7 Şubat KHK’si ve ben
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

7 Şubat KHK’si ve ben

14.03.2017 08:48
Güncellenme:
Takip Et:

7 Şubat 2017 tarihli kanun hükmünde kararname ile 20 yıllık mesleğimden, koridorlarında ıslık çalarak gezmekten memnun olduğum okulumdan, gözlerindeki ışıltıyı gördükçe dirildiğim öğrencilerimden ve meslektaşlarımdan kopartıldım.

 

Ailemin ve akrabalarımın neredeyse tamamı öğretmendi. Çok sevdiğim bir ilkokul öğretmenim oldu. Adalet duygusu öyle yapmasını gerektirince, herkese nasıl kızıyorsa bana da öyle kızardı ama beni oğlu gibi sevdiğini de adım gibi biliyordum. Kanser tedavisi gördüğü hastane odasına kafamı uzattığımda belki 10 yıldır görmediği beni “Aaa Mert gelmiş” diyerek karşılamıştı. Sendikadaki faaliyetlerimi anlatınca “Ben senin o yönünü pek anlamamışım” diye hayıflanmış, bana benimle ilgili hikâyeler anlatmıştı uzun uzun...

Ölü Ozanlar Derneği
Onun sayesinde Türk Milli Eğitim sisteminin demirbaşı ne kadar sınav varsa hepsini kazandım. İstanbul Atatürk Fen Lisesi’ni ve Boğaziçi Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümlerini bitirdim. Ama makine mühendisliği okumak da yapmak da istemiyordum. “Ölü Ozanlar Derneği”nin Mr. Keating’i olmak varken istemediğim bir işi sadece para kazanmak için yapmak bana uygun değildi.
Ailemin zorlamasıyla bitirdiğim fakültenin son yılında sosyalist bir dünya kurmanın kişisel kariyer peşinde koşmaktan daha anlamlı olacağına kesin karar verdim, hayatımı bu kararım doğrultusunda şekillendirmeye çalıştım. 1996’da Refah- Yol hükümeti sırasında üniversite mezunlarına öğretmenlik yolu açılınca başvurdum, Paşabahçe’de bir ortaokula öğretmen olarak atandım. Paşabahçe Cam Fabrikası ve Deri Kundura daha henüz kapanmamıştı, Paşabahçe harika bir işçi semti olma özelliğini hâlâ koruyordu. Öğrencilerimle gurur duyuyordum.

Ücretsiz kurslar
“İşçi sınıfının organik aydını” olabilmek için de harika bir deneyim merkeziydi. 10 sene o okulda çalıştım. Harika arkadaşlıklar geliştirdim, pırıl pırıl öğrenciler yetiştirdim. Hafta sonu okulu kendimiz açıp çocuklara ücretsiz kurslar veriyorduk. Birisi heyecanla bir işin ucundan tutunca nasıl çoğalabileceğini orada öğrendim. Dershaneye gitmeden Anadolu Lisesi’ne soktuğumuz öğrencilerimizle gurur duyuyorduk.
Katıldığım ilk öğretmenler kurulunda “Paralı eğitim halk çocuklarına ihanettir, ben para toplamam” dediğim için müdürlerle ilk günden kavgalı duruma düştüm. Sonradan başka bir sendikanın ilçe başkanı olan müdür, “Ben bu adamın stajyerliğini kaldırmam” dedi. Ama Allah’tan o zamanlar İngilizce öğretmeni nadir bulunan bir varlıktı ve mahalle esnafı “Deli misin? Bırak çocuklar bir İngilizce öğretmeni bulmuş, karışma” diyerek vazgeçirdiler. Müdürün kafasıyla o zaman yapamadıklarını 20 sene yapmış oldular bu kararname ile...

Öğrencilerimi çok sevdim
Katıldığım sınavla Anadolu Lisesi’ne geçtim. Bir arada Açık Öğretim’in “Uzaktan İngilizce öğretmenliği” programında okutmanlık yaptım. Bütün öğrencilerimi çok sevdim. Klişe olsun diye değil, gerçekten sevdim. İdarecilerle ne sıkıntı yaşarsam yaşayayım bunu çocuklara yansıtmamaya çalıştım. Boş derslerdeki 40 dakikanın sevdiğim öğrencilerle yaptığım bir dersin 40 dakikasından çok daha uzun olduğunu defalarca deneyimleyerek öğrendim. Sosyalist ve sendikalı kimliğim hep görünür oldu ama bunu öğrencilerle ilişkilerimde bir önyargı aracına getirmedim. Başörtülü ya da masasının üzerine Nihal Atsız kitabı koyarak bana mesaj vermeye çalışan öğrencilerimle de diğerleriyle nasıl konuşuyorsam öyle konuştum. Stajyerliğimi kaldırmak istemeyen müdürle ilgili 28 Şubatçılar soruşturma açıp “Sizin müdür okulda namaz kılıyormuş, doğru mu” dediklerinde “Görmedim” diyerek yalan söyledim. İnsanların inandıkları gibi yaşamaktan alıkonulmaya çalışılmalarını ömrüm boyunca anlamadım. Hele de başörtüsünü saklamak için okula perukla gelmek zorunda kalanlar, insanları olduğu gibi kabul etmemek konusundaki bu olağanüstü ısrara olan öfkemi daha da büyüttü. O yüzden beraber çalıştığı insanı farklı düşüncesinden dolayı işinden attırmak istemeyi, ihbarcılığı hiç anlamadım.

Kamusal eğitim için
Eğitim-Sen hakkında tüzükteki anadil maddesi yüzünden açılan kapatma davası sırasında şubenin örgütlenme sekreteri idim. İstifaları durdurmak için okul okul gezdim. Milliyetçi müdürün birinin “Sizin sendikayı niye kapatıyorlarmış” diye öğretmenler odasında sorduğu soruya “Bulgaristan’daki Türklerin Türkçe eğitim alması konusunda ne düşünüyorsun?” diye soruyla karşılık verince lafı gevelemesi gibi onlarca olay yaşadım. “Türk Eğitim- Sen’li müdür bize afiş astırmıyor. Beraber davranalım” diyen Eğitim Bir Sen’linin AKP iktidarıyla beraber hızla ilçe milli eğitim müdürü olması gibi olaylar ise artık vaka-ı adiyeden olmuştu. Bizler ise kamusal eğitimi savunmak için hep daha fazla yükün altına girmek zorunda kaldık.

Öğrencilerden mesaj
Bizi atanlar sadece bize kötülük ettiklerini sanıyorlar. Oysa bu saldırı, ilkel birikim kaygısıyla memleketin doğal güzelliklerini yok etme çılgınlığının bir türevi gibi geliyor bana. Kararname sonrasında bir sınıfımdan şöyle bir mesaj aldım mesela: “En değerli hocamız, öncelikle size yapılan bu haksızlıktan dolayı biz utanç duyuyoruz. Size yapılan haksızlık bize yapılmıştır. Sizin gibi değerli ve bilgili bir insanı kaybettiğimiz için hem üzgünüz hem de öfkeliyiz. Siz layıkıyla yerine getirdiğiniz görevinizi, biz ise İngilizce, matematik, fizik, kimya, sosyal bilimler, tarih, felsefe hocamızı kaybettik. Bize her şeyi aşkla öğreten bir insanı çok gördüler. Özgürlüğü hepimize çok gördüler. Ama sizin seçimleriniz ne olursa olsun, ne karar alırsanız alın, biz sizin hep yanınızdayız ve destekçiniziz. Ve sizin için elimizden ne gelirse yapmaya hazırız. Bu bizim ödevimizdir. Yapılanlar ve yaptırılanlar sizi asla yıldırmaz, bunu kalpten biliyoruz. O güzel, saf ve temiz yüreğinizle kalmanız dileğiyle... Sevgilerle.”

Solcu öğretmen korkusu
7 Şubat sonrasında sükûnet ve metanetimi sadece bu mesajı okurken kaybettim. Sonuçta ben bu mesajla 20 yıllık emeğimin mükâfatını aldım da bizlere kötülük yapmak adına okullara, kamusal eğitime, çocuklara bu darbeyi vuranlar bu ülkenin geleceğine nasıl zarar verdiklerini anlayabilecekler mi? İhraç edilen birçok öğretmen arkadaşımın atıldıklarını öğrendiklerinde bir sonraki günün dersini hazırladıklarını biliyorlar mı? “Solcu öğretmen korkusu”nun bu ülkenin eğitim sistemine en fazla zarar veren Soğuk Savaş mirası olduğu her gün daha açık biçimde ortaya çıkmıyor mu? Huntington kafasıyla, “modernleşme korkusu”yla farklı düşünenleri, demokrasi isteyenleri, solcuları tasfiye ede ede ülkeyi kupkuru bir çöle çevirince bunun sizlere de bir faydası olmayacağını göremiyor musunuz?
Kendimi normalde yapmadığım kadar övdüğüm için tüm arkadaşlarımdan ve okurlardan özür dilerim ancak bizlerin birer sayıdan ibaret olmadığımızı, “terörist” denerek bir kenara atılmak, değersizleştirilmek istenenin bu toplumun işinden, aşından arttırılarak biriken değeri olduğunu, hiçbir toplumun kendisine bu kötülükleri ardı arkasına yaparak düze çıkamayacağını kendimce anlatmak istedim. Bu toplum devletin hiç bitmeyen “temizlik” mantığıyla hep kaybetti, hep eksildi. Muhalifi, biat etmeyeni, farklı bir dünya düşleyeni “hain” ilan etme geleneği demokraside, üretkenlikte, yaratıcılıkta, kardeşleşmede hep eksik kalmamıza yol açtı. Kendi kendini yiyen yılanınkine benzeyen bu anlayışın hakkından ancak büyük bir toplumsal barışı inşa ederek gelebiliriz.  

MERT BÜYÜKKARABACAK
İhraç edilen öğretmen

Yazarın Son Yazıları

Devlet ve kalkınma Okan Toygar’ın - Bilin Neyaptı

Bir ülkede ekonomi yönetiminin temel hedefleri verimlilik ve adil bölüşümdür.

Devamını Oku
18.12.2025
Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025