Çok bilinen bir sözdür: “Zor oyunu bozar” derler. Yüksek Seçim Kurulu’nun anayasanın açık hükümlerine rağmen, Recep Tayyip Erdoğan’ın üçüncü defa cumhurbaşkanı seçiminde aday olmasına onay vermesi, tam da o sözü anımsatıyor.

Anayasanın 116. maddesinde aynen “Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde, cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir” deniyor diye sadece ben yazmadım. Birçoğumuz, “Bu konuda görüş açıklayan hukukçuların yüzde 99.9’u da bu görüşü savunuyor” dedik. Benim görebildiğim kadarıyla sadece Beştepe Sarayı’ndaki hukukçu Mehmet Uçum ile TBMM Başkanı Mustafa Şentop, “Aday olmasında yasal bir engel yok” dediler. Ama neticede hukukçuların yüzde 99.9’unun değil yüzde 0.1’inin görüşü Yüksek Seçim Kurulu tarafından üstelik oybirliğiyle benimsendi ve Tayyip Erdoğan’a “adaylık” yolu açıldı.

Dünkü gazetelerde Tayyip Erdoğan’ın, HDP hakkındaki son kararı veren Anayasa Mahkemesi (AYM) üyelerine telefon açıp azarladığı haberleri vardı. Buna göre Erdoğan, Halkların Demokratik Partisi’ne (HDP) yasa gereğince Hazine tarafından 500 küsur milyon TL verilmesi ardından, bu para üzerine konulan blokajın kaldırılmasına çok kızmış. Bu karara olumlu oy veren Anayasa Mahkemesi üyelerini azarlamış. Bu konuda basına konuşan bir AYM üyesi, kararın hukuki dayanaklarını cumhurbaşkanına açıkladığını ifade ettikten sonra, “konuşmanın gerisinin şahsi olduğunu” söyleyerek “azar” kısmını hem saklamış ve hem de zımnen (örtülü şekilde) itiraf etmiş oluyordu.

Yukarıda “Zor oyunu bozar” derken ben de tam bu örneğe dayanıyordum. O yüzden bizzat Tayyip Erdoğan’ın ve Bekir Bozdağ isimli adalet bakanının her fırsatta “Türkiye’de yargının çok ama çok bağımsız”(!) olduğuna ilişkin sözlerinin gerçeği ne kadar yansıttığını anlatmaya hiç ihtiyaç yok.  

Yüksek Seçim Kurulu’nun kararını başkan Ahmet Yener “Yapılan değerlendirme sonucunda oybirliğiyle her üç adayın (Recep Tayyip Erdoğan, Kemal Kılıçdaroğlu ve Muharrem İnce’nin) adaylıklarına yönelik itirazın reddine karar verilmiştir” diyerek açıkladı. Açıklamanın “gerekçesiz” olması dikkat çekiciydi.  

Böylece Yüksek Seçim Kurulu, uzun yıllar koruduğu “güvenilir” olduğuna ilişkin notunu, bir kere daha kırmış oldu. 

Anımsanacağı gibi YSK 2017’de yapılan anayasa referandumunda “Mühürsüz oy pusulaları da geçerlidir” yolundaki kararıyla büyük bir hayal kırıklığı yaratmıştı. Oysa Seçimlerin Temel Hükümleri hakkındaki 298 sayılı yasanın 103’üncü maddesinin birinci fıkrasında açıkça, oy pusulalarının konduğu zarfın “çift mühürlü” olması şart koşulmuştu.. 

Yüksek Seçim Kurulu kendi sicilini bir de 2019 Mart’ında yapılan yerel seçimlerde kirletti. Anımsanacağı gibi o seçimde aynı zarftan çıkan muhtar, belediye meclisi üyesi ve belediye başkanı oylarından ilk ikisini geçerli ama İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkan adaylarından Ekrem İmamoğlu’na verilen oyları geçersiz saymıştı.

Allah, milletimizi bu Yüksek Seçim Kurulu ile yapılacak seçimlerde başına bir kaza gelmesinden korusun.