadece temeli kazılmış fabrikalar neden bitirilmedi?”, “Neden bizim kızlarımız, oğullarımız PKK’ye katılıp ölüm korkusuyla yaşarken zengin Kürtlerin çocukları en iyi yabancı üniversitelerde okuyorlar?” 

“Bu devlet sadece yoksul Kürtlere mi karşı!”

Hayır, bu düzen, bu devlet sadece yoksul Kürtlere karşı değil yoksul Türklere de karşı. 

İşte mesele bu! 

Türklere gelince, yılların beyin yıkamasıyla, “Kürt” kelimesinden nefret eden ama neden ben evsizim, neden ben işsizim, neden çocuğumun bir geleceği yok, sorularını sormayan pek çok Türk var. Büyük çoğunluk için görmedikleri, tanımadıkları bir coğrafyada bir iç savaş sürüyor ve hiç durmadan şehit cenazeleri geliyor. Türkler de sormuyor: “Neden hep yoksul çocukları şehit oluyor?”, “Neden vatan sağ olsun?”, “Neden iktidara yakın kişiler paralarına para katarken asgari ücret böylesine düşük?”, “İslamcısı İslamcı olmayanı, büyük sermaye böylesine can ciğer olurken benim kardeşlerim kim?” 

İşte mesela bu? 

“Kim kimin kardeşi?”

Durum bu, ancak bu ülkede yaşayanların gizli bir sağduyusu vardır; bugüne kadar eğer Türkiye bir iç savaşa sürüklenmemişse, Kürt - Türk yurttaşların aslında gizliden gizliye kendilerine bu soruları sordukları içindir. Şimdi bu soruları gün ışığına çıkarmanın vaktidir, bazen hayat öylesine bir fırsatlar zinciriyle bize doğru gelir ki kaçırmak yazık olur. 

Önce dilimizi değiştirelim ve “ezilenlerin kardeşliğinin!” bu ülkenin en güçlü sloganı olduğuna hepimiz inanmaya başlayalım. İnanmak yetmez inatla savunmalıyız.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları