Hama düştü. Asgari ücret enflasyon altında ezildi. Eğitim bakanlığına bağlı okullar, hızla medreseleştiriliyor. Asıl amaç Kürt sorununu çözmek mi Erdoğan’ın cumhurbaşkanı adaylığı yolunu açmak mı? Bunlar konuşuluyor.
Aslında daha çok konu sayılabilir.
Ama geride bir tane daha var ki sizi, beni, istisnasız hepimizi, öncelikle de gazetecileri tehdit ediyor. Ve dolaptan çıkarılıp masaya konulması için siyasi iktidar üçüncü defa gün sayıyor:
“Etki ajanlığı” yasa önerisinden söz ediyorum.
“Üçüncü defa” çünkü bu öneriyi hazırlayanların da içine sinmemiş ki TBMM’ye iki kere getirip geri çektiler.
Önce söyleyeyim: Aynı isimle Rusya’da, Macaristan’da ve Gürcistan’da “etki ajanlığı” yasaları çıkarıldı. Ama demokrasinin işlediği hiçbir demokraside bu söz konusu bile olmadı.
Yasa önerisi Türk Ceza Yasası’nın 339’uncu maddesinden sonra 339/A numaralı bir yeni madde konulmasını öngörüyor. Yani durup dururken yeni bir “suç” icat ediliyor. Böylece “Devletin güvenliği veya iç ve dış siyasal yararları aleyhine, yabancı bir devlet veya organizasyonun (örneğin UNESCO’nun, Green Peace veya Uluslararası Af Örgütü ya da Uluslararası Basın Enstitüsü’nün) stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda suç işleyenler” için üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası verilmesi isteniyor.
Adını saydığım uluslararası örgütler şimdi saçma görünebilir ama hangi savcının hangi örgütü kötü niyetli saymayacağının ve o örgütten gelen bir isteği suç olarak nitelemeyeceğinin garantisi var mı?
Yok!
Öyle ya, hangi organizasyondan talimat alan kişinin suçlu sayılacağı objektif bir kritere değil, siyasi iktidarın keyfine göre değişmektedir.
Macar kökenli milyarder George Soros’un kurduğu “Açık Toplum Vakfı” çeşitli ülkelerde etkinlikler düzenler. Türkiye’de de ona hizmet edenler vardı. Ama kimse onların ağzına tıkaç koymaya kalkmadı. Çünkü öyle yapmak “insanların düşünce ve kanaatleri açıklama ve yayma özgürlüğüne” ve “halkın gerçekleri öğrenme hakkı”na taban tabana zıt bir hareket olurdu.
“Etki ajanlığı” konusu üzerinde bir çalışma yapan dostum Av. Fikret İlkiz, “Bu tip yeni suçlar yaratmak, insanları ve kurumları suçlamak, cezalandırmak ve tehdit etmek, demokratik hukuk devletinin çürümesidir” diyor ve ekliyor:
“Ceza yasasının 339’uncu maddesine yeni bir madde eklenerek yeni bir suç yaratılmasına ihtiyaç yoktur. Çünkü ceza kanunumuzda ‘devlet sırlarına karşı suçlar’ ve ‘casusluk’ suçları zaten vardır. Bu bölümdeki 14 ayrı suç, genel olarak devletin güvenliği ve iç ve dış siyasal yararlarına ilişkin bilgi ve belgelerin yok edilmesi, tahrip edilmesi, temin edilmesi veya açıklanması ve bu fiillerin siyasi ve askeri casusluk maksadıyla işlenmesi suçlarıdır.
Bu öneri yasalaşırsa devletin iç ve dış siyasal yararlarını ihlal ettiğiniz iddiasıyla kolayca casuslukla suçlanabilirsiniz. Düşüncelerinizle kişiliğiniz yorumla suçlanabilir. Ama casus değilsiniz, etkilisiniz. Herhangi bir fiiliniz yoksa bile suçlanabilirsiniz.
Bu zihniyet ve ‘Devletin güvenliği ile iç ve dış siyasal yararları kavramı artık herkes için tehlikelidir’ diyor.”
Haksız mı?
