Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Avukatlık Kanunu Üzerindeki Tartışmalar - Prof. Dr. Korkut KANADOĞLU
Avukatlık Kanunu’na ilişkin Cumhurbaşkanı’nın sözleriyle başlayan tartışmalar TBMM’ye
sunulan değişiklik teklifiyle yeni bir aşamaya geçmiştir. Bu tartışmalara ilişkin anayasal
değerlendirmeler ana hatlarıyla iki başlık altında toplanabilir:
I- Anayasanın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin “demokratik... bir hukuk Devleti” olduğu
belirtilmiş, 10. maddesinde ise “kanun
önünde eşitlik” ilkesine yer verilmiştir.
Anayasanın 67. maddesinin ikinci fıkrasında da seçme hakkının hangi esaslar çerçevesinde kullanılacağı gösterilmiştir.
Buna göre,
“Seçimler ve halkoylaması serbest, eşit,
gizli, tek dereceli, genel oy, açık sayım ve döküm esaslarına göre,
yargı yönetim ve denetimi
altında yapılır.”
Bu maddenin altıncı fıkrasında ise, “Seçim kanunları, temsilde adalet ve yönetimde istikrar ilkelerini bağdaştıracak biçimde düzenlenir” kuralı yer almaktadır.
AVUKATLARIN TEMEL GÜVENCESİ
Demokratik hukuk devleti ilkesi gereği Türkiye Barolar Birliği
(TBB) Genel Kurul oluşumu, her bir avukatın genel kurul kararlarına katılım
hakkını güvence altına
almalıdır. Bunun için de seçilecek toplam delege sayısı içinde her bir baroya düşen
delegenin belirlenmesinde, kural olarak her bir baronun üye sayısının göz önünde bulundurulması zorunlu tutulmalıdır.
Aksi takdirde genel
kurulun alacağı kararlar ve yapacağı seçimlerin, her bir il barosunun üyelerince eşit ölçüde meşrulaştırılması mümkün
olmayacaktır.
TBB’nin kendisini ifade edebilmesi, ancak organları eliyle
mümkündür. TBB, yalnızca üyelerinin temsil edildiği organları sayesinde var
olabilir. Bu noktada genel kurulda temsil edilen üyeler ile devlet organları ve
bu organların aktif vatandaşlarca meşrulaştırılması arasında bir paralellik
ortaya çıkmaktadır.
Bu paralellik gereği, delegelerin temsilci olarak yer
aldığı heyet halindeki organları oluşturacak seçimlerde, temsil edilecek üyelerin oylarının eşit ağırlığa sahip
olması aranmalıdır. Nitekim Anayasa Mahkemesi içtihatları da bu gereği
doğrulamaktadır.
EŞİT AĞIRLIK OLMALI
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne göre de demokrasi ilkesinin içerdiği bir işlev olarak, her bir
bireye seçim hakkı ile
demokratik siyasi süreçlerin
merkezi unsuru olma konusunda öznel
bir hak tanınmaktadır (Ek Protokol 1 md. 3). Burada Avrupa insan hakları
düzeninin temel bir değeri söz
konusudur.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, seçimin eşitliğini, seçim hukukunun yazılı olmayan temel ilkesi
olarak kabul etmektedir. Bu ilkeyi Mahkeme, sayısal değerin eşitliği
(bir kişi, bir oy) ve başarı değerinin eşitliği (oyların seçim
sonucuna eşit etkisi) olarak anlamaktadır.
Yürürlükteki Avukatlık Kanunu’nda yer alan düzenleme (md. 114), yukarıda belirtildiği biçimde her bir baronun üye sayısını göz önünde bulundurmakta ve başarı değerinin eşitliğini korumaktadır. Ancak Avukatlık Kanunu’nda değişiklik öngören son teklifte dile getirilen alternatif düzenleme, anayasanın 2., 10., 67. ve 135. maddelerine aykırılık oluşturmaktadır. Şöyle ki;
Her baronun iki olan delege sayısının üçe çıkarılması ve her beş bin üye için ayrıca bir delege seçimine imkân tanıyan düzenleme, çok sayıda avukatın kayıtlı olduğu
baroların, genel kurulda üye sayıları oranında değil, sınırlı sayıda delege ile temsil
edilmelerine yol açacaktır.
Bu yöndeki olası bir
düzenleme, üye sayısı fazla olan baroların genel kurula katılımlarını ölçüsüz
biçimde sınırlandırmış olacak ve böylece TBB’nin en önemli organının oluşumunda temsilde
adaleti önleyen ve demokrasi
ilkesiyle çelişen bir durum
ortaya çıkacaktır.
ANAYASAYA VE AİHM’E AYKIRI
Nitekim Anayasa Mahkemesi’nin görüşü de bu yöndedir:
“Demokrasinin olmazsa olmaz
kuralı seçimdir. Demokratik
seçimin en önemli niteliği ise adil bir temsil
ilkesine dayalı serbest, eşit ve genel-oy esasını içermesidir.
Hukuk devletinin bir gereği
olarak adaletli bir hukuk düzeninin kurulabilmesi de, diğer seçimler yanında kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütlerinin seçimlerinde de seçime katılacakların adil bir biçimde temsil edilmesine bağlıdır.
Temsilde adaletin sağlanamadığı bir seçimin demokratik olmasından ve hukuk devleti ilkesine uygunluğundan
söz edilemez.”
Sonuç olarak, barolarda kullanılan oylar ile seçilecek delege sayıları arasında adil bir denge kurmayan her öneri, başarı değerinin eşitliğini ihlal ettiği için anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olacaktır.
II- Yasa teklifindeki en ikinci önemli değişiklik, beş binden fazla avukat bulunan illerde asgari iki bin avukatla yeni bir baronun kurulabilmesine imkân tanınmasıdır. Teklifin bu maddesi de baroların anayasal statüleriyle bağdaşmadığı gibi tekil devlet modelinin yönetim alanındaki temel ilkesi olan idarenin bütünlüğü ilkesini de ihlal etmektedir. Anayasanın 123. maddesine göre idari yapı içinde yer alan kurumların bütünlük içinde çalışması gerekmektedir.
Baronun birden fazla olmasının, Anayasanın 135. maddesinde belirtilen, belli bir mesleğe mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlara uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleri ile ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hâkim kılmak şeklindeki görevlerin yerine getirilmesi bakımından bir engel olduğu kuşkusuzdur. Avukatlık Kanunu’nda barolar, mesleki faaliyete izin vermekten disiplin cezası vermeye kadar çok geniş bir alanda görevlendirilmiştir. Aynı ilde birden çok baronun, bu görevleri bir bütünlük içinde yerine getirmesi beklenemez.
TARİH ACI ÖRNEKLERİYLE DOLU
III- Avukat, yargının bağımsız bir organıdır. Bu kısa cümle, avukatın hukuk devletindeki özel konumunu en mükemmel biçimde tanımlamaktadır. Avukatlık diğer mesleklerden farklıdır; özel haklara ve özel yükümlülüklere dayanır.
Barolar, devlet etkisine karşı avukatların özgürlüğü ve demokratik hukuk devletinde avukatlığın bağımsız konumu için çalışır. Nitekim AİHM’a göre, insan haklarının korunmasında çok önemli bir rol oynayan avukat birlikleri bağımsız kalabilmeyi başarmalıdırlar. Avukatlık mesleğinin genel hukuki çerçevesinin belirlenmesine katılım, baroların öz görevidir.
Tarih, diktatörlerin
en hızlı ve acımasız biçimde avukatlığı nasıl
güçsüzleştirdiğinin örnekleriyle
doludur (Nazi diktatörlüğü dönemi gibi). Birey olmaya ve insan
onuruna saygı göstermeyen,
vatandaşlarının hak taleplerine karşı çıkan bir iktidar hiçbir zaman bağımsız avukatlığa izin vermek
istemez. Ancak bu yöndeki çabalar, salt kaba bir güç üzerinde
kurulmuş olan siyasi iktidarın sürdürülebilmesini sağlayamaz.
PROF. DR. KORKUT KANADOĞLU
ANAYASA HUKUKU PROFESÖRÜ
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Restoranlarda 'harcama limiti' uygulaması başladı