DİYET

17 Mart 2014 Pazartesi

Son günlerde kendimi Ömer Seyfettin’in Diyet adlı hikâyesindeki Koca Ali karakteri gibi hissetmeye başladım. Koca Ali, kendi işini doğru yapmaya çalışan ve kimseye eyvallah demeyen bir demirci ustasıdır. Kimseye eyvallah dememek için çok zengin olan amcasının yanında bile çalışmak istemediğinden memleketini terk etmiştir. Bir gün bulunduğu yerde bir hırsızlık olur ve suç Koca Ali’nin üzerine atılır. Hiç kimse inanmasa da kadı inanmıştır ve cezası kesilmiştir; büyük demirci ustası Koca Ali’nin sol eli kesilecektir. Kurtulması için kolunun diyetinin ödenmesi gerekmektedir. Ama o bunu ödeyecek paraya hiçbir zaman sahip olmamıştır. Sonunda onu sevenler zengin bir kasabı ikna ederler. Yaşlı kasabın diyeti ödemesi karşılığında Koca Ali’den bir isteği vardır. Ölünceye kadar yanında uşak ve hizmetli olarak çalışacaktır. Koca Ali kaçmayı da bu isteği yerine getirmeyi de kendine yediremez. Neyse bedeli ödemeye hazırdır. Demircilik sanatına olan aşkını bilen dostları araya girerek bir şekilde onu ikna etmeyi başaracaklardır. Artık Koca Ali kasabın yanında hizmetli olarak çalışmaya başlamıştır. Ama ne yapsa, ne etse bir türlü diyet sahibine yaranamaz. Devamlı aynı cümleleri duyar.
- Ulan Ali!... Kolunun diyetini ben verdim, yoksa çolak kalacaktın. Benim sayemde kolun var.diye yaptığı iyiliği tekrarlamasına dayanamaz Koca Ali ve bir süre daha dişini sıkar. Gece gündüz durmadan çalışmaya devam eder. Diyet sahibinin karşısında asla bir saygısızlıkta bulunmaz. Bu çabalarıysa ona yapılan zulmün dozunu değiştirmez.
Koca Ali, kendisine yapılan aşağılamalara dayanamadığı bir gün bilediği satırların en büyüğünü kapar, dirseğine kadar sıvadığı kolunu et kütüğünün üzerine koyar. Diyet sahibinin gözlerinin içine bakarak satırı sol eline indirir. Yerde duran elini alarak hacı kasabın önüne fırlatır. “Sana bir kol diyet borcum vardı; al” der ve gider.
Benim gibi eminim ki sizinde hiç kimseye bir diyet borcunuz yok, ama neden birileri bize borçlu muamelesi yapar, anlamış değilim. Söylemlerin büyük bir kısmı “siz bize mecbursunuz” tonunda. “Aslında sizler her şeyin kötüsünü yapıyordunuz, biz geldik ve sizi bu bataktan kurtardık” söylemleri eşliğinde propaganda yapılıyor. Biz olmasaydık, “Maaşlarınız üç ay bile ödenemez” denebiliyor. Sanki yatırımları kendi ceplerinden ödüyor edasıyla dillendiriyorlar. Arkadaşlar bir durun, “Siz ne yaptığınızın, ne söylediğinizin farkında mısınız?” diyen bir Allah’ın kulu yok. Hal böyle olunca da bunlar her gün başımıza kakılabiliyor. Demokrasilerde hizmet etmek bir ayrıcalıktır ve şahsi talebiniz üzerine gerçekleştirilir. Eğer teba iseniz size yapılan hizmetler bir lütuftur. Sizlerde yapılan bu hizmetlerin karşılığında daha da borçlanırsınız sultanınıza. Demokrasilerde ise hizmeti götüren yalnızca gizli onur payesini alır ve tarihe altın harflerle adı yazılır. Bunun dışında bir kelime sarf etmesi ise seçmenlerine karşı büyük bir hakaret olarak görülür.
Hem hizmet etmek için seçimlere gir, hem de halkın taleplerini yerine getirmek için vergi topla ve sonra da çakma Atillâ İlhan şiiri besteler gibi “siz bana mecbursunuz” namelerini dillendir. Yok arkadaşlar bu şiirin orijinali “Ben sana mecburum” olacak. Yani sen yolcusun, ben hancıyım kardeşim. İşin bittiğindeyse önce bizler sonra da tarih takdir etmek isterse eder. Bunun ötesindeki her söylemi, bize yapılmış bir diyet çıkışı olarak algılarız. Kusurumuza bakmayın da bizim sizlere bir diyet borcumuz olmadığı gibi aslında sizlerin bize bir diyet borcu var. Çünkü demokrasinin gereğini yerine getiriyor ve bize hizmet etme onurunu sizlere veriyoruz. Lütfen her tarafta asılı olan bu aşağılayıcı üsluplardan artık vazgeçin. Tarihi, göreve geldiğiniz andan itibaren başlatmaya devam etmeyin. Unutmayın, siz yokken de biz vardık. Biz yokken de onlar vardı. Hatta daha da ileri gideyim, bizler, hiçbir zaman görme onuruna sahip olmadığımız insanlar sayesinde bugün var olduk. Onlar, kimseye diyet ödemediler ve onurları için gerekirse aç kalmayı bile göze aldılar. Bizler de, onların yüzü suyu hürmetine hiç kimseye bir diyet ödemeyeceğiz.
Eğer bir diyet borcumuz olsaydı, bir başkasına boyun eğmek yerine inanın biz de Koca Ali gibi hiç düşünmeden kolumuzu kesip atardık.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları