Beyazcam Kirlendi

15 Aralık 2013 Pazar

Eskiden, çok eskiden televizyonlar siyah beyaz, TRT tek kale maç yapar iken “Güne Bakış” diye bir haber programı vardı. Türkiye’nin usta habercilerinden Can Akbel sunardı. Gece yarısı, ana haber kuşağı formatında tüm günün haberleri yayınlanırdı. Zamane çocuklarının “Kele Bakış” diye geyik yaptığı o ünlü Güne Bakış programında haberciliğin hası yapılırdı. Artık televizyonlarda Güne Bakış gibi gece kuşağı haberleri yok. İstiklal Marşı da yok, hiçbir kanal “Televizyonunuzu kapatmayı unutmayınız!” diye de yazmıyor. Hepsi 24 saat açık. Lakin habercilik kepenkleri kapattı. Doğru, dürüst, tarafsız ve bağımsız habercilikten eser kalmadı.
Haberci deyince eskici aklıma geliyor nedense. Oysa haber demek “yeni” demek. Sahi habercilik eskir mi? Benim ülkemde her şey mümkün. Bırakın eskimeyi, tükendi haber programları. Format değiştirdi. Heyecanlı magazin dedikoduları izler olduk ana haberlerde.
Türkiye’de kaç gazeteci içerde? 12 Eylül’de kaç gazeteci girmişti hapse? Peki ya Özal döneminde? Ölen gazetecilerin sayısını biliyor muyuz?
Türkiye’de televizyonların renklendiği, özel kanalların yasaları delmeye başladığı zamanlardı. Ahmet Özal’la Cem Uzan Türkiye’nin ilk özel kanalı Magic Box’u kurdular. Almanya’dan yayın yapıyordu. İllegal. Tümüyle Uzan imparatorluğuna geçince adı Star oldu. İlk özel kanalın sahibi Uzan imparatorluğu neden ve nasıl çöktü acaba? Cemaatin sonunun da Uzanlar gibi olacağını söylüyorlar, mümkün mü? Bu ülkede her şey mümkün. Türkiye’deki gelişmelerden ne kadar haberdar oluyoruz? Haber alma hakkımız gasp ediliyor, farkında mıyız?
Sahi hapiste hâlâ kaç gazeteci var?
Bir haber programı var Fox’ta. Fatih Portakal adında bir haberci var. Halktan biri gibi konuşuyor. Sokaktaymış gibi. Cana yakın, samimi, sade ve basit sunuyor haberleri. Ama onun farkı sadece sunuşunda değil. Haber vermeye çalışıyor Fatih Portakal. Haber. Bu ülkede ne kadar mümkünse? O daha fazlasını yapmaya çalışıyor. Önceleri sabah kuşağında Çalar Saat’le uyandırmıştı bizleri. Sonra ana habere geçti. Fox farklı bir formatla farklı bir saatte yayımlamaya başladı ana haberi. Tam ‘primetime’ın ortasına, yani birinci dizi sonrasına koydular. Reytingler başarısızdı. Direnemediler. Saat 19’a çektiler yeniden. Oysa ilginç bir denemeydi. Avrupa’nın birçok ülkesi ana haberleri geç yayımlıyor. Örneğin Alman kamu televizyonları (Dikkat devlet kanalı, yani TRT gibi devletin borazanı değil, kamuoyunun sesi.) ARD ve ZDF saat 19-20 arasındaki haber programını 15 dakikayla sınırlı tutarken, 22’deki ana haber kuşağını 45 dakika yayımlıyorlar. ARD’nin haber programının adı 40 yıldır “Tagesschau” yani “Güne Bakış”. Bizim Güne Bakış kaç yıl sürdü?
Fatih Portakal iyi bir haberci. Kalıcı olabilir. Çünkü yerinde durmuyor. Ana haberin dışında “Türkiye’nin Trendleri” diye başka bir haber programı daha hazırlıyor. Bu hafta kalkıp Nazilli’ye gitmiş. Memleketine. Özgürlüğüne yeni kavuşan meslektaşı Mustafa Balbay’ın baba ocağına. Haşhaş böreği yiyip tatlı, samimi ve içten bir röportaj yaptı Balbay’la. Nedense ülkemin gazetecileri hüzünlüdür hep. Mustafa Balbay da, “Cezaevine girmek Türkiye’de aydınların ve gazetecilerin meslek hastalığı haline geldi” diyor kederli, ama umutlu gülümseyişiyle. Sonra Mehmet Baransu’ya sahip çıkmak gerektiğini, gazetecinin haber üretme özgürlüğünü, darbeciliği, hepsini açık açık konuştular. Dile kolay. 5 yıl hapiste kalmış bir gazeteci dışarı çıktıktan sonra, “Türkiye tablo gibi göründü” diyor. “Her yer rengârenk, yeşiliyle, karla kaplı dağlarıyla, mavi deniziyle bir tablo gibi” ve ekliyor. “Yeter ki kararmasın sol memenin altındaki cevahir.” Umutsuzluğa gerek yok yani.
Ben gazetecilik adına umutlandım. Renkli ülkemin renkli ekranından haberciliğin ölmediğini duyurmaya çalışıyor Fatih Portakal. Onun ana haberini ve “Türkiye’nin Trendleri”ni izlemeye devam edin.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Burada Laf Yok 2 Mart 2015
Beş Kardeş 22 Şubat 2015
Aşk, Tanrı ve Ceza 15 Şubat 2015

Günün Köşe Yazıları