Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Kurtuluş Savaşı Yıllarında Toplanan Saltanat Şuraları - Prof. Dr. Hakkı UYAR
1876 yılında kabul edilen Kanunu
Esasi ile birlikte 1920 yılına kadar Osmanlı Devleti’nde aralıklı olarak da
olsa işleyen sistem anayasal monarşi idi; yani diğer adıyla meşruti demokrasi/meşruti
monarşi idi. 1878’de II. Abdülhamit “tatil”e
çıktıktan sonra parlamentoyu bir daha toplantıya çağırmadı.
1908 yazında,
aradan 30 yıl geçtikten sonra İttihatçı subayların Balkan topraklarında
ayaklanıp dağa çıkması üzerine tekrar parlamento toplantıya çağırıldı. 1876
Anayasası’na göre parlamentonun Kasım başında açılıp Mart başında kapanması Padişah
kararıyla oluyordu (madde 43).
II. Abdülhamit, iki kanattan
oluşan (Mebusan Meclisi ve Ayan Meclisi) Meclisi Umumi’yi 30 yıl boyunca
tatilden geri çağırmadı. Dolayısıyla bir dağıtma söz konusu değildi; “tatil”den geri çağırmama söz konusuydu.
Anlaşılan kısa süreli bir meclis bile çoğulcu yapısıyla bir hayli rahatsızlık
yaratmıştı.
İttihatçılar iktidara gelince, 1909’da padişahtan Meclis’i feshetme
yetkisini alsalar da, güç kendilerine geçince tekrar padişaha geri verdiler;
ihtiyaç anında kullanmak üzere… Bu yetkiyi Mütareke dönemi diye tanımlanan
dönem (Mondros’tan Mudanya’ya, 1918-1922) içerisinde Vahdettin iki kez
kullandı.
Birincisi Aralık 1918’de, ikincisi Nisan 1920’de… Mondros sonrasında
ağırlıklı olarak İttihatçılardan oluşması gerekçesiyle dağıtılan parlamento,
Sivas Kongresi sonrasında Anadolu’daki direniş hareketinin baskısıyla yeniden
toplanmış; Misak-ı Milli’yi kabul etmişti. Ancak bu da onun sonunu getirmişti.
BAĞLAYICILIĞI YOK
Mondros sonrasındaki dönem,
olağanüstü şartların yaşandığı bir dönemdi. Mondros ile ordunun silahlarına el
konulmuş ve dağıtılması gündeme gelmişti. Bu, hem işgallerin habercisi ve hem
de Sevr’in kapıda olduğunun göstergesiydi.
Dönemin iki olağanüstü gelişmesi
karşısında parlamentonun olmadığı ortamda kamuoyunun tepkisini yumuşatmak, ağır
sorumluluğun bedelini daha geniş bir kesime yaymak amacıyla iki kez Saltanat
Şurası toplandı. Birincisi İzmir’in Mayıs 1919’da Yunanistan tarafından
işgalinin hemen ardından, ikincisi ise Sevr Barış Antlaşması’nın hemen
öncesinde, Temmuz 1920’de Saltanat Şurası toplantısı yapıldı.
Her iki toplantı
da Damat Ferit Paşa’nın sadrazamlığı döneminde yapıldı.
Her iki Saltanat Şurası da önde
gelen devlet adamlarının ve toplumun önde gelen isimlerinin katılmasıyla
gerçekleşti. Şura, bir istişare yani bir danışma görevi gördü. Bağlayıcı bir
niteliği yoktu. Parlamentonun olmadığı ortamda bazı eski Ayan Meclisi
üyelerinin de katılımıyla gerçekleşti. Dolayısıyla üst düzeyde asker-sivil
bürokratların katıldığı Saltanat Şurası, geçmişteki meşveret meclislerinin bir
devamı gibiydi.
İKTİDAR KENDİ DERDİNDE
Mütareke dönemindeki birinci
Saltanat Şurası, İzmir’in işgalinin (15 Mayıs 1919) hemen sonrasında 26 Mayıs
1919’da toplandı. Yıldız Sarayı’nda Vahdettin’in çağrısıyla yapılan toplantıya
131 kişi davet edildi. Bunlar arasında bakanlar, Ayan Meclisi üyeleri, çeşitli
parti ve derneklerin temsilcileri, üniversite ve basın mensupları ile ticaret
odasından davet edilenler vardı.
Davetlilere toplantının sadece danışma amaçlı
olduğu, Padişah tarafından açılacağı ve Sadrazam tarafından yönetileceği
bilgisi verildi. Padişah açılış konuşmasını yaptıktan sonra toplantıdan
ayrıldı. Padişah ve hükümeti, kendilerini İngilizler başta olmak üzere İtilaf
Devletlerinin kollarına bırakarak, devleti, daha çok da kendi iktidarlarını
kurtarmanın peşindeydiler.
Muhtemelen hayal ettikleri 1853 Kırım Savaşı’nda ve
1878’de Ayastefanos Antlaşması yerine Berlin Antlaşmasını koyarken İngiltere ve
Fransa gibi devletlerden sağladıkları desteği tekrar elde etmekti. Oysa
köprünün altından çok sular akmıştı. Kapıda 1683 Karlofça Antlaşmasından çok
daha ağır antlaşma, Sevr Barış Antlaşması vardı. Mondros Ateşkes Antlaşması ve
İzmir’in işgali göstere göstere Sevr’i haber veriyordu.
Saltanat Şurası’ndan çaresiz ve
direnişi hiç aklına getirmeden, teslimiyetçi bir şekilde ayrılan Vahdettin’in Şuradan
çıkışta gözlerinden iki damla yaş süzülmüş ve “Karılar gibi ağlıyorum” diye dert yanmıştı (aktaran Ali Fuat
Türkgeldi).
Bu noktada İstanbul’daki teslimiyetçi kesim ile Anadolu’daki
direnişçiler arasında dağlar kadar fark vardı. Üstelik İstanbul’daki iktidar
çevreleri işgale karşı çıkmadıkları gibi ihanet noktasına da geldiler.
Kurtuluşun İstanbul’da olmayacağını görenler de kurtuluş çareleri aradıktan
sonra Anadolu’ya geçeceklerdi. Şura’da padişah ve hükümete direniş yanlısı
karar aldırılamayacağı açık bir şekilde görülmüştü.
Şura’da hükümete yönelik
eleştiriler getirilse de, bağlayıcı bir karar almak mümkün değildi. Çünkü Şura
danışma amacıyla toplanmıştı. Daimi bir niteliği ve bağlayıcı bir karar alma
imkanı yoktu. Bu nedenle de İzmir’in işgali sonrası toplanan ilk saltanat
şurasında hiçbir karar alınamadı; bu haliyle tam anlamıyla dostlar alışverişte
görsün mantığıyla toplandığı ve başarısızlıkla sonuçlanan bir toplantı olduğu
rahatlıkla söylenebilir.
İkinci Saltanat Şurası ise
imzalanması gündeme gelen Sevr Barış Antlaşması nedeniyle toplandı. 22 Temmuz
1920 tarihinde toplanan Şura, 10 Ağustos 1920’de imzalanacak olan Sevr Barış
Antlaşması’nın içeriğinin görüşülmesi amacıyla Osmanlı devlet adamlarını bir
araya getirdi. Sevr, yenilen devletlerin imzaladığı barış antlaşmaları
içerisinde imzası en sona kalan barış antlaşmasıydı.
Çünkü pazarlıklar çetindi;
önce Paris Barış Konferansı’nda görüşülmüş sonra da San Remo Konferansı’nda son
şekli verilmişti. Taslak 10-11 Mayıs 1920 tarihinde Paris’te Osmanlı Hükümeti
temsilcilerine teslim edilmişti. Türk tarihinin en ağır antlaşması olan Sevr
metni İstanbul hükümeti ve yandaşlarına bile ağır gelmişti. Ancak onlar yine de
antlaşmayı imzalamaktan başka çare göremiyorlardı.
Zaman içerisinde
İngiltere’ye yaltaklanarak antlaşmayı hafifletmek gibi bir hayale
kapılmışlardı. Direnmek ve Kurtuluş Savaşı’nı desteklemek akıllarından bile
geçmiyordu. Hatta direnişin İtilaf Devletlerinin kızgınlığını çekeceği, elde
kalanların da gideceği –elde ne kaldıysa?- endişesi içerisindeydiler.
İTİLAF DEVLETLERİNDEN SERT YANIT
Osmanlı Hükümeti, kendilerine
verilen antlaşma taslağını incelemek için bir komisyon oluşturdu. Komisyondan
gelen bilgiler doğrultusunda ve antlaşmayı yumuşatmaya çabalayan bir cevap
metni İtilaf Devletleri temsilcilerine verildi. İtilaf Devletleri
temsilcilerinin verdiği cevap sert oldu.
Antlaşmanın ya 10 gün içerisinde
olduğu gibi imzalanmasını ya da Türklerin Avrupa’dan sonsuza kadar kovulacağı
yanıtını verdiler. Damat Ferit Paşa ağır antlaşma koşullarının sorumlusu olarak
İtilaf Devletlerini değil, Anadolu’daki direniş hareketini gördü.
Damat Ferit’e
göre, Anadolu’daki direniş İtilaf devletlerini kızdırmıştı. Ancak yine de
antlaşma imzalanmalıydı.
Antlaşmasının toplumsal onayını
ve kitlesel desteği sağlamak adına Saltanat Şurasının toplanmasına karar
verildi. Aslında daha önce de değindiğimiz gibi şuranın yasama yetkisi yoktu;
bir danışma organıydı ve sorumluluk sahibi değildi.
İlave olarak daimi bir
kurul/meclis işlevi de yoktu. Üstelik Kanunu Esasi’nin 7. Maddesine göre, “düveli
ecnebiye ile muahedat akdi ve harb ve sulh ilânı ve kuvvei berriye ve
bahriyenin kumandası ve harekatı askeriye” (özetle antlaşma imzalama, savaş açma, barış yapma ve orduya kumanda
etme) yetkisi Padişaha aitti.
Dolayısıyla Sevr’in Osmanlı Parlamentosunda onaylanmadığı için
geçersiz olduğu iddiasının hukuki bir dayanağı bulunmamaktadır. Ayrıca Mondros
sonrasında ortaya çıkan işgaller açık bir şekilde göstermiştir ki, Sevr
imzalanmadan önce bile Osmanlı devleti parçalanmış; elinde sadece 600 yıl önce
Osmanlı Beyliğinin kurulduğu topraklar kadar bir toprak parçası kalmıştı.
SEVR VE LOZAN
Saltanat Şurası’nda Padişah
Vahdettin’in de katılımıyla onaylanan antlaşma, 10 Ağustos 1920’de Osmanlı
Hükümeti temsilcileri tarafından Fransa’nın Sevr kasabasında imzalandı.
Sevr’i geçersiz kılan, İstanbul Hükümeti
ve Padişahın karşı çıktığı ve önlemek için elinden geleni yaptığı zaferle
sonuçlanan Kurtuluş Savaşı ve Sevr’in yerini alan Lozan Barış Antlaşması
olmuştur. 100. Yılında Sevr’i unutmamak, Kurtuluş Savaşı yıllarında toplanan
saltanat şuralarının da teslimiyetçilikten öteye geçemediğini, direnişi ve Kurtuluş
Savaşı’nı destekleyecek bir kimliğe bürünemediklerini üzülerek söylemek
gerekir.
Sevr’i önemsiz ve yok sayarak, Lozan’ı küçümsemeye kalkmanın bir
anlamı da yoktur, bir faydası da yoktur.
PROF. DR. HAKKI UYAR
KAYNAKÇA:
Nihat Erim, Devletlerarası Hukuku ve Siyasi Tarih Metinleri Cilt I (Osmanlı
İmparatorluğu Andlaşmaları), Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları,
Ankara, 1953.
Süleyman Kani İrtem, “Tarihten
Sahifeler: Saltanat Şurası”, http://earsiv.sehir.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/handle/11498/45462/001641671010.pdf?sequence=1&isAllowed=y
(son erişim tarihi: 6 Ağustos 2020).
Seha L. Meray-Osman Olcay, Osmanlı İmparatorluğunun Çöküş Belgeleri
(Mondros Bırakışması, Sevr Andlaşması İlgili Belgeler), Ankara Üniversitesi
SBF Yayınları, Ankara, 1977.
Ali Fuat Türkgeldi, Görüp İşittiklerim, TTK Yayınları,
Ankara, 2010.
Kemal Yakut, “Mütareke Dönemi’nde
Yapılan Saltanat Şuraları”, https://www.atam.gov.tr/wp-content/uploads/Kemal-YAKUT-M%c3%bctareke-D%c3%b6neminde-Yap%c4%b1lan-Saltanat-%c5%9e%c3%bbralar%c4%b1.pdf
(son erişim tarihi: 6 Ağustos 2020).
https://www.anayasa.gov.tr/tr/mevzuat/onceki-anayasalar/1876-k%C3%A2n%C3%BBn-i-es%C3%A2s%C3%AE/
(son erişim tarihi: 6 Ağustos 2020).
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
En Çok Okunan Haberler
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- Polis müdürlerine gözaltı: 'Cevheri Güven' ayrıntısı
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- O ülke Suriye büyükelçiliğini açıyor!