Başbakanlık ve parlamenter sistem geri dönebilir mi? - Prof. Dr. Rıdvan AKIN
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Başbakanlık ve parlamenter sistem geri dönebilir mi? - Prof. Dr. Rıdvan AKIN

04.08.2021 06:00
Güncellenme:
Takip Et:

Başbakanlık, parlamenter hükümet sisteminin ve kuvvetler ayrılığının gereği olarak ortaya çıkmış bir kurumdur. Cumhuriyetçi rejimlerde başbakan ile cumhurbaşkanı arasında gerilim potansiyeli daima mevcuttur. Gerilimin dozunu ve içeriğini her iki makamın siyaset ve devlet anlayışlarından kişiliklerine kadar birçok şey etkileyebilir. Kurucu önderin cumhurbaşkanlığı döneminde İnönü, Okyar ve Bayar başbakanlık yapmıştır. Atatürk’ün ölümünden sonra İnönü, cumhurbaşkanı ve milli şeftir. Bir siyasi elitin başıdır. Bu elit erken Cumhuriyet döneminde stabil hale gelmiş bir kadrodur. İnönü’nün başbakanları -Saydam, Saraçoğlu, Peker, Saka ve Günaltay- bu kadronun içinden çıkmıştır. 

MENDERES MİTOSU

Çok partili siyasi hayatın dinamikleri ise farklıdır. Cumhuriyet tarihimiz boyunca 27 başbakan tarafından 65 hükümet kurulmuştur. Dönemine damgasını vurmuş dört başbakandan söz etmek doğru olur. Bunlar sırasıyla Menderes, Demirel, Özal ve Erdoğan’dır. Bu dönemlerin her biri aynı zamanda tek parti iktidarlarıdır. Bu yazıda ele alınan başbakanlar bunlar olacaktır. Ecevit’e gelince Türk siyasi tarihinde bir Ecevit döneminden söz edilemez. Bunun nedeni hiçbir zaman tek başına iktidar olamaması kadar, hükümette bulunduğu zamanlarda egemen güçler tarafından çelmelenmiş olmasıdır. Bu nedenle siyasi tarihimizde karizmatik bir Ecevit figürü vardır. Ama bir Ecevit dönemi yoktur. 

Hiç kuşkusuz başbakanlar içinde Menderes’in yeri ayrıdır. Menderes, Türkiye tarihinde meşruiyetini “genel oy”dan alan ilk başbakandır. Türk sağındaki Menderes mitosunun nedeni budur. Seçim meydanlarında ve Meclis’te muhalefete karşı mücadele veren başbakan, Menderes’tir. Menderes 10 yılda beş kez hükümet kurarak genç Türk demokrasisinin ilk yıldız başbakanı oldu. 

YÜKSELEN İSLAMCI BURJUVAZİ

61 demokrasisi devrine damgasını vuran başbakan ise Demirel’dir. 12 Eylül’e kadar çoğunlukla ülkeyi o yönetmiştir. Demirel’in erken dönem başbakanlıkları 27 Mayıs’ın tedirginliklerini taşır. Demirel, 1965’teki ilk başbakanlığında tedirgin ve uyumlu, 12 Eylül öncesindeki son azınlık hükümetinde ise iç güvenlik ve ekonomik sorunlarla boğuşmasına rağmen meydan okuyucuydu. Demirel, Gürsel, Sunay ve Korutürk ile çok esaslı sorunlar yaşamadan ülkeyi idare etmiştir. Sadece MC hükümetleri döneminde bazı atama ve azillerde Korutürk’ü ikna etmekte zorlanmıştır. 

1982 Anayasası yönetilebilir demokrasi anlayışına göre inşa edilmişti. Kurucu irade cumhurbaşkanlığını gerektiğinde siyaset alanına müdahil olabilecek bir “vasi” olarak kurgulamıştı. Ancak siyasete bu kadar yakın bir makamın eninde sonunda siyaset tarafından “fethedilmesi” kaçınılmaz olacaktı. 82 demokrasisinin ilk başbakanı Özal’dır. Özal, askeri rejimin “yürütmeyi güçlendirme” saikiyle inşa ettiği yeni düzenden yararlanmayı bildi. Hatta idareyi kendisine teslim eden Konsey üyelerinin gönlünü almayı ihmal etmedi. Birkaç kurnaz manevra ile Evren’i muhalefete karşı kendi yanında pozisyon almaya mecbur etti. Ondan istediği her şeyi aldı. Karşılığında Evren’in “gardırop Atatürkçülüğü” anlayışını tatmin edecek sathi jestler yaptı. 

Özal’ın başbakanlığı bir çok yeniliği içerir. Özal, globalleşme, çağ atlama söylemleriyle Cumhuriyetin içini boşaltmaya Evren’in gözleri önünde başladı. Onun statüko diye küçümsediği aslında Atatürk Cumhuriyetinin kurumlarıydı. Özal, anayasayı, yargı kararlarını dikkate almama, keyfi yorumlama yolunu açan başbakan oldu. Özal, aynı zamanda İslamcıların devlete nüfuz etmelerinin de yolunu açtı. 

Türk demokrasi tarihinde ülkeyi en uzun süreyle yöneten başbakan, Erdoğan oldu. Erdoğan’ı başbakanlığa getiren temel dinamik, merkez sağın çökmesi, hâkim sınıfların yeni bir iktidar seçeneği çıkaramaması, yükselen İslamcı burjuvazinin uluslararası kapitalizm tarafından bir alternatif olarak tanınması ve desteklenmesidir. Erdoğan’ın yasaklı bir politikacı olarak önündeki bütün hukuki engellerin kolayca kaldırılmasının asıl nedeni budur. 

TÜRK TİPİ BAŞKANLIK SİSTEMİ

Erdoğan’ın başbakanlığının birinci döneminde Cumhurbaşkanı Sezer, AKP’lilerin gözünde eski rejimi temsil ediyordu. Sezer, AKP’nin devlete yönelik hamlelerini engelledi. 1982 Anayasası, cumhurbaşkanına yürütme ve idare içindeki “veto edici” yetkiler vermişti. Bu nedenle 2007’ye kadar Erdoğan çoğunlukla cumhurbaşkanının iradesinin arkasına dolanma yöntemlerini uyguladı. Sezer’in atamalara vermediği onayı vekâleten görevlendirmelerle halletti.

367 krizi son tahlilde Erdoğan’ın işine yaradı. Erdoğan, Gül’ü cumhurbaşkanı yaparak 2014’e kadar iktidar mevkiini terk etmemiş oldu. 2014’e kadar Sezer dönemindeki sorunlardan hiçbirini yaşamadan çok rahat bir iktidar dönemi geçirdi. 

Erdoğan, 2014’te genel oyla cumhurbaşkanı seçildikten sonra başbakanlık görevini verdiği Ahmet Davutoğlu’nun gerçek parti önderliği ve başbakanlık yapma girişimini bastırdı. Binali Yıldırım ismi, Bakanlar Kurulu’nun buharlaşarak iktidarın tamamıyla Erdoğan’ın şahsında temerküz ettirilmesi için biçilmiş kaftan oldu. Yıldırım, yaklaşık yüz yıl süren parlamenter hükümet modelinin son başbakanı oldu. Erdoğan, cumhurbaşkanı seçildikten sonra geride alternatif iktidar odağı bırakmayarak başbakanlığı ve hükümeti tasfiye etti. 

Sonuçta, 2018 yılı itibarıyla Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı altında, Türk tipi başkanlık sistemine geçilmiştir. Türkiye buradan geriye dönebilir mi? Bu yanıtlanması zor bir sorudur. 

KURUCU YETKİLER GERİ ALINMALI

Sistemin neye evrileceği iktidar mücadelesinin sonucuna bağlıdır. Türkiye’nin içinde bulunduğu koşullar yeni bir Erdoğan döneminin çok zor olduğunu gösteriyor. Cumhurbaşkanlığı seçimini muhalefetin adayı kazanabilir. Ancak anayasayı değiştirebilecek bir çoğunluğa ulaşamayabilir. Bu takdirde sistem aynı kalacak, sadece siyasal güç el değiştirmiş olacaktır. Bu olasılık vardır. Anayasa değişikliği dışında hiçbir seçenek, meşruiyetini halkoyundan alan bir cumhurbaşkanının gücünü geriletemez. Bu nedenle muhalefetin hedefi, yasamadan yürütmeye devredilmiş bulunan bütün kurucu yetkilerin geri alınması olmalıdır. Başbakanın yeniden doğuşu ancak bu koşullarda mümkün olabilir. Meclis’te elde edilmiş zayıf bir çoğunluk ve cumhurbaşkanlığı seçiminde elde edilmiş bıçak sırtı bir galibiyetle muhalefet sistemi değiştiremez. AKP’nin 20 yıllık mirasına müdahalesi sınırlı kalır. İş o zaman yeni cumhurbaşkanında düğümlenir. Bu da ülkenin Türk tipi başkanlık sistemi ile yoluna devam etmesi anlamına gelir.

PROF. DR. RIDVAN AKIN

GSÜ ÖĞRETİM ÜYESİ 

Yazarın Son Yazıları

Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025
Kemalizm karşıtlığının maskesi - Tunay Şendal

Türkiye, 10 Kasım’ın manevi ağırlığı altında, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına yönelik tartışmaların bir kez daha alevlendiği bir kırılma anına tanık olmuştur.

Devamını Oku
19.11.2025
Gözden gönüle akan bir aydın - Mücteba Binici

Veteriner hekim Nihat Köse ile ilk karşılaşmamız, 1988 yılının ağustos ayında Samsun Sahra Sıhhıye Askeri Okulu’nda başladı.

Devamını Oku
19.11.2025
İhanet ve gerçekler - Doğu Silahçıoğlu

1914-1918 Birinci Paylaşım Savaşı’nda İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan işgaline uğrayan Anadolu; Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı döneminde, ardında yayılmacı sömürgecilerin ve Saray’ın durduğu ihanet dolu bir sürece sahne oldu.

Devamını Oku
18.11.2025
Kavramların sosyal yaşamdaki etkisi - İsmail Doğan

İnsanlık bir arada yaşamaya başladığı andan itibaren sosyalleşme doğal bir gereksinim olarak ortaya çıkmıştır.

Devamını Oku
18.11.2025
Masumiyet karinesi - Suna Türkoğlu

Hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan “masumiyet karinesi” veya “suçsuzluk karinesi”, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38’inci maddesinin dördüncü fıkrasında, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” hükmü ile pozitif hukukta da yer almaktadır.

Devamını Oku
17.11.2025
Çalışma yasalarında değişim gerekli mi? - Dr. Engin Ünsal

Yasalar da canlılar gibi zamanla yaşlanır ve işlevini yapamaz duruma gelir.

Devamını Oku
17.11.2025
KKTC 42 yaşında! - İhsan Tayhani

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulduğu 15 Kasım 1983’te dünyaya gelenler, şimdi 42 yaşındalar ve onlar, anne ve babalarından farklı olarak özgürlüklerinin güvencesi olan bir Cumhuriyetin kucağına doğdular.

Devamını Oku
15.11.2025
Erken yaşta okur yetiştirmek - Prof. Dr. Sedat Sever

Edebiyat yapıtları, Montaigne’in belirlemesiyle, “Bizim kendimizin dışına, ötemize gitmemize” kılavuz olan estetik birer uyarandır.

Devamını Oku
13.11.2025
Sosyalizm ve cumhuriyet - Kaan Eroğuz

Neoliberal küreselleşmenin 40 yılı aşkın sürede yarattığı tahribat...

Devamını Oku
13.11.2025
Hukuk devleti mi, yargı devleti mi? - Av. Erol Türk

Hukuk devleti herkesin, devleti yönetenlerin de hukuka bağlı olduğu, hukukun üstünlüğünü ve temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan devlettir.

Devamını Oku
12.11.2025
Ankara Hukuk Fakültesi 100 yaşında - Av. Ahmet AKGÜL

5 Kasım 1925 tarihinde, ilk TBMM binasının toplantı salonunda yapılan törende Ankara’da leyli (yatılı) – nehari (gündüzlü) bir hukuk mektebi açılmıştı.

Devamını Oku
12.11.2025
Onlar daha çocuktu… - Şükrü KARAMAN

Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde merdiven altı parfümeri imalathanesinde meydana gelen patlamada üçü çocuk altı emekçi...

Devamını Oku
12.11.2025
Efsanevi bir dönemin sonu - Doç. Dr. Hüner Tuncer

10 Kasım 1938 tarihi, tarihte hiç kuşkusuz bir dönüm noktasıdır! Bu tarihle birlikte Türkiye’de efsanevî bir dönem sona ermiştir. Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren gözlerini her gün yeni bir masala, gerçekleşmesi olanaksız gibi görünen yeni bir düşe açan Türk ulusu, bundan böyle hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağının ayırdına varmaya başlayacaktır.

Devamını Oku
11.11.2025