Dünya Trump’ın başdöndürücü hızla oluşturduğu “kâbus takımı”nı konuşuyor. “Karanlık iyidir. (Bush’un kötülükler prensi) Dick Chenney, Darth Vadar ve Şeytan… İktidar budur!” şeklindeki görüşleriyle bilinen, faşizmin yeni markası “alternatif sağ”ın temsilcilerinden Steve Bannon, başkanın başdanışmanı olacak.
CIA’nin başına da “Cumhuriyetçi Parti”yi içerden teslim alan “Tea Party” mensubu Mike Pompeo geliyor.
Obama’nın yasakladığı “işkenceyi” destekleyen Pompeo, Guantanamo’nun açık kalmasını ve Snowden’a ölüm cezasını savunuyor, İran’la nükleer anlaşmasının feshedilmesini istiyor….
“İran da Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hükümeti kadar demokratik. İkisi de İslamcı totaliter bir dikatörlük” sözleriyle nitelediği ülkelerden ilki -yani İran hakkında-“rejim değişikliği” talep ediyor.
Adalet bakanlığına getirilecek Cumhuriyetçi senator Jeff Sessions beri yandan tescilli “ırkçı”. Neo-liberal düzenin temelindeki iflasın temeli olan Reagan döneminde “ırkçı” görüşleri nedeniyle bir “yargıç” olarak veto yemiş, “siyahi” meslektaşlarını aşağılamış, Ku Klux Klan’ı savunmaya kalkmış bir isim. Ku Klux Klan eylemleriyle tanınan Alabama’dan geliyor.

Makyavel ‘reset’leniyor…
“Mahşerin dört atlısı”nın sonuncusu Beyaz Saray ulusal güvenlik danışmanlığını üstlenecek olan emekli general Michael Flynn.
Flynn “İslam karşıtlığı” ile tanınıyor.
“Müslümanlardan korkmak AKILCIDIR”
tvitiyle gündem olan eski generalin, “alternatif sağ” gruplarla görüş alışverişinde olduğu, “post-gerçek” komplo teorilerine iltifat ettiği ileri sürülüyor. Teröristlerin “ailelerinin” de gereğinde öldürülmelerinde mahzur görmediği belirtiliyor.
Bu dörtlü arasında en tedirgin edici olanisim Flynn. Önce Obama yönetimine girmiş. ABD’nin istihbarat örgütlerinden DIA’yı (Defense Intelligence Agency) yönetmiş. Ama başkan ile görüş ayrılığına düştüğü için oradan postalanmış. Derken general Demokratlara hıncını Trump’ı destekleyerek almış.
Flynn’in derin Amerikan sağının etkili entelektüellerinden Michael Ledeen’le ortak kaleme aldığı “Kavga Alanı/Field of Fight” isimli bir de kitabı var.
Radikal İslamla mücadeleyi irdeleyen kitabı, Flynn’le ortaklaşa yazan Ledeen beri taraftan bir Machiavelli uzmanı ve hayranı. Ledeen’ın çok sayıdaki kitabı arasında, “Machiavelli’nin modern liderlik için önemi. Machiavelli’nin demir kuralları neden bugün de 500 yıl öncesi denli önemli” şeklinde destan uzunluğunda başlığı olan bir kitabı bulunuyor.
Bu upuzun başlık aslında “Trump kadrosunun” ardındaki ruhu çok net özetliyor.

Bir ipte iki cambaz
Trump takımının ardındaki beyinlerden biri diye nitelenen Ledeen, Trump’ın sık dillendirdiği “Düşmanı şaşırtmak için planınızı açık etmeyiniz!” şeklindeki Machiavelli nasihatının kaynağı.
Trump ve Machiavelli arasındaki tek bağ “Makyavelci Ledeen” değil.
Gözlemciler Trump’ı damardan “Makyavelci” sıfatıyla etiketliyor. Washington Post’tan David Ignatius’un “Donald Trump bir Amerikan Machiavelli’sidir/Donald Trump is the American Machiavelli” başlıklı yazısı örneğin tam bunu söylüyor.
“Acımasızlığı” ve “entrikacı”lığı ile Trump’ın Makyavel yanını öne çıkaran WP yazarı, seçilmiş ABD başkanının “güç” anlayışını hepten Makyavelci buluyor.
Davos’tan bildiğimiz (“One Minute” oturumunun moderatörü) David Ignatius, “Dünya sahnesinin Makyavel şahsiyetleriyle” dolduğunu hatırlatarak bu şahsiyetler arasında Putin ve RTE’yi de sayıyor.
Bu ilginç Makyavel bağlantısı, RTE-Trump arasındaki gizemli hayranlığın sırrı olabilir. RTE normalde bu kertede açık “İslam düşmanı” bir kadronun başındaki lidere “Eyy Trump!” diye yüklenecekken “Sayın Trump”ı izzet ikram ilk fırsatta Türkiye’ye davet ediyor.
“İslamafobi” şampiyonu Trump da bakıyorsunuz muhatabına iltifatta geri kalmıyor.
“Size büyük hürmet duyuyorum. Ülkeniz için çok iyi şeyler yaptınız. Kızım da büyük hayranınız ve destekçiniz!” diyerek övgüler yağdırıyor. Ne dersiniz? “Makyavelci” damgası taşıyan iki lider acaba tek “ipte” oynayabilir mi?