Olaylar Ve Görüşler

Doğan Cüceloğlu’nun Cumhuriyet'e Katkısı - Prof. Dr. Üstün DÖKMEN

22 Şubat 2021 Pazartesi

Kimisi matematikçi, kimisi sanatçı, kimisi tarihçi, kimisi eğitimci olmak üzere Cumhuriyetin pek çok ışığı vardır. Bütün bu insanlar, Cumhuriyetin en büyük ışığı Mustafa Kemal Atatürk’ün çevresinde, hale hale, daireler halinde bir araya gelip Cumhuriyet Aydınlanması’nı ortaya çıkarmışlardır. 

Cumhuriyet döneminde eğitim ve psikoloji alanında yaptıkları konuşmalarla toplumu aydınlatan pek çok kişi olmuştur. Hepsinin adını saymak mümkün değilse de çocukluğumdan bu yana belleğimde iz bırakan birkaç tanesini şöyle sıralayabilirim:

İlkokuldayken radyoda pazar akşamları Ceyhun Atuf Kansu’nun Balım kız, dalım oğul” diye başlayan konuşmalarını dinlerdim. Pek fazla anlamazdım ama konuşanın ve sözlerinin önemli olduğunu hissetmiştim. Daha sonraki yıllarda bir bey üç dakika kadar konuşur, ailenin ve eğitimin önemini anlatırdı. Bu konuşmanın ardından spiker, Eğitimci Orhan Çaplı’yı dinlediniz” derdi. Eğitimci kavramını ilk kez bu vesileyle duydum.

CUMHURİYET NE İSTER?

Yetişkin olduğumda Prof. Dr. Atalay Yörükoğlu’nun çocukla iletişim konusunda ana babaları bilinçlendirmek için Hata kimde?” adlı bir program yaptığını hatırlıyorum.

Arada başka isimler de vardı ancak daha sonra hepsinin bayrağını, yazılı ve sesli basında güçlü bir sesle Doğan Cüceloğlu devraldı, "çağdaş Ceyhun Atuf Kansu" oldu. Onun sahneye çıkışını, televizyon programlarımla, kitaplarımla naçizane bendeniz izledim.

Cumhuriyet ne ister; Cüceloğlu, Anlamlı bir yaşam” derken ne kasteder? Özetleyerek aralarındaki benzerlik konusunda birkaç örnek vermeye çalışacağım.

Cumhuriyet fazilettir. Fazilet ise erdemli, ahlaklı, hakkaniyet sahibi olmak demektir. Cüceloğlu bireyin, önce kendisiyle tanışıp sonra ailesiyle ve tüm insanlarla nasıl adil ve sağlıklı iletişim kurabileceğini anlattı. Bireysellikle toplumsallık arasında insanların ne şekilde denge kurabileceklerini, kendi yaşantısından ve gözlemlerinden örnekler vererek açıkladı. Özellikle anlamlı bir yaşamda hakkaniyet ilkesinin önemini vurguladı.

Cumhuriyet de içinde barındırdığı demokrasiyle ve kuvvetler ayrılığıyla, bireyi topluma ezdirmeyen, toplumu da bir lidere teslim etmeyen faziletli/onurlu bir yönetim biçimini savunur. Bu durumda Cumhuriyetin aradığı faziletli insan ile Cüceloğlu’nun önerdiği insan aynı kişidir.

ORTAK KARŞIT: KORKU KÜLTÜRÜ

Cumhuriyet korku kültürüyle bağdaşmaz. Çünkü Cumhuriyet, hiçbir ailenin, zümrenin, kişinin toplum üzerinde egemenlik kurmasına izin vermez. Cumhuriyet ve demokrasi iç içedir; kuvvetler ayrımı, korkan değil, hakkını arayan, olup biteni sorgulayan, gerektiğinde protesto eden bireylere özgürlük ortamı sunar.

Cüceloğlu’nun kitaplarından birisinin adı Korku Kültürü’dür. Bu eserinde, korkutularak büyütülmüş bireylerin ve korku içine itilmiş toplumların başarısız ve mutsuz olduklarını anlatmaktadır.

ONURSAL EŞİTLİK

Ben de Cüceloğlu’nun bu görüşünü paylaşarak şunu söylemek isterim:

Hayvanlarla yapılan deneyler, cezanın, kendisi bizzat ortamda mevcutken işe yaradığını, ceza ortamdan çıkınca davranış değişikliğinin de kaybolduğunu göstermiştir. Benzer şekilde çocuklar da toplumlar da ceza mevcutsa ahlaklı davranış sergilerler, ceza veren otorite ortamda yoksa kendi başlarına buyruk davranırlar. Araştırmalara göre cezanın yoğun olarak kullanıldığı okullardaki öğrenciler, ceza yerine müeyyide (yaptırım) uygulanan okullara oranla daha çok yalan söylemektedirler.

Cezalandırıcı, aşırı otoriter kralların, padişahların orduları ve milletleri, otoritede en ufak bir zafiyet sezdikleri anda başkaldırırlar, düzeni tersyüz ederler. Osmanlı padişahları savaşa giderken devletin hazinesini kendi çadırlarında saklarlardı. Padişah savaşta yaralanacak olsa, bırakın yaralanmayı ayağı kayıp düşse, bu durumun muhtemel sonucu hazinenin bir kısım asker tarafından yağmalanmasıydı. Kanuni’nin ölümünü askerden günlerce gizleyen Sokullu, Şehzade Selim orduya ulaşıp tahta çıktıktan sonra gerçeği askere bildirmişti.

Demokratik olmayan düzenlerde tahtın birkaç saatliğine bile boş kalması, sonucu kestirilemeyecek felaketlere yol açabilirdi. Çünkü otoritenin korkuyla sağladığı düzen, çoğunluk tarafından içselleştirilmemişti. Oysa demokratik toplumlarda başkomutan öldüğünde hazinenin yağmalanması herhalde söz konusu değildir.

Cumhuriyette bireylerin onurları eşittir. Vatandaşlar yasalar karşısında eşit haklara sahiptirler. Cumhuriyetin kıyafet devrimi, zümreler arasında ilk bakışta göze çarpan sınıf farklılıklarını ortadan kaldırmıştı. Cüceloğlu da gerek ailede gerekse toplumda insanların eşitlikçi anlayışa sahip bulunmalarını salık vermiştir. Bence de hem ailede hem toplumda bütün insanların onurları eşittir ancak statüleri farklı olabilir.

DOĞAL UYUM

Cumhuriyet, biat etmeyen, seçim yapabilen, fikri hür, vicdanı hür bireylerin rejimidir. Cüceloğlu da kendi seçimlerini yapabilen, seçimlerinin sorumluluğunu alabilen bireylerden söz eder, onların özgür, güçlü ve proaktif olabilmek için neler yapmalarını gerektiğini anlatır. Proaktif birey, üretken olmanın yanı sıra, doğayı korumaya, insan ve hayvan hakları konusunda duyarlı olmaya, sorunlar ortaya çıkmadan önce önlemler almaya çalışır.

Proaktif bireyler inisiyatif alabilirler, bu yüzden onları totaliter toplumlarda değil, Cumhuriyete yakışan demokratik toplumlarda görebiliriz.

Bence Doğan Cüceloğlu görüşlerini Cumhuriyeti doğrudan desteklemek için ortaya koymadı. Herhalde aklın yolu birdi. Büyük ihtimalle Cumhuriyetin gerektirdiği şeyler ile Cüceloğlu’nun önerdiği güçlü insan özellikleri arasında kendiliğinden bir paralellik vardı. Söz konusu iki ayrı kavramlar dünyası, uzaydaki çekim alanlarından etkilenmiş gibisine aynı yöne çekiliyor şimdi.  

PROF. DR. ÜSTÜN DÖKMEN



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları