İngiltere Krallığı’nda çürümüş bir şeyler var!

Shakespeare bugünlere erişse böyle bir şeyler yazardı…

Kokuşmuşluk, çürümüşlük başını alıp gitmiş; başbakanlıktan medyaya.. polise, kurumlara dek her yere sızıp yuvalanmış…

“News of the World” (NoW) gazetesinin tetiklediği meşhur skandaldan bahsediyorum.

Pazar günü de anlatmıştım. İngiltere’nin en büyük bulvar gazetesinde gazeteciler; “bomba haber” peşinde koşuştururken, “uçan kuşu” dinliyorlarmış.

“Uçan kuşun” içinde türlü çeşitli haber kaynakları var, rakip gazeteciler var, ünlü/ünsüz haber özneleri var…

Var oğlu var.

Bazı durumlarda sadece “cep telefonlarını” dinlemekle de kalmıyor; oraya buraya “böcekler” bile yerleştiriyorlarmış…

Film gibi!

Gazeteciler bu iş için, “polis” ve “özel dedektiflerin” hizmetlerinden yararlanıyor; verilen “özel hizmetler” karşılığında sistemli olarak “rüşvet” veriyorlarmış…

Clegg mesafe alıyor

Yasadışı yollarla böyle işte onun bunun mahremiyetine tecavüz eden, insanların hayatlarına destursuz dalarak ispiyonluk yapan gazetenin başında 2003-2007 tarihleri arasında genel yayın müdürlüğü yapan Andrew Coulson; bir süre sonra “NoW”un başından ayrılıp Başbakan Cameron’ın yanında “iletişim danışmanlığı” yapıyor…

Pislik, böylelikle İngiltere’nin “İkitelli” ya da “Babıâli”si sayılan “Fleet Street”ten, “Downing Street”e yani başbakanlığa sıçramış oluyor!

İngiltere’nin şimdi yanıt aradığı en belli başlı soru bu: Coulson’ın ne mal olduğu bilinirken; Cameron neden bu ilkesiz gazeteciyi yanına danışman aldı?

Yalnız “Guardian” gibi skandalı yıllardır iz sürerek gün ışığına çıkaran yayın organları değil, çok sayıda politikacı tarafından bu meyanda zamanında uyarılan Cameron’ın geçmişteki tüm ihtarlara kulak tıkadığı anlaşılıyor.

Başbakan Yardımcısı Nick Clegg örneğin; Cameron’ı doğrudan konu hakkında brif ettiğini, ancak “hükümet ortağının” hiç oralı olmadığını, verdiği bilgilere rağmen Coulson’ı “iletişim danışmanlığına” almakta başbakanın ısrar ettiğini, bunun kendisini de çok şaşırttığını anlatıyor…

“Pandora’nın kutusu” böyle bir kez ortalığa saçıldıktan sonra, Cameron’ın en yakın mesai arkadaşı bile şimdi muhafazakâr liderden mesafe alıyor.

Skandal, “NoW” gazetesinin kapatılmasıyla son bulmadı.

Murdoch’ın İngiltere’deki en önemli yayın organlarından biri olan “NoW”un fiziki varlığının ortadan kalkmasıyla birlikte, siyasi tansiyon bilakis arttı.

Cameron, bir yandan muhalefet lideri Ed Miliband tarafından sıkıştırılırken bir yandan hükümet ortağı Clegg tarafından eleştiriliyor…

Yöneltilen eleştirileri yanıtsız bırakan Cameron, “acz” içinde bir lider izlenimi veriyor.

Skandalın göbeğinde bulunan sabık basın danışmanının başbakana son kertede, İngiltere’de “kral yapıcı” konumundaki medya devi Rupert Murdoch tarafından “armudun sapı, üzümün çöpü” denmesine fırsat verilmeden empoze edildiği anlaşılıyor.

Şimdiye dek Murdoch’a “hayır” deme gücü gösteren tek başbakan adayı çıkmamış…

Bu bağlamda Muhafazakâr ya da İşçi Partisi hiç fark etmiyor…

Blair’li yıllarda İşçi Partisi de vaktiyle girdiği her seçimi Murdoch desteğiyle kazanmış…

“NoW”un yanı sıra İngiltere’de “The Times”, “Sun”, “Sunday Times” gazetelerinin de patronu olan, SKY TV hisselerinin yüzde 39’una sahip bulunan Avustralyalı medya patronu, Blair sonrası dönemde kartlarını Cameron’dan yana kullanmış. Ve “Murdoch imparatorluğunun” desteği ile beraber; “has adamı” Coulson’u, başbakanın yanı başına yerleştirivermiş.

Olay bu.

Coulson için herkes; “Aman ha! Sakın ha! Hiç sağlam pabuç değil!” dese de; İngiltere Başbakanı -emir büyük yerden; Murdoch’tan geldiği için- ağzını açıp ses çıkaramamış…

İngiltere’de bir tabu yıkıldı

İngiltere işte şimdi; koskoca bir başbakanın, başbakanla birlikte kocaman bir siyasi sınıfın, Murdoch’ın elinde nasıl oyuncak edildiğini görüyor.

Murdoch’tan yalnız Cameron değil herkes korkuyor!

Murdoch imparatorluğunda, herkesin çünkü bir bir “dosyasının” tutulduğu anlatılıyor. Bizdeki “kaset savaşları” misali, yanlış yerde duran/yanlış adım atan; Murdoch’ın yayın organlarında bel altı vuruşlara açık hale geliyor.

“NoW” skandalı, bu bağlamda bir tabunun yıkılması açısından çok önemli…

Dokunulamaz konumdaki Murdoch yayınlarından 3 milyon tirajlı bir gazete; halktan gelen bir öfke seliyle kepenk indirmek durumunda kaldı.

“Arap baharında” olduğu gibi “Facebook”, “Twitter” gibi tabanda, sosyal ağlardan yükselen öfke; “NoW”u bir haftada enkaza çevirdi.

Sarı öküz -“NoW”un verilmesiyle- Murdoch ailesi dokunulmazlığını yitirdi.

Bu yüzden Miliband ve Clegg gibi siyasetçiler; “telekulak” skandalında korkmadan şimdi tavır alabiliyor.

Durumu “Guardian” okurlarından birinin yazdığı şu blog sanırım en kısa biçimde özetliyor:

“Suriyeliler Esad’ın, Libyalılar Kaddafi’nin, Mısırlılar Mübarek’in, biz Avustralyalı Murdoch’ın üstesinden geliyoruz!”