Rus gelince dansa...

23 Temmuz 2023 Pazar

Geçen yüzyılın on ikinci baharında, yani zamanımızdan tam 111 yıl önce, Fransız basını neyle uğraşıyordu dersiniz? Silahlanan Almanya ile mi? 

Ya çıtkırıldım ve züppe Parisliler... İki yıl sonra başlarına yıkılacak Birinci Dünya Savaşı’nın yaklaşan gümbürtüsüne mi kulak veriyorlardı sizce?

Yok canım. 

1912 yılının dünya merkezi, ışıklar kenti Paris, pür dikkat bir gazeteciyle bir heykeltıraşın ağız dalaşını izliyordu keyifle. Gazetecinin adı, Gaston Calmette olup ülkenin en eski gazetesi Le Figaro’nun anlı şanlı genel yayın yönetmeniydi. Heykeltıraş ise adı gibi yüce, ulu ve kutsal, Auguste Rodin. 

Calmette, sütununda “Heykeltıraş Rodin, kâşanesi Biron Konağı’nda ahlaksız Pan eskizleri çizip sergiliyor. Bu eskizleriyle aynen Nijinski gibi ateşi başına vurmuş deli karıları, doyumsuz züppeleri tatmin etmeyi hedefliyor. Fransız devletinin Rodin’e böyle aşağılık bir sanat için beş milyon Frank değerindeki Biron Konağı’nı tahsisi, benzersiz bir skandal!” diye yazıyordu. 

BİRİ YAZAR, DİĞERİ YONTAR

Çok kızmıştı gazeteci Calmette, Rodin ustaya, çok. 

Çünkü Rodin, bir hafta önce keskilerini bırakıp kaleme sarılmış ve Le Matin gazetesinde Gaston Calmette’in sanattan anlamadığını yazmakla kalmamış, kendisiyle alay etmişti. Le Figaro’nun genel yayın yönetmeni, dünyaca ünlü bir heykeltıraş tarafından yontulunca, bütün Paris’in palyaçosu haline gelmeyi, elbette yediremezdi onuruna.

Peki ama, niye kavga ediyorlardı Rodin ve Calmette? Heykel sanatı hakkında mı? Hayır. 

Kişisel bir alıp veremedikleri mi vardı, paylaşılamayan bir kadın gibi örneğin? Hayır, hayır. Heykeltıraş ve gazeteci, bir balet için dövüşüyorlardı. Dünyada hâlâ yeri doldurulamamış, benzeri ve eşiti görülmemiş, tarihin gelmiş geçmiş en büyük dansçısı için: Vaslav Nijinski.

RUSUN DANSI BAŞKA

Nijinski, Paris’e ilk adımını 1909 yılında Diyagilev’in Rus bale grubuyla atmıştı. Chatelet Tiyatrosu’ndaki prömiyerin ikinci dakikasından itibaren, Parislileri âşık etmişti kendisine. O gece ve Nijinski sayesinde, Diyagilev’in bale kumpanyası dünyaca üne kavuştu. Fransız başkentinde yer yerinden oynamıştı sanki. Nijinski dans etmiyor, inanılmaz güzellikteki hareketleriyle insanın en derinlerindeki duyguları uyandırıyor, cinselliğini tahrik ediyordu. Nijinski, bir erkekten, dansçıdan, baletten öte... Evrensel uyumun insan örneğiydi. Binlerce kadın ve erkek, Paris’te Nijinski’ye vurulmuş ve hiç unutulmayacak bir Nijinski efsanesi doğmuştu o gece. 

Vaslav Nijinski, Paris’e ikinci kez, üç yıl sonra geldi. Bu sefer kendi koreografisi olan “Bir Pan’ın Öğleden Sonrası”nı sergileyecekti. Bestecisi Fransız Debussy, ilham perisi ise Fransız ozanı Mallarmé olan eserin Nijinski’yle taçlanması gereken yer, elbet Paris’ti. 

GÜZELLİĞİN GÖRECESİ

Tüm sanatseverler, balenin prömiyerini iple çekiyordu. Beklenen gece geldi ve ağır kadife perde Nijinski ile dansçıları üstüne açıldı. 

Sanatçılar da heyecanlıydı seyirciler de. Bale, on iki dakika sürdü. Bitti. Nijinski koreografi yapmamış, bir şiir yazmıştı sahnede. Ama yeni ve alışılmadık bir şiir. Seyircilerden gık çıkmıyordu. 

Neye uğradıklarını anlayamamışlar, öylece kalakalmışlardı. Perde inip balenin bittiği anlaşıldıktan sonra olanlar ise yüz yıl anlatılacaktı. Salon ikiye bölünmüştü. Seyircilerin yarısı, “Bravo! Bis, Bis!” diye delicesine bağırırken diğer yarısı, “Gülünç! Rezalet!” diye yuhalıyordu. Ertesi sabah, Paris’te iki cephe oluşmuştu. Pan’cılar ve AntiPan’cılar. Nijinski’nin Pan balesi manşetlere taşınırken sanat eleştirmenlerinin kimi yılın olayını göklere çıkarıyor, kimi yerin dibine batırıyordu. 

BENZERSİZLİĞİN YARATTIĞI EFSANE

Göklere çıkaranlar, Nijinski’nin yarattığı koreografiyi estetik ve teatral açıdan örneği olmayan bir başyapıt diye niteliyor; yere batıranlar erotik ve hayvani diye tanımlıyordu. Günlerce süren ve Calmette ile Rodin’i birbirine düşüren tartışma, Nijinski’yi dünya ölçüsünde kutsamaya yaradı ve tüm Paris’in görmeye koştuğu Pan balesine, “Bir olay mı var, yasaklayalım...” zihniyetiyle zamanın kolluk güçleri, gizli servis şefleri bile akın etti. Ama zaman Rodin’cilere hak verdi ve Nijinski bütün zamanların en büyük baleti, en yaratıcı koreografı olarak taht kurdu gönüllere.

Tüm ömrü boyunca yalnızca on yıl dans eden, Birinci Dünya Savaşı’nın sahneden kopardığı ve dans edemediği için delirip akıl hastanesinde ölen Nijinski’nin efsanesine kimse yetişemedi.

2023 Türkiye’sinde bırakın onun adını bilen; balenin, operanın ne olduğunu söyleyebilecek kaç kişi kaldı acaba?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları