Önce verdiğimiz 24 şehit terörün ateşi ile yüreklerimizi yakmıştı. O yaranın sıcaklığı sürerken, önceki gün Van’da 7.2’lik bir sarsıntı felaketin devam ettiğini gösterdi.

74 milyon yurttaşın ortak aklında, depremin yıktığı cezaevinden firar eden 150 hükümlünün bir kısmının ailelerinin sağ olduklarını gördükten sonra demir parmaklıların arkasına kendi iradeleri ile dönmüş olmaları yerleşmiş olmalıdır.

Adalet Bakanlığı, infaz kurumunun iyi hal uygulamasını bir an önce yerine getirerek bu hükümlüleri ödüllendirmelidir.

Çöken kamu binalarını yapan değerli (!) müteahhitlerin uykularını önceki gece de çok rahat uyuduklarından kuşkum yok. Devletin malı deniz özdeyişimizin gereğini yerine getirmiş oldukları için kendilerinden ibreti âlem olsun diye hesap soran bir güç ne dün vardı... ne de bugün felsefesine inanmış imtiyazlı kişilerdir onlar!

Dolayısı ile Kocaeli “Gölcük” depreminde enkaz haline gelen kamu binalarının yapımında kullanılan çürük malzemelerin bir benzeri Erciş’te de TV kameralarında boy göstermişti.

Başbakan’ın sarsıntıların oluşundan hemen sonra ilgili bakanları da alarak bölgeye gitmiş olması, Türkiye Cumhuriyeti’ni “öteki” olarak gösterenleri uyandırmış olmalıdır.

Hükümetin yaraları sarmada gecikmesinde eksikler olmuş olabilir. Ama geçen her felaketten ders aldığımız ve acımızı en aza indirmek için ortak refleksimizi eyleme geçirdiğimizi de unutmamalıyız.

Bu tür doğal felaketler, dost düşman demeden bütün ulusları insanlık bayrağı altında birleştirir. Bundan ötürü yardıma koşan uzak yakın komşulardan gelen her tür katkı önemlidir.

İktidarın özellikle İsrail’den gelen kurtarma ekibi desteğini, öteki devletlerinkine olumlu yanıtlar verirken geri çevirmiş olmasını anlamak mümkün değildir.

Dün sabah televizyon haberlerini açar açmaz Şişli’nin dinamik Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ün özel bir uçakla bölgede olduğunu öğrendik. Öyle battaniye ve çadır türünden hemen herkesin kolaylıkla aklına gelen ilk yardımları yerine ulaştırmak için yola çıkarttığı TIR’lar ve ekipler dışında Sarıgül, depremzede 1000 çocuğu bir yıl boyunca, yani yaraların iyileşme süresinde Şişli’de ailelerin evlerinde konuk edecek çözümleri açıklıyordu.

Başka bazı politikacıların üzüntü ve başsağlığı demeçleri ile isimlerini medyaya geçirmekle meşgul oldukları bir süreçte, yaraları sarıcı çözüm seçeneğini sunan Şişli Belediye Başkanı Sarıgül'ün reçetesi bana 'Neler yapmadık bu vatan için/ Kimimiz öldük/ Kimimiz nutuk söyledik' diye Orhan Veli Kanık'ın o unutulmaz dizelerini anımsattı. Sarıgül, bir kez daha 'nutuk söyleme yerine, çözüm götürme ustası olduğunu' gösteriyordu.