Mehmet Ali Güller

Trump mı, Biden mı?

02 Kasım 2020 Pazartesi

Herkesin sorduğu soru: 3 Kasım’daki ABD başkanlık seçimini kimin kazanması Türkiye’nin çıkarına?

Aslında soruyu daha da genişletebiliriz: Çin, Rusya, Asya, bölgemiz, Doğu Akdeniz vd. bölgeler açısından Trump mı, yoksa Biden mı daha “yararlanılabilir” ABD başkanı olur?

Başkandan başkana büyük değişim olur mu?

ABD politikalarını birey, devlet ve sistem düzeyinde incelediğimizde, karşılaşacağımız genelleme şudur: ABD başkanlarının değişimi, ABD’nin “büyük stratejisinde” köklü bir değişikliğe neden olmuyor. Bireyin politikaya getireceği değişim, devletin hele de sistemin üzerinde olamıyor. Şöyle de söyleyebiliriz: Bireylerin farkları esasta değil, uygulamada ve yöntemdedir daha çok. 

Ancak şunu da belirtelim: Soğuk Savaş boyunca bir kural olan bu durum, ABD hegemonyası zayıfladıkça kaçınılmaz olarak esneyecektir, esnemektedir... 

 ABD’de çatışan iki görüş 

ABD açısından 21. yüzyılın en önemli problemi Çin’in nasıl durdurulacağıydı. Çin ekonomisi ABD’yi yakalıyor ve geçiyordu; askeri alanda makas daralıyordu; teknolojide Çin yetişiyor ve hatta 5G teknolojisinde görüldüğü gibi ABD’yi geçiyordu.

Daha 90’lardan itibaren ABD’de iki temel görüş oluşmaya başladı:

Birinci görüş, ABD’nin bir süre geri çekilmesi ve ekonomiyi yeniden güçlendirmesi şeklinde özetlenebilecek görüştü. 

İkinci görüş ise ABD’nin hâlâ çok büyük askeri güç olduğu gerçeğinden hareket ederek “yangını çıkaralım, yangından en az hasar gören biz oluruz” şeklinde özetlenebilecek görüştü. 

Bu iki görüşün temsilcisi olan emperyalist tekeller ve onların politik arenadaki ideolojik gladyatörleri, bu konuda uzun süre çatıştılar. Sonuçta ortaya “karma” bir strateji çıktı: Hem geri çekilecek ve içeride ekonomiyi güçlendirmeyi esas alacak ama hem de kritik düğüm noktalarında yangınlar çıkaracak. 

Trump, Obama döneminin devamı

İşte Obama dönemi, bu karma dönemin başlangıcıydı. Hatta Bush’un ikinci döneminin son yılı da aslında bu karma dönemin hazırlığıydı. Öyle olduğu için de Obama, Bush’un en önemli bakanı ve bürokratlarıyla çalışmayı sürdürdü ilk iki yıl. 

Obama döneminde ABD, “karma stratejiye” uygun olarak önüne hem Ortadoğu’dan ve Afganistan’dan çekilmeyi koydu ama hem de kritik yerlerde, örneğin Ukrayna, Libya ve Suriye’de yangınlar çıkardı. 

Bu dönemde (ve sonrasında Trump döneminde de) geri çekilme konusunda Beyaz Saray ile Pentagon arasında yaşanan çelişmeler, hep bu “karma strateji” nedeniyleydi. Başta belirttiğimiz iki görüş uzlaşsa da çatışmayı sürdürüyordu. 

Trump dönemi de bu “karma stratejinin” devamıydı. O nedenle başlatılan Ortadoğu ve Afganistan’dan çekilmeyi sürdürmeye çalıştı. Karma stratejiye uygun olarak geri çekildi, “önce Amerika” stratejisini açıklayarak gümrük duvarlarını yükseltti, rakiplerine de müttefiklerine de çelikten enerjiye pek çok alanda ekonomik ambargo uyguladı. 

Yine karma stratejiye göre Obama da Trump da Çin’i çevrelemeyi esas aldı, Asya-Pasifik merkezli strateji geliştirdi, Çin’e karşı ittifaklar oluşturmaya çalıştı. 

ABD Türkiye’den vazgeçmeyecek 

Dolayısıyla Trump ya da Biden’ın kazanması, bu özetlediğimiz “karma stratejisi” açısından büyük değişiklik göstermeyecek. Ancak Biden’ın yangın çıkarılmış bölgelerde közü yeniden harlamaya çalışması muhtemeldir. İşte Türkiye’yi esas ilgilendiren de budur. 

Kişisel olarak Erdoğan’ın Trump’ı tercih ettiği ortada. Zira ikisinin politika yapma yöntemi birbirine benziyor; ülkelerini şirket gibi görüp, işadamı olarak yönetiyorlar. Dolayısıyla daha iyi frekans kuruyorlar. Halkbank’tan Rahip Brunson’a, hatta Suriye’de PYD’yi doğrudan hedef alan operasyonun frenlenmesine kadar pek çok konuda, iki işadamı olarak pazarlık yaptılar.

Dolayısıyla Biden’ın kazanması, Türkiye üzerindeki Amerikan basıncını biraz daha artırabilecektir. 

Ancak son tahlilde Washington açısından durum şudur: İster yeniden Trump kazansın isterse Biden; ABD her koşulda Türkiye’yi “kaybetmemek” için çaba göstermeye devam edecektir. Emperyalist ABD, Türkiye gibi bir ülkeyi S-400 ya da Astana Platformu’nun varlığı gibi nedenlerle tümden karşısına almayacak. S-400 vb. konuları Trump döneminde yaptığı gibi “geciktirmeye” zorlayacak. Türk-Rus işbirliğini sabote edebilmek için de Suriye’den Libya’ya çeşitli alanlarda fırsatlar kollayacak.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Esad’ın analizi 25 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları