Olaylar Ve Görüşler

28 Nisan 1960 üniversite öğrenci olayları

28 Nisan 2019 Pazar

59 yıl geçmesine rağmen Türkiye Cumhuriyeti, ünlü matematik hocamız Ord. Prof. Dr. Cahit Arf’ın (1910-1997) o zaman dediği gibi “aritmetik demokrasisi ile yönetilmektedir”. Ne yazık ki bir türlü “matematik demokrasisine” geçemedik.

1957 seçimlerinden sonra Demokrat Parti (DP) hükümeti, muhalefet partilerine ve üniversite hocalarına baskı kurmayı artırmıştır. Prof. Dr. Hüseyin Nail Kubalı, Cumhuriyet gazetesinin 02 Ocak 1958 Perşembe günkü nüshasında “Meclis İç Tüzüğündeki Değişiklikler Yasal Değildir” başlığı altında bir yazısından dolayı zamanın Milli Eğitim Bakanı tarafından bakanlık emrine alınmıştır.

İnönü’ye saldırı
1 Mayıs 1959’da Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı İsmet İnönü, Uşak’ta DP’liler tarafından taşlı saldırıya uğrayarak başından yaralanmış, Kurtuluş Savaşı’nda kumandanlık yaptığı Karargâh’a sokulmamıştır.
4 Mayıs 1959 günü İstanbul’a gelen İsmet İnönü’yü Topkapı’da karşılamaya giden vatandaşlar, DP’nin siyasi milisleri ve polisler tarafından saldırıya uğramış, yüzlerce vatandaşı linç edilmekten askeri birlikler kurtarmıştır.
DP Hükümeti tarafından Vatan Cephesi adıyla bir örgüt oluşturulmuştur. Güya Vatan Cephesi’ne üye olanların adları radyo aracılığı ile sabahtan akşama kadar anons edilmeye başlanmıştır.
1960 yılının nisan ayında ise Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) yargının tüm yetkilerine sahip, tamamı DP milletvekillerinden oluşan 15 kişilik Tahkikat Encümeni kurulmuştur. Bu komisyonun kuruluşuna tepki olarak zamanın muhalefet partisi CHP Genel Başkanı Sayın İnönü’nün 18 Nisan 1960’da TBMM’de yaptığı konuşmaya sansür konarak, ne yazılı basında ne de radyoda duyulmasına imkân verilmiştir.
Bütün bu gelişmelerin ardından, Milli Türk Talebe Birliği (MTTB), İstanbul Üniversitesi (İÜ), İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Talebe Cemiyetleri yönetim kurulu üyeleri ve bir grup üniversite öğrencisi Nuri Yazıcı (Kastro Nuri) liderliğinde görev bölümü yaparak 27 Nisan akşamı İstanbul’daki tüm özel ve devlet yurtlarını dolaşmış: “....yarın saat 09:00’da İÜ merkez binasının bahçesinde Tahkikat Encümeni’ni telin mitingi yapılacağını....” duyurarak, İsmet Paşa’nın teksir ettirilmiş 18 Nisan Meclis konuşmasını el altından dağıtmışlardır.

28 Nisan sabahı
28 Nisan sabahı, öğrenci liderleri İÜ bahçesinde toplanan binlerce öğrenciye konuşma yaparken, Kapalıçarşı tarafından bahçeye giren bir grup polis yakaladığı öğrencileri coplayarak ve sürükleyerek polis otobüslerine doldurmaya başladı. Biz öğrenciler de, yeni bellenmiş üniversite bahçesindeki toprak parçalarını polislere atarak kurtulmaya, bir taraftan da Beyazıt tarafındaki ana kapıdan dışarıya çıkmaya çalışıyorduk. O anda, bir grup polisin ana kapıdan üniversite bahçesine giren İÜ Rektörü Ord. Prof. Dr. Sıddık Sami ONAR’a “....bütün bunlar senin başının altından çıkıyor....” diyerek bağırdığını, Sayın Rektör’ün tartaklandığını ve zorla polis aracına bindirildiğini gördük.
Sonradan öğrendiğimize göre Rektör’ümüzü Sirkeci’deki polis karakoluna götürmüşler. Kanlı gömleğini değiştirerek, öğrencilere dağılmaları için konuşma yapmasını istemişler. Rektörümüz gömlek değişikliğini kabul etmeden geldi ve dağılmamız için gerekli konuşmayı yaptı.
Daha sonra ana kapıdan Beyazıt Meydanı’na çıktığımızda atlı ve silahlı polislerle karşılaştık. Atları üzerimize sürüyor, coplarla dövüyorlardı. Turan Emeksiz polis kurşunu ile öldürüldü, Hüseyin Onur ise yaralandı ve ömür boyu sakat kaldı.
29 Nisan akşamı İÜ bahçesinde binlerce öğrenci toplandık. Konuşmalar yaparak “Olur mu böyle olur mu, kardeş kardeşi vurur mu, kahrolası diktatörler bu dünya size kalır mı?” sloganını atarak sabahlamaya karar vermiştik ki; 03:00 sularında Bölge Sıkıyönetim Komutanı Tuğgeneral Refik Tulga geldi. Üniversite bahçesinin dışında askeri araçların beklediğini, hiçbir direnme ve taşkınlık yapmadan araçlara binmemizi emretti. Öğrenci liderleri ve komutan arasında yapılan görüşmelerden sonra araçlara binmeye karar verdik.
Benim bindiğim araç, bizi Davutpaşa Kışlası’na götürdü. Gün ağarmıştı, araçtan indiğimde eğitim alanında binlerce öğrencinin bulunduğunu gördüm. Bir kısmı top oynuyor, bir kısmı kaçmaya çalışıyordu. 10-15 dakika sonra kışlanın üzerinde bir helikopter dolaşmaya başladı. Kışladaki subaylar sıkı tedbirler alarak kaçmaları önlediler ve tekrar araçlara bindirerek İstanbul’daki askeri birliklere dağıttılar. Sonradan öğrendik ki helikopterin içinde zamanın Genelkurmay Başkanı Orgeneral Rüştü Erdelhun varmış.

Ve 27 Mayıs
Ben ve 400 kadar öğrenci Hadımköy-Akpınar kışlasına götürüldük. Sıkıyönetim Komutanlığı’ndan birer hafta arayla gelen savcıların teksir edilmiş ifade tutanaklarını, Hukuk Fakültesi son sınıfındaki arkadaşlarımızın uyarısı ile imzalamadık. Garnizon Komutanı Alb. Edip Kırtıloğlu’na şikâyet edilmemize rağmen en ufak bir baskı görmedik. En nihayetinde askeri savcı Yzb. Aydoğan Karslıoğlu’nun Hukuk Fakültesi’ndeki arkadaşlarımız ile birlikte düzenledikleri ifade tutanaklarını imzaladık.
27 Mayıs 1960 sabahı Garnizon Komutanı’nın getirdiği radyodan “...dikkat, dikkat. Türk Silahlı Kuvvetleri memleketin idaresine el koymuştur....” diyen Alb. Alparslan Türkeş’in sesiyle uyandık. Saat 11:00 sularında, Milli Birlik Komitesi Başkanı, TSK Başkomutanı, Devlet ve Hükümet Başkanı Orgeneral Cemal Gürsel’in “...tutuklu bütün öğrenciler serbest bırakılacaktır....” talimatıyla, 27 gün önce alındığımız Beyazıt Meydanı’na askeri araçlarla götürülerek serbest bırakıldık.
1961 Anayasası ile Anayasa Mahkemesi, DPT (Devlet Planlama Teşkilatı), çift meclisli (Senato ve Millet Meclisi) parlamento oluşturulmuş, çalışanlara sendikal haklar vb. gibi özgürlükler getirilmiştir. Sayın Yakup Kepenek’in (25 Mayıs 2015 Cumhuriyet) yazdığı gibi “..özgürlüğün en güzel on yılı” 12 Mart 1971 Muhtırası’na kadar yaşanmıştır.
Bugün aradan geçen 59 yıldan sonra hâlâ “27 Mayıs Askeri Müdahalesi bir Darbe midir? Yoksa bir Devrim midir?” tartışmaları yapılmaktadır. 12 Mart 1971 Muhtırasına kadar 1. Beş Yıllık Kalkınma Planı harfiyen uygulanmış, kalkınma hızı ile enflasyon baş başa (%6.5-7) gitmiştir. Muhtıradan sonra kalkınma planları hedeflerinden saptırılmış, maalesef siyasilerimiz plan yerine pilavı tercih etmişlerdir.
Çoruh (bugünkü Artvin ili) Lisesi’nin ilk mezunlarını verdiği 1957’de, İstanbul’da Çoruh Yüksek Tahsil Talebe Yurdu’nu açarak, yüzlerce Artvinli üniversite öğrencisine barınma imkânı sağlayan değerli işadamı merhum Ali Rıza Çarmıklı’yı rahmet ve saygıyla anıyorum.
Zamanın İstanbul Emniyet Müdürü Ferit Sözen başta olmak üzere, Zeki Şahin, Bumin Yamanoğlu ve isimlerini bilmediğim polis şeflerinin İstanbul Üniversitesi öğrencilerine ve İÜ Rektörü Ord. Prof. Dr. Sıddık Sami Onar’a karşı saldırganca tutumu, hükümetin üniversite hocaları için “Kara cüppeliler” gibi beyanları, bence 27 Mayıs Askeri Müdahalesi’nin ilk kıvılcımını oluşturmuş, en azından askeri müdahalenin gerçekleşme zamanını öne çekmiştir.

Arf ve aritmetik demokrasisi
Aradan 59 yıl geçmesine rağmen Türkiye Cumhuriyeti: ünlü matematik hocamız Ord. Prof. Dr. Cahit Arf’ın (1910-1997), o zaman dediği gibi “aritmetik demokrasisi ile yönetilmektedir”. Ne yazık ki bir türlü “matematik demokrasisine” geçemedik.
12 Mart 1971 Askeri Muhtırası’ndan sonra tutuklanan, Ziverbey Köşkü zindanlarında gördüğü insanlık dışı işkencelerden psikolojisi ve sağlığı bozulan, ölünceye kadar (30 Ağustos 1987) devrimci ruhunu kaybetmeyen Doğu Karadenizli (Rize- Çayeli) hemşehrim, arkadaşım Avukat Nuri Yazıcı’yı (Kastro Nuri) ve 29 Ağustos 2015 günü sonsuzluğa uğurladığımız hemşehrim, arkadaşım Elk. Yük. Müh. Engin Dağıstanlı’yı rahmetle anıyorum. Alb. Edip Kırtıloğlu ve Askeri Savcı Aydoğan Karslıoğlu’na yaşıyorlarsa kendilerine, yaşamıyorlarsa çocuklarına ve torunlarına saygılarımı sunarım.

Raşit Osmançavuşoğlu
(Çelik) Jeofizik Y. Mühendisi



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları