Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Covıd-19, Öngörülmeyenler ve belirsizlikler - Prof. Dr. Bekir S. KOCAZEYBEK
Çin’in
Hubei/Wuhan kentinde 31 Aralık 2019’da başlayan hayvan ve deniz ürünleri satışı
yapılan açık pazarda yarasa ve pangolin gibi yabani hayvanlardan insanlara
bulaştığına ilişkin moleküler ve filogenetik analiz verileri güçlü olarak
desteklenen SARS-CoV-2 virüsüne bağlı gelişen COVID-19 (Coronavirus
Disease-2019/Koronavirus hastalığı-2019) (ilk kez hastalığın gerçeklerini daha
sonra hayatını bu hastalıktan kaybeden Dr Li Wenliang açıklamıştır. Bu cesur
bilim insanını saygıyla anıyorum) her geçen gün yeni canlar almaya ve sağlık
sistemlerini felce uğratmaya devam etmektedir.
Bugünkü tarih itibariyle küresel
düzeyde doğrulanan toplam 1.982.552 vaka, toplam 126.753 can kaybı ile her gün
ortalama 46.525 yeni vaka ve 3.592 yeni can kaybı ile küresel düzeyde insan
sağlığı ve psikolojileri bozulmakta, toplumların ekonomik ve sosyokültürel (ev
izolasyonu ve karantina uygulamaları her ne kadar konutlar arası müzik dinletileri
ve eski fotoğrafların ortaya çıkarılması, aile içi birliktelikler gibi güzel ve
hoş hasletleri gündeme getirse de) yapıları derinden sarsmaktadır.
Ülkemizde
ise 14.04.2020 itibari ile T.C. Sağlık Bakanlığının verilerine göre 65.111
toplam vaka, 1.403 ölüm vakası ve 1 vaka ile başlayıp 5.138 vakaya kadar
giderek artan günlük yeni vaka sayısı (ABD’den sonra 2. sıradayız) ve aynı
sayılarda seyreden ölüm bandı aralığı (90-100) günlük ölüm vakası sayısı zaten
rayında olmayan ekonomimizi iyice içinden çıkılmaza dönüştürmüştür. Ayrıca
yıllardır yaratılan kutuplaştırma ritüelleri (kültürel, dini ve sosyolojik vb)
toplumu iyice sarsmaya devam etmekte, özellikle Türkiye’yi yöneten siyası
iktidarın salgın yönetimine ilişkin yanlış ve tutarsız uygulamaları (10 Nisan
gecesi sokağa çıkma ilgili kararın açıklama zamanı, maskeli ihale yapılması,
VIP Cuma namazı, Belediyelerin bağışlarına blokaj, salgın verilerinin
şeffaflığı, WHO’nun salgın kodlarına ilişkin yaklaşımlar, PCR tanı testini uzun
süre tek merkezden yapma anlayışı, immün plazma üretimi ve antikor testleri
yapma hususunda ikircikli tutumlar, sağlıkçılar ve halk COVID-19 ile canı
pahasına uğraşırken Burdur/Salda Gölü ve Cumhurbaşkanlığındaki üst düzey bir
bürokratın Boğaziçi’ndeki yapılaşma fırsatçılıkları gibi) toplum katmanlarını
kısa ve uzun vadede bu hastalıktan kurtulabilme hususunda karamsarlığa
götürmektedir.
COVID-19
ile ilişkili böylesi bir sorunlu ve belirsizlik içindeki Dünya ve Türkiye konjüktürü
var iken, biz bilim insanları olarak bu pandemik salgın sürecinde bazı virüs-hastalık
eksenindeki bilimsel belirsizliklerden kendimizi soyutlayabilir miyiz? Hayır. COVID-19
pandemik salgın etkeni SARS-CoV-2 virüsü ile ilgili yayınlanan (bazıları
kanıtlı, bazıları tahmini veya spekülatif) ve yayınlanamayan (henüz kanıta
dayandırılmayan veya hiç hipotez getirilemeyen) o kadar belirsizlik ve kafa
karışıklığı var ki biz bilim insanlarındaki kafa karışıklığı ve belirsizliği
çözmeye dönük değişik uluslararası ve ulusal bilim platformlarında (Özellikle
Webinar, Whatsapp vb) tartışmalar yoğun olarak devam etmektedir.
31 Aralık
2019-14 Nisan 2020 arası uluslararası bilim dünyasının saygın indeksleme web
sayfası olarak kabul ettiği Web of Science (WoS) sayfasında hakemli ya da
hakemsiz (Fast-Track) yayınlanmış vaka ya da vaka serisi çalışması 660 adet,
yine ABD Ulusal Sağlık Enstitüsü (NIH) Web sayfası PubMed’de hakemli ya da
hakemsiz süreçlerle yayınlanmış çalışma sayısı 3670’tir. Salgının daha erken
çıktığı ve arttığı ülke olan Çin ve komşu ülkeler (Güney Kore, Tayvan ve
Japonya) ağırlıklı bu yayınlara daha sonra giderek Çin’den bile fazla COVID-19
vakalarının görüldüğü ABD ve Avrupa ülkeleri (İtalya, İspanya, Fransa ve
İngiltere) kaynaklı yeni yayınlar eklenmiştir.
Vaka ya da
vaka serileri niteliğindeki bu yayınlarda virüsün yapısı ve hastalık oluşturma
mekanizmaları, COVID-19 hastalarının tanısı, tedavisi ile ilgili hususlar
ağırlıkta iken, korunmaya dönük aktif bağışıklama ve pasif bağışıklamada
immünplazma kullanımı ile ilgili henüz ciddi bilimsel bir veri ve saha
tecrübesi olmadığından (diğer virüsler EBOLA ve Hepatit B virüsü ile ilgili
olsa da) neredeyse insana dayalı klinik yayın yok gibidir, varsa bile tek ya da
çok az vakalı klinik deneyim kazandırmayacak veya hayvan faz çalışması
aşamasındadır.
Etken virüs
ve hastalıkla ilgili birçok bilinmez ve belirsizliği içinde taşıyan bu bilimsel
ve dinamik sürecin doğası gereği tartışmalar ve kafa bulanıklığı doğaldır. Zira
karşımızda son yüzyılın en büyük pandemik salgınına neden olan ilginç ve
bizleri de elimizdeki bilimsel verilerle oldukça saşırtan bir virüsle bilim
insanları olağan üstü koşullarda mücadele etmektedir. Örneğin; virüsün bulaşıcılık
hızı (Reproductive rate = R0) Çin, ABD ve Avrupa ülkelerinde R0=3 iken, ülkemizde ise bu hız bakanlık açıklamasına göre İstanbul filyasyon/ilk vakadan
itibaren çevresel tarama çalışmalarında 16’dır. Vaka öldürücülük
oranı (Case Fatality Rate-CFR) ise global düzeyde salgının ilk aylarında %3 ile
%5 arası seyrederken, bugün ABD ve Avrupa ülkelerinde %5-12 arasında iken çok
ilginçtir ülkemizde ise bakanlık verilerine
göre her gün otomatiğe bağlanmış gibi hep %2,1 (Ölüm vakası/Enfekte
vaka=sabiti: 0,021) civarında seyretmektedir!
Klinik Mikrobiyologlar/Virologlar ve Enfeksiyon uzmanları tarafından tek tük vakalarda hafif, orta şiddette üst solunum yolu enfeksiyonlarının nedeni olarak yıllardır bilinen Koronavirüsler 2003 yılında Çin’de SARS (Ciddi akut solunum sendromu) ve 2012 yılında Suudi Arabistan yarımadasında MERS (Orta Doğu Solunum hastalığı) ile kendini salgın düzeyinde göstermiştir. 31 Aralık 2019’dan günümüze kadar da COVID-19 hastalığı ile tüm Dünya insanlığına ciddi sayıda ölümlerle çok şiddetli etkilemiştir
COVID-19
HASTALIĞININ ETKENİ SARS-COV-2 VİRÜSÜ İLE İNSANLIK ARASINDAKİ BU ACIMASIZ
TANGONUN HALEN SÜREN BELİRSİZLİKLERİNE VE ÖNGÖRÜLMEYENLERİNİ MEVCUT VERİLER
IŞINDA SIRALARSAK;
Mevcut Pan
Coronavirus/SARS-CoV-2 söz konusu yabani hayvanlardan insanlara bulaştığında
var olan yapısını, neden değiştirdi? Ve nasıl değiştirerek insanlara uyum
sağladı? Yıllardır Çinlilerin otantik beslenme alışkanlıkları vardı. Neden 17
yıl sonra böyle bir salgın gündeme geldi? Biliyoruz ki mevcut virüsün yapısı
2003 SARS virüsü ile %21 farklı, 2012/MERS virüsü ile %50 farklılık gösteriyor.
Bu süreçte yapılacak birçok araştırma bu sorunun yanıtını bize ileride
verecektir.
Mevcut
virüs bölgesel/ülke insanlarına göre neden genotip farklılığına gidiyor? (A, B
ve C tipleri var) A tipi ilk salgına Çin/Wuhan’da neden olan yarasa kaynaklı
atasal virüs, B tipi ABD, Meksika, Fransa’nın bazı bölgeleri, Almanya ve
Kanada, C tipi ise yine Fransa’nın bazı bölgeleri ve İtalya’da saptandı.
Pandemik
salgın virüsünün dışkı, idrar ve kan yoluyla insanlara bulaşı ve bulaş zamanı
spekülatif (Halen idrar ve kan bulaşının bilimsel kanıtı yok, tek tük vaka
bildirimleri var, Çin’de 49 günde dışkıda saptandığına ilişkin vaka bildirimi
var) Halbuki 2003/SARS ve 2012/MERS dirençli virüs zarfının yoğun
glikoproteinlerinden dolayı mide asidine dayanıklı olmasına bağlı dışkı ile
bulaştığı biliniyor
ALGORİTMA NET DEĞİL
Yine salgın
yapan virüsle enfeksiyon geçirildikten sonra tekrar hastalık gelişip
gelişmeyeceği hususu belirsiz ve tartışmalı. Şöyle ki; COVID-19’lu hastalarda reaktivasyon
(aynı virüsle tekrardan bir iki ay sonra enfeksiyon gelişmesi) ve reenfeksiyon
(aynı kişinin COVID-19 geçirdikten bir iki ay sonra tekrar farklı bir kişiden
farklı tiple enfekte olması. Bu hususla ilgili 12 Nisan tarihli Güney Kore’de
51 vaka ve Çin’de ilk Wuhan salgını geçirenlerin %14’ünde tekrar etken virüs
saptanması) klinik tabloları kafa karıştırıcı ve önümü görmemizi zorlaştırıyor.
Yine
yukarıdaki maddedeki belirsizliğe ek olarak COVID-19 geçirenlerin kanında
meydana gelen antikorların yeni bir enfeksiyonda koruması ile ilgili (kamuoyunda
İMMÜNPLAZMA olarak tedavide umutla beklenen ürün içerisinde bulunan koruyucu
moleküller) niteliği (virüsü nötrlemesi yani bloke edip etmediği) ve serumda ne
kadar süre etkili kalıp kalmadığı, yani 3 ay mı? 6 ay mı? yoksa 12 aydan daha
fazla kalıp, kalmadığı net değil. Yeni çalışmalarla ortaya koyulması gerek
Yukarıdaki
belirtilen tedaviyle ilgili iki maddedeki sorunla ilintili bugün Dünya ve
ülkemizde gündemde olan ve herkesin COVID-19 tedavisinde umut bağladığı İMMÜNPLAZMA
hususu ise yine klinik sonuçlar itibari ile zamanla net anlayabileceğimiz ve bu
hastalık bazında temkinli olmamız gerekli bir husustur (Gerçi bu tedavi şekli Hepatit
B ve Kuduz virüslerinde başarıyla halen uygulanıyor).
Mevcut
salgın hastalıkta virüsü saptamak için Dünya’da ve ülkemizde kullanılan PCR
testi ile ilgili neden performans yetersizliği vardır? Yanlış negatifliğin
(hastalık etkeni var iken testin negatif olması) %37-60 arasında değiştiğini
saha pratiğinden biliyoruz (Gerçekte PCR testi değişik virüslere göre değişse
de yanlış negatiflik %1 civarındadır). Bu sorunun nedeni büyük olasılıkla
virüsün korunmuş, stabil, özgün hedef gen bölgesi tayininde salgının başlaması
ve artışıyla birlikte yeterince optimizasyon süreci (Validasyon ve Verifikasyon
süreçleri) olmaması (Güncel olarak WHO ve CDC öngörüleri doğrultusunda virüsün
Nükleokapsid/N1-3, RNA’ya bağımlı RNA Polimeraz (RdRp) gen bölgesi temel
alınıyor. Bu sorun da zamanla çalışmalarla kolayca anlaşılacaktır.
Yine
yukarıdaki madde ile ilgili olarak mevcut virüsün tanısında ya da geçirilmiş
enfeksiyonu belirlemede veya immünplazma üretimine dönük kullanılan antikor
testleri hızlı ve klasik yöntemlerle optimize edilse de 4 aylık salgından
dolayı testin yapısı gereği olarak ve sonuçlarının belli bir süre geçtikten
sonra alınabilmesinden dolayı tarama ve tanısal sonuçlarını tam net bilmiyoruz.
Bunu bugünlerde ve ileriki günlerde yapılacak çalışma sonuçlarıyla ancak
görebileceğiz Antijen testleri ise daha sorunlu olup, Dünya’da ve ülkemizde
maalesef kullanım alanı bulamamıştır. Sanırım burada da salgın sürecine test
kiti üreticilerinin hazırlıksız yakalandığı kanaatindeyim.
Tedavi ise
belki de bu salgında en karmaşık olan ve algoritması tam netleştirilemeyen
husustur. Adeta “kör kuyuda iğne ile kuyu kazmak” gibidir. Bugünkü tarih
itibariyle 301 klinik çalışma (Clinical Trial) yürütülüyor. Bunların 89’u
Çin’den, 50’si ABD’den. Bu çalışmaların 124’ü Randomize (tesadüfi) ve 49’u
Prospektif/Kohort tipidir) Mevcut SARS-CoV-2’ye karşı spesifik tedavide direkt
etkili antiviral faz 1-4 sürecini geçirmiş preparat yok. Ancak; daha önceki değişik
virüslere (HIV, Influenza vb) etkinliği FDA tarafından kabul edilen preparatlar
çeşitli kombinasyonlarla kullanılıyor. Bunlara ek olarak, sıtma etkenine karşı
etkinliği kanıtlanmış preparatlar ve Enflamatuvar bazı hastalıklarla etkili
olabilen antienflamatuvar ve sitokin inhibitörü preparatlar ve antibakteriyel
antibiyotikler ile çeşitli vitamin kompleksleri ile çeşitli farklı etkisi
olabilen 50’nin üzerinde preparat kombinasyonlarla uygulanmaktadır.
MUTASYONA AÇIK
COVID-19’
salgınının en umut vermeyen ve belirsiz ve kısa veya uzun vadede sonuçları
itibariyle biz bilim insanlarını en fazla uğraştıran husus ise AŞILAMA ile
korunmadır. Etkili ve uzun dönemde SARS-CoV-2’ye karşı koruma sağlayacak aşı
çalışmaları 2003/SARS salgınında başlamış salgın kendiliğinden sınırlanınca
çalışmaların sonucu alınamamış, keza 2012/MERS’de de lokal salgın boyutundan
dolayı aşı çalışmalarının üzerine yeterince gidilmemiştir. Bugün için COVID-19’a
karşı aşı eldesi çok zor olmasının başlıca nedeni özellikle HIV/AIDS ve
Hepatiti C virüsü (HCV) gibi RNA virüslerinde olduğu gibi genetik yapısının
uygun olmayan özelliği (mutasyona çok açık olmasından farklı birçok alt tipin
oluşması gibi) ve diğer bir sorun da uzun dönemli ve kalıcı etkin bağışıklığı
sağlayacak (Örneğin; Hepatit B’de bağışıklamada antikorlar uzun dönemli (ort.
10-20 yıl) iken, gripte ise ortalama %60 oranında sadece 1 yıldır) bu virüsün
hangi yapısının tercih edileceği hususudur (Spike proteini olma olasılığı fazla).
Virüsün bu proteini diğer yapılarına göre önceki kardeşi (SARS) ve kuzeninden (MERS)
%20 oranda farklılık göstermektedir. Ayrıca Spike (S1 ve S2) bölgesinin
varyasyonu (mutasyona bağlı değişkenlik) da aşı eldesi sorunun önemli bir
boyutudur.
DERS ALALIM
Sonuç olarak; bugün bu
pandemik virüs bazı önemli bilinmezlikleriyle ve belirsizlikleriyle gündemde
ilk sıradadır ve bu yönü önümüzdeki yıllarda hep konuşulacak ve
tartışılacaktır. Ayrıca COVID-19 salgınına karşı yeterince hazırlıklı olmadan
yakalanan ve geçmişte aynı virüs ailesi ile ilgili SARS ve MERS salgınlarından
ders almamış gelişmiş ve gelişmekte olan Dünya ülkelerinin çoğunluğu (Yoksul
ülkeler hariç) genelde yıllardan beri süregelen vahşi kapitalizm sağlık politikalarının
gereği olarak Sosyal Devlet (Güncel salgında Almanya hariç) yerine ticari
amaçlı ve hedefini “hasta yoktur hastalık vardır” ilkesine dayandırmaları sonucunda
pandemik salgını çok ciddi olarak yaşamaktalar ve yeni dönem sağlık
politikalarını gözden geçirmek zorunda kalacakları aşikardır. Tıbbın duayeni Hipokrat’ın
ifadesiyle “Hastalık yoktur hasta vardır” anlayışının ve Sosyal Devlet bakış
açısının yeni dönem paradigmaları olacağı nettir. Bu paradigmaların ışığında ne
yazık ki bir süre daha COVID-19 hastalığı ve etken virüsle ilgili tartışmalar
bitmeyecek ve sadece insanlığa özgü üstün bir taraf olan beynin ön bölümü (Frontal)
bu ve benzer salgın hastalıkların üstesinden gelecektir. Yeter ki ders
alabilelim…
Prof. Dr.
Bekir S. KOCAZEYBEK
İÜ-C/Cerrahpaşa
Tıp Fakültesi
Tıbbi Mikrobiyoloji AD Öğretim Üyesi
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Polis müdürlerine gözaltı: 'Cevheri Güven' ayrıntısı
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- O ülke Suriye büyükelçiliğini açıyor!
- Sette kavga çıkmıştı: Siyah Kalp dizisinde flaş ayrılık