Meriç Velidedeoğlu

‘Ecevit’in sorgulanması’ mı?

13 Ocak 2017 Cuma

“TBMM”nin, “15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu” kapsamında, “10. Cumhurbaşkanı Sayın Necdet Sezer”e de, yanıtlaması için “18 soru” gönderildi. Bu sorulardan biri de -ışıklar içinde yatmasını dilediğimiz-“Bülent Ecevit”in, “F. Gülen” yapılanmasıyle ilgili tutumu üzerineymiş.
Ne var ki, bu “Darbe Komisyonu”, Başbakan B. Ecevit’i soruşturduğu gibi, “Sayın Sezer”in ikinci Başbakanı Recep Tayyib’in, kendisine onay için gönderdiği -yerel yönetimlerde “reform” isteyen-“İl Özel İdareler Yasası”nın, “14. maddesi”ni “veto” etmesinin (10.7.2004) nedenini de sormalıydı.
Çünkü bu “14. madde” ile “İl Genel Meclisleri”nden, özerklikten öte, “bağımsız” niteliğe kolayca dönüştürülecek “yerel bir meclis” oluşturulmaktaydı ki, bu “bağımsız meclis” bir süre sonra alacağı bir kararla, istedikleri bir ülkeye bağlanabiliyordu.
Ve değerli dostlar, bu yöntem ülkemizde uygulanmıştı. “Sevr”e göre İzmir ve geniş çevresini içine alan bir “özerk yerel yönetim” kuruldu, ardından “bağımsız yerel yönetim”e geçildi; bir süre sonra da, bu yönetimin “il genel meclisi”nin alacağı kararla, “Yunanistan”a bağlanacaktı “İzmir ve havalisi”!..
İşte, Başbakan Recep Tayyib’in, “TBMM”den geçirtip onay için Cumhurbaşkanı Sezer’e götürdüğü yasanın “14. maddesi” ile bu sonuca götürecek yolun önü açılıyordu.
Üstelik ülkenin türlü yerlerinde örneğin Güneydoğu’da, Diyarbakır’da oluşturulacak bir “yerel yönetim”in -böyle bir kararı alacak-“il genel meclisi”ne de yol gösterilmiş oluyordu ki, bu durum ülkeyi bölen parçalayan bir “darbe”, “sivil darbe” değilse neydi?
Dolaysiyle günümüzün bu “Darbe Komisyonu”, 10. Cumhurbaşkanımız Sn. Sezer’e, Başbakanı Ecevit’i sorduğu gibi, yine Başbakanı Recep Tayyib’i de sorması gerekmiyor muydu? Gerekmez mi?
Gerekmesine gerekir, ama soramaz. “O artık bir Cumhurbaşkanı!”...
Dahası, “Başkan” olmak için Türkiye”de, -tüm hukuku çiğneyerek-“rejim”i değiştirme yolunda; ülkemiz, “Türk Tipi Başkanlık” adını verdiği Başkanlığı uğruna alt-üst olurken, artık “can dostumuz (!)” olmaktan çıkarılan “ABD”, bizi de -kuşkusuz tüm dünyayı da- ilgilendiren bir devinim içinde.
Bir yandan “Trump”ın, yönetimi bütünüyle ele almasına sayılı günler kalmışken; seçildiğinde dünyanın “kara derili” bir “İsa” diyerek sevinç içinde karşıladığı “Başkan Obama”yı da “Beyaz Saray”dan uğurlama telaşı içinde.
Bilmem ki anımsanır mı, Obama’nın seçimi kazanıp (2009) “Başkan” olduğunda, “Van”ın “Çavuştepe” köylüleri, tüm hayvanlarını (44 tane) kurban ederek, “Amerikan Başkanı”nı, bu denli candan, böyle bir boyutta kutlamaları?
Başkan Obama’nın, ilk” yurtdışı ziyaretini Türkiye’ye yapmasının (5.4.2009) nedeni bu “kurbanlar (!)” mı dersiniz?
Ya Obama’nın “Başkan” seçiminin hemen ardından, “Kuzey Irak”ı Türkiye’nin “Kürdistan” olarak anmasına ne dersiniz? (24.3.2009)
Yine aynı yıl, Bitlis’in ilçesi “Güroymak”ın adının, Norşin” olarak yönetimce dile getirilmesi ya da “34 PKK”lı teröristin, “Habur Sınır Kapısı”ndan girerek teslim olması, uçarak ayaklarına giden yargıçlarca “sınır mahkemelerinde” yargılanıp, yeri göğü oynatan törenlerle karşılanması da neredeyse “Obama yılı” denecek olan “2009”daydı...
Bunlar ve daha beterleri sürdü gitti “Obama’nın Başkanlığı” dönemi boyunca; yine de insan merak ediyor, yazının başında sözü edilen Çavuştepe köylüleri ne durumda, bu “yedi yılın” sonunda?
Ayrıca, Cumhurbaşkanı’nın bugünkü danışmanı “İ. Kalın” gibi olan -hani “ABD” yetkililerine Başbakan Recep Tayyib için “kullanın” diyen (12.4.2006)- danışmanı da merak ediyor insan; Cumhurbaşkanı’nın, “ABD”ye bu denli kızmasında, bu söylemin de “payı var mı”? diye... Ne dersiniz?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erasmus 19 Mart 2021
‘12 Mart 1921’ 12 Mart 2021
‘Manifesto!’ 5 Mart 2021

Günün Köşe Yazıları