Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Ülkemizi Yeniden Yaratmak Zorundayız
Sağlıklı kentleşmeyi yapmıyorsunuz, nüfus olabildiğince artıyor ve otomotiv sektörünün büyümesini teşvik ediyorsunuz. Sonra da kalkıp 3. köprü ve Marmaray ile övünüyorsunuz.
Amerika’nın istihdam verileri beklenenden kötü geliyor; dolardaki artış yavaşlıyor, borsa yükselişe geçiyor. İşsiz kalan Amerikalı sayısı bizim ekonomimizi etkiliyor.
Kayıt dışı ekonomisi önemli düzeyde olan bir ülkede ekonomik göstergelerin doğru olmadığı veya büyük eksiklikler içerdiği gerçeğini unutuyor, göstergelerle ekonomiyi okuyoruz. “Enflasyon oranı beklenenden daha iyi; dış ticaret verileri ekonomide iyi gidişe işaret” gibi sonuçlara ulaşıyoruz.
Oysa ülkemizin bütününe baktığımızda hiçbir şey parçaların verdiği olumlu sonuçları bize göstermiyor.
Hukuk devleti olmaktan çıktık
“İnsanların ülkesi değil, hukuk ülkesi” atasözü bizim için geçerli değil artık. Biz hukuk ülkesi değiliz. Bu atasözü eski dönemlerde kralların ülkelerini istedikleri biçimde yönettikleri ve yasaları kendi istekleri doğrultusunda çarpıttıkları günlerden gelmektedir.
Dünyada hukuk kurallarının üstün olması için yüzyıllardır büyük mücadele verilmektedir. Bu mücadeleye despotlar karşı çıkmışlar ve çıkmaya devam etmektedirler.
Seçilen yöneticilerin koyduğu kuralların yönetim organlarınca ve yargıçlar tarafından tarafsızca uygulanması esastır. Hukuk ülkesi olmak budur.
Ergenekon ve Balyoz davaları, polisin tutumu, korku ve sindirmenin yöntem seçilmesi hukuk devleti olmaktan nasıl çıktığımızın en çarpıcı örnekleri. Hak aramalarının nasıl sonuçlandığını söylemeye bile gerek yok…
Doğruluğu, toplumsal
ikon yapamadık
Her konuda doğru ve tarafsız olmak bizim ulusal kültürümüz olmalı. Ama bizim iktidarlarımız da muhalefetimiz de güçlü, sosyal, siyasi ve ekonomik değerler yaratamamışlardır.
“Bülbülü Öldürmek” yapıtındaki şu sözü hatırlayınız: “Bir gün Atticus dedi ki… Bir insanı ancak onun ayakkabılarını giyip dolaşınca tanıyabilirsin.” Biz bunu yapmıyoruz.
Doğru olmak duygusunu ulus olmanın ikonu yapmadık. Doğru olmak, sert ama adil yargıyı baş tacı etmektir. Biz hem sert hem de taraflı yargı kurduk.
Eğitim sistemimiz evreni anlamaya yönelik değildir
Bütün ramazan boyunca dini programlarda şunu gördük: Yüzyıllar öncesinde Arap toplumundaki çürümeyi önlemek için bir devrimci, doğru, adil bir insan, bir Peygamber çıkmış ve toplumunu ileriye götürmüş ve bir deha. Ama biz hâlâ ona atfederek hurafe, masallar, hikâyelerle halkı eğitmeye kalkıyoruz. Dini bile doğru dürüst öğretmiyoruz.
Yunus Emre’yi, Mevlâna’yı, sevgiyi öğretmeden masallarla insanımızın beynini yıkıyoruz. Oruç ne zaman, nasıl bozulurmuş gibi onlarca sorunun yanıtını arıyoruz.
Zamanın Daha Kısa Tarihi-Stephen Hawking’i incelemiyoruz. İlim ve bilim yerine hurafelerle vakit kaybediyoruz. İcatlarla gurur duyacağımıza yetişen imam sayısı, yapılan camilerin mimarisi ile övünüyoruz.
Laikliği başörtüsüne
kurban ettik
Amerika anayasasında “Kongre herhangi bir dinsel kuruluşa saygı gösteren ya da böyle bir kuruluşun özgürce kullanılmasını engelleyen bir yasa çıkartamaz” hükmü vardır. Üstelik Amerikan toplumu dinine bağlı bir toplumdur. Ancak şükür ederler ki toplumları ve devletleri laiktir.
Bir kere güçlü dinsel sınırlamalara sahip hiçbir ülke ilerleyemez. İbadet yapmaya da insanlar zorlanamaz.
Üniversiteler, resim, edebiyat, müzik, spor, bilim, tıp, ordu, medya, ticaret temelde laik olmalıdır. Buralarda dindar insanın olması ile dinsel inançlarla iş yapmanın farklılığıdır laiklik.
Cemaatler, tarikatlar toplumu ve ticareti yönetmeye ve yönlendirmeye odaklanmışlardır. İnsanın kâmil olması, sevgi ortak paydası içinde eğitilmesi hususu cami imamlarına bırakılmıştır.
Yaratıcı toplum olamadık
Nobel ödüllü kaç sanat ve bilim adamımız var? Neleri icat ettik?
Yaratıcılık için ifade özgürlüğü, kültürlerin yüzleşmesi, kaynaşması, sanatçıların desteklenmesi esaslı koşullardır. Bunların hangisi bizde var?
Toplumumuz hurafelerle, futbolla, dizilerle, akıllara durgunluk veren yargılama süreçleri ile çok vakit kaybediyor.
Düşünen düşünmekten, yazan yazmaktan, konuşan konuşmaktan korkar hale geldi.
Zaman ulusumuzun ve halkımızın elinden su gibi akıp gidiyor. Yaratıcı uluslar bize bakıp gülerek “sizi yönetmek elbette kolay” deyip uzay devleti kurmaya hazırlanıyorlar.
Biz ise ortaçağda kalarak yaşamak istiyoruz. Böyle gidersek ulus olmaya devam edebilir miyiz? Elbette hayır…
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Nevşin Mengü hakkında karar
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- Müge Anlı'nın eşine yeni görev
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu
- Bakanlık 5 ildeki lahmacuncuları ifşa etti