Öner Yağcı

Özne olurken: Cumhuriyet gazetesi

19 Aralık 2020 Cumartesi

Özne olma savaşımında kırılmamızın da umudumuzun da sürdüğünü Cumhuriyet gazetemizle dayanışma ilanlarında gördüğümüzü yazmıştım.

Bir Cumhuriyet okuru aradı: “Gözlerim doluyor, o ilanları, ilanlardaki adları gördükçe...” 

Cumhuriyet ıslanmasın

Bir başka okur aradı, Anadolu’nun bir ilinden:

Yağmurlu bir günde biraz geç çıkmıştım evden. Cumhuriyet yakındaki gazete satıcısında kalmamıştı. Islana ıslana başka satıcılara gittim, yoktu, bitmişti. Son umutla gittiğim büfenin sahibi içeriden çıkıp kapının önündeki tentenin altında duran masaya iplerle bağladığı gazeteleri bıraktı. Kalan gazeteleri iade etmek üzere paketlemişti ve gitmeye hazırlanıyordu kendisi de. ‘İyi akşamlar, Cumhuriyet alacaktım ama gecikmişim. Bağlamışsınız iadeleri’ dedim. Gülümsedi gazeteci, içeri girip elinde bir bıçakla çıktı. ‘Cumhuriyet için bu ipler kesilir’ dedi. Nasıl teşekkür edeceğimi bilemeden ayrıldım oradan.

Bir başka gün yine çok yağmurluydu ve yakındaki satıcıdan gazetemi almakta gecikmiştim. Gazete satıcılarını dolaştım. Sonunda bir bayide bulup sevgiliye kavuşmuş gibi yapıştım Cumhuriyetime. Bir başka gazete daha aldım ve kasaya parasını vermeye gittim. Satıcının söylediği söz yüreğime işledi: ‘Öbür gazeteyi dışına sar, Cumhuriyet’i içe al, ıslanmasın’...”

Siz Cumhuriyet okurusunuz

Bir okurunun anlattığını Mustafa Ekmekçi yazmıştı Ankara Günlüğü’nde. Dostum Ahmet Özer anımsattı. 

Bir pazar günü bir ilçenin otobüs terminalinde ceketinin yan cebinde Cumhuriyet olan birine bir başkası yaklaşır: “Oğluma para göndermem gerekiyor. Yarın sabah mutlaka elinde olmalı, üniversiteye kaydını yaptıracak. Bankalar da postane de kapalı bugün. Size versem, oğlum yarın İzmir otogarında sizin otobüse gelse, ona verseniz parayı.Cumhuriyet okuru şaşırır. “Oğlunuz beni tanır mı? Hem siz bana nasıl güvenip de paranızı teslim edeceksiniz?” 

Yanıt çarpıcı ve gerçekçidir: “Siz Cumhuriyet okurusunuz, yetmez mi?

Cumhuriyet umuttur

Bir başka okur, “Az mı yasaklamalarla, kapatmalarla karşı karşıya geldik” dedi. “Mumcumuzu, Kışlalımızı öldürdüler. Birçok yazarımızı, İlhan Selçukumuzu hapislere attılar. Az mı dayak yedik biz Cumhuriyet okuyanlar, az mı sürgünlerle, tehditlerle karşı karşıya geldik yıllar boyunca. Yılmadık, CUMOK zincirini oluşturduk, sahip çıktık gazetemize. Yine kucaklayacağız elbette. 12 Mart’ta, 12 Eylül’de olduğu gibi...

Baskıların arttığı bir dönemde ağabeyim Alaattin Bahçekapılı, Şükran Ketenci’yi arayıp şöyle demiş: “Her gün iki Cumhuriyet alıyorum ama o kadar çok yazı var ki ancak birindeki yazıları okuyabiliyorum!

Cumhuriyet umuttur, umut oldu hep. 12 Mart’ta öyleydi, 12 Eylül’de de bugün de...

12 Eylül

12 Eylül 1980’de emperyalizm insanı insanlıktan çıkarmaya çalışan politikalarıyla meydan okudu bir daha. “Kahrolsun faşizm”, “Faşizme karşı omuz omuza”, “Faşizmi ezeceğiz”, “Faşizme geçit yok”, “Faşizme ölüm halka hürriyet” gibi sloganlarla büyüyüp çelikleşen sevdamız, Atlantik ötesindeki imparatorluğun projelerini hayata geçiren işbirlikçiler aracılığıyla kıskaca alındı. 12 Eylül barbarları kendisinden, çağından, insandan sorumlu olarak yaşamak isteyenlerin olmadığı bir düzen dayattı. Bu rejim Atatürk’ün devrimlerini karşıdevrime dönüştürürken işkenceler, cezaevleri, cinayetler, idamlarla saldırdı üstümüze. Anladık ki bölündükçe sesimiz cılızlaşmış, omzumuz daralmıştı.

Gergedanlar ezdi gelincikleri” dedi Che Guevara şiirinin şairi Metin Demirtaş.

Dayanışma ilanları, o günlerde ve bugünlerde gelincikleri sarıp sarmalayan Cumhuriyet içindir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Savaş ve insan 14 Aralık 2024
Zaman, savaş ve insan 7 Aralık 2024
Tüketilmek 30 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları