Dokunulmazlık sınavı
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Dokunulmazlık sınavı

24.05.2016 08:00
Güncellenme:
Takip Et:

Yasama dokunulmazlığının TBMM’de kabul edilmiş olması henüz tüm hukuki çarelerin tükendiği anlamına gelmiyor.

 

20 Mayıs 2016 tarihinde TBMM’de kabul edilen ve henüz Cumhurbaşkanı tarafından imzalanarak yürürlüğe girmeyen Anayasa değişikliği ile anayasaya geçici bir madde ilave edildi. Bu madde ile halihazırda milletvekili sıfatını taşıyan kişiler hakkında anayasa değişikliğinin kabul edildiği 20 Mayıs 2016 tarihine kadar yasama dokunulmazlıklarının kaldırılması talebiyle Adalet Bakanlığı’na, Başbakanlığa veya TBMM’ye intikal eden dosyalar bakımından bu milletvekillerinin yasama dokunulmazlıklarının kaldırılmış sayılacağı kabul edilmiş oldu.
Yasama dokunulmazlığının asıl amacı, milletvekillerinin asılsız ve keyfi ceza kovuşturmalarından ve tutuklamalardan korunmasıdır. Dokunulmazlık ile yasama organı üyelerine, yürütme organı ve yargı organlarından hukuka aykırı bir şekilde gelebilecek müdahalelerin engellenmesi hedeflenmektedir. Dokunulmazlıkların kapsamı hemen her ülkede tartışma konusu olmuştur ve dünyada dokunulmazlığın kapsamının daraltılması yönünde genel bir eğilimin mevcut olduğunu söylemek mümkün. Elbette bu tür bir eğilim ancak yargı bağımsızlığının ve tarafsızlığının güvence altına alındığı ülkeler bakımından geçerli. Türkiye’de henüz yargı organlarının bu standarda ulaşamadığı açık olduğundan dokunulmazlıkların kapsamını tartışmak için henüz erken görünüyor.
Mevcut durumda, milletvekillerinin seçimden önce işledikleri, soruşturmasına başlanılmış ve yasama dokunulmazlığının istisnası niteliğindeki suçlar (bugüne kadar ki uygulama açısından, devletin güvenliğine karşı suçlar; anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar; milli savunmaya, devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk suçu) bakımından seçimden sonra bu soruşturmalar bakımından zaten dokunulmazlığın bulunmadığı kabul ediliyor. Bu tür dosyalar açısından anayasa değişikliğinin bir etkisi bulunmuyor.

1994’ü hatırlıyoruz...
20 Mayıs 2016 tarihinden sonra TBMM’ye gelecek dokunulmazlığın kaldırılmasına yönelik talepler bakımından da değişikliğin bir etkisi bulunmuyor. Başka bir deyişle değişiklik halihazırda milletvekili olan kişilerin 20 Mayıs 2016 tarihine kadar dokunulmazlık kapsamındaki dosyaları bakımından etki doğuracak. Her ne kadar değişiklikten etkilenen kişi ve dosya sayısı fazla ise de değişikliğin gerekçesine bakıldığında, büyük oranda HDP’li milletvekilleri hakkında “terörle bağlantılı” suçlardan dolayı açılmış soruşturmaların hedeflendiği görülüyor. Bu durum da ister istemez haklı olarak 1994 yılında şahit olduğumuz görüntüleri akla getiriyor.

AYM’nin Balbay kararı
Dokunulmazlığın kaldırılması ile milletvekillerinin doğrudan tutuklanabileceğine dair bir algı oluşmuş olsa da değişiklik yalnızca milletvekillerinin tutuklanmasına dair yasağın kaldırılmış olduğu anlamına geliyor. Zira anayasa yasama dokunulmazlığı ile birlikte aynı zamanda kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı ile seçme ve seçilme haklarını da güvence altına alıyor. Anayasa Mahkemesi, 4 Aralık 2013 tarihli Mustafa Balbay kararı ve sonrasında sonuçlanan diğer bireysel başvurularda, milletvekillerinin tutuklanabilmeleri, kişinin özel durumunun dikkate alınması, tutukluluk gerekçelerinin kişiselleştirilmesi, milletvekillerinin kaçacağına ya da delilleri karartacağına dair inandırıcı somut olgular ortaya koyulması gibi ölçütlere bağlandı. Bu sebeple, değişikliğin yargı organlarınca milletvekillerinin doğrudan tutuklanabileceği şeklinde yorumlanması mümkün değil.

Hukuka aykırı ayrım
Değişiklik sonucunda 20 Mayıs 2016 öncesi ve sonrasında haklarında soruşturma açılmış ve TBMM’den dokunulmazlıklarının kaldırılması talep edilmiş milletvekilleri arasında haklı bir nedene dayanmayan bir farklı muamele gerçekleştirilmiş ve hukuka aykırı bir ayrıma gidiliyor. Bu durum anayasanın 2. ve 10. maddelerinde koruma altına alınmış olan hukuk devleti ve eşitlik ilkelerinin de açık bir ihlalini oluşturuyor.

Hukuki çareler tükenmedi
Değişikliğin TBMM’de kabul edilmiş olması henüz tüm hukuki çarelerin tükendiği anlamına gelmiyor. İlk olarak, anayasaya göre anayasa değişikliklerinin esas bakımından denetimi mümkün olmamakla birlikte anayasa Mahkemesi neredeyse elli yıldır şekil bakımında denetim görüntüsü altında değişiklikleri esas bakımından denetledi ve kimi değişiklikleri iptal etti. Şekil bakımından denetimin sağlanması için en az 110 milletvekilinin Anayasa Mahkemesi’ne iptal davası açması gerekiyor. İptal davasının değişikliğin Cumhurbaşkanı tarafından onaylanıp Resmi Gazete’de yayımlanmasının ardından 10 gün içinde açılması gerekiyor. Partilerin TBMM’deki sandalye sayıları AKP dışında yalnızca CHP’nin tek başına iptal davası açabileceğini gösteriyor. Bu durumda Anayasa Mahkemesi en son 2008 ve 2010 yıllarında gerçekleştirilen anayasa değişikliklerinde olduğu gibi, anayasanın değiştirilemez maddelerinden olan hukuk devleti ilkesinin anayasanın başka bir maddesinde yapılan değişikliklerle doğrudan doğruya veya dolaylı olarak, özellikle de olumsuz yönde değiştirilmesi nedeniyle değişikliği iptal etmesi mümkün olabilecektir.

Bir diğer çare...
Değişiklik iptal davasına konu olmazsa ya da anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmezse ikinci bir hukuki çare daha bulunuyor. Değişiklik gerekçesinde dokunulmazlıkların bu şekilde kaldırılması suretiyle Anayasa Mahkemesi’ne itiraz yoluna başvurulmasının engellenmek istendiği görülüyor. Ancak dokunulmazlığı kaldırılan milletvekilleri hakkında yürütülen soruşturma ve kovuşturmalar sonucunda Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunulması hâlâ mümkün.
Mahkemenin içtihatları bu konuda ihlal kararı çıkma olasılığının da yüksek olduğunu gösteriyor. Şüphesiz, doğrudan veya dolaylı olarak Anayasa Mahkemesi önüne gelecek bu konu mahkeme açısından demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü bağlamında yeni bir sınav olacak.

 

Yrd. Doç. Dr. ULAŞ KARAN
İstanbul Bilgi Üniv. Anayasa Hukuku
Anabilim Dalı Öğretim Üyesi

Yazarın Son Yazıları

Hayvancılıktaki yol ayrımı - Gülay Ertürk

Türkiye bugün hayvancılıkta çok kritik bir eşiğe geldi.

Devamını Oku
19.12.2025
Devlet ve kalkınma Okan Toygar’ın - Bilin Neyaptı

Bir ülkede ekonomi yönetiminin temel hedefleri verimlilik ve adil bölüşümdür.

Devamını Oku
18.12.2025
Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025