Ve Erdoğan da Atatürkçü Oldu!

12 Kasım 2014 Çarşamba

“Bir gün herkes...” diye başlayan söylemler vardır... Erdoğan’ın 10 Kasım günü Atatürk’e duyduğu hayranlığı kendi ağzından dinledikten sonra aklımıza ilk bu söylem geldi.
Konunun kara mizah yanı bir tarafa, Erdoğan’ın Atatürk’ü överek ve Atatürk’e sığınarak geliştirmeye çalıştığı yeni politika siyasi tarihimizin bir geleneğini daha gündeme taşımış oldu. O da şu: Türkiye’de Atatürk’ü yok sayarak ya da yok etmeye çalışarak siyaset yapan herkes eninde sonunda Atatürk’ün hakkını teslim eder ya da bu gerçeğe teslim olur. Zira 10 Kasım günü bu köşede dile getirmeye çalıştığımız gibi, Atatürk’ün bıraktığı başlıca miras, akıl ve bilimdir. Buna bir de değişimi eklemek gerekir. Zaten aklın ve bilimin doğası değişim üzerine oturur.
Erbakan da bu anlamda benzer bir yoldan geçmişti. Yıllarca Atatürk’ü inkâr etti, sonunda Refah Partisi Genel Başkanlığı döneminde şu demeci verdi:
“Yaşasaydı, Atatürk de Refah Partili olurdu!”

***

Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu’nun düzenlediği törende konuşan Erdoğan’dan bir paragraf paylaşalım:
“Bir tek Atatürk varken tarih içinde çok sayıda Atatürk’ün üretildiğini, çok sayıda Atatürkçülük yorumlarıyla Gazi Mustafa Kemal’in şahsi manevisinin yıpratıldığını teessürle izledik. 1938’de vefatının ardından üretilen bir Atatürk değil, 1881’de doğan, ailesiyle, eğitimiyle, askeri ve siyasi hayatıyla, yaşam tarzı ve fikirleriyle konuşulan, öğretilen bir Atatürk, onun aziz hatırasına gösterilebilecek en güzel hürmet olacaktır.”
İnsanın gözleri yaşarıyor...
Erdoğan, Atatürk’ün bütün yönleriyle öğretilmesini istiyor. Ahh o okullardaki Atatürk köşelerini kaldırtan iktidarlar... Ahh o ulusal bayramları unutturmaya çalışanlar... Ahh o Çankaya Köşkü’nü işlevsiz hale getirmeye yeltenenler...
Erdoğan, yeni Türkiye diye sunmaya çalıştığı Atatürk Türkiyesi’ni yıkma projesini de yine Atatürk’le meşrulaştırmaya çalışıyor. Şöyle diyor:
“Yeni Türkiye vurgusu ilk kez Gazi Mustafa Kemal tarafından Nutuk eserinde zikredilmiştir. Mustafa Kemal tam da bizim atfettiğimiz gibi yeni Türkiye ile 23 Nisan 1920’de temelleri atılan Türkiye’yi kastetmiştir... Yeni Türkiye; Gazi Mustafa Kemal’in bir istismar aracı olmaktan çıkarılıp Başkomutan, Meclis Başkanı, Cumhurbaşkanı, en önemlisi de milli irade âşığı bir şahsiyet olarak anlaşılacağı bir Türkiye olacaktır.”

***

Erdoğan da tıpkı eleştirdiği gibi kendine göre bir Atatürk portresi çizmekten başka bir çıkış yolu bulamamış görünüyor.
Atatürk’ün yaptıklarının tam zıddını yapmaya çalışan bir kişi de Atatürk’ü anlamak, anlatmak gerektiğini söylüyorsa, bu ülkenin sırtı yere gelmez artık!
Sayın Erdoğan;
Mademki siz de Atatürk’ü anlamaya giriştiniz, onun okuduğu kitaplardan başlamaya ne dersiniz?
Anıtkabir Derneği, Atatürk’ün yaşamı boyunca okuduğu saptanan kitapları bir araya getirdi. Sayısı 3 bin 997 idi. Sakın yanlış anlamayın; bu saray odasının sayısı değil, okuduğu kitap sayısı. Bu kitaplarda Atatürk’ün altını çizdiği bölümler bir araya getirildi, tam 12 bin 500 sayfa tuttu. Aman bu da yanlış anlaşılmasın, ihale rakamı değil, kitap sayfası...
Atatürk; okumak deyince, her şeyden önce kitap okumayı anlıyordu.
Halkına meydan okumayı, bildiğini okumayı, hariçten gazel okumayı, kendisine muhalefet edenin canına okumayı anlamıyordu.
İsterseniz Nutuk’tan başlayın....
Atatürk’ün halktan, devletten aldıklarıyla değil, verdikleriyle doyduğunu göreceksiniz.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları