Orhan Bursalı
Orhan Bursalı obursali@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

İkinci Büyük Atak

19 Aralık 2013 Perşembe

İkisinden biri boyun eğmezse vuruşma sürer... Son dediğim buydu. Birbirlerine boyun eğme, daha iyi bir anlatımla, birbirlerini devlet içindeki erklerde ve politik süreçlerde kabul etme sürelerini ise çoktan geçirmişlerdi. 2012 başında sadece iki yazının başlığını belirteyim size bir şeyler söyler: “Büyük Kapışma, Devamını Bekleyin”, “Erdoğan’ı Kuklalaştırma” ve “Cemaat- Erdoğan”.
Bazı siyasal aptallar, siyasi olayları ve iktidar savaşlarını dini kardeşlik falan gibi zırvalıklarla ve birbirlerine risale ve Kuran okumalarla açıklamaya kalkışmıyor mu, dayanamıyorum!
7 Şubat 2012, devlet içinde birbirlerine tahammüllerinin sonuydu. İlk Büyük Deprem, MİT üzerinden Erdoğan’a saldırıdır. Erdoğan sandıktan çıkmıştı! Ama cemaat devletin esas sahibi durumundaydı. Zaten Gülerce’nin “Bu bir devlet operasyonudur” tviti, bu sahipliğin de ilanıdır! 40 yıl boyunca devlet içine yerleşmeyi hem de iyi kadrolarla büyük bir sabır, azim ve mücadele ile sürdüren Gülen Hareketi’nin, sen gel yolunu kesmeye kalk: Tek çaren, iktidarı paylaşmak ve yükselişlerine izin vermektir.. Yoksa…
İki yıldır, RTE’yi bertaraf etme operasyonunun geldiği bugünkü noktayı, tam bir kafa kesmenin başlangıcı olarak görebiliriz. Ortalığı kaplayan yeşil dolarlar ve Avro’lar, üzerinde, iktidarın adamları ancak danslar-valsler edebilir, hayal edin!
Yolsuzluk, rüşvet vb. iktidarın en zayıf karnıdır. (Tabii demokrasiyi saymazsak!) TOKİ, dünyada hiçbir diktatörde bile olmayacak bence anayasal ve yasal olmayan “yasal” yetkilerle donatıldı. Tam bir astığım astık kestiğim kestik... Bu iktidarın icraatının odağı inşaattır. Yüz milyarlarca liranın el değiştirdiği, millet arsalarının bütününün peşkeş çekildiği, inşaat izinlerinin alınıp satıldığı bir ülkede, siyasiler işin içinde olmayacak, öyle mi!?
AKP iktidarında, büyük bir orta ve üstü zengin sınıf yaratıldı! Tamamen hükümet, devlet ve kurumları aracılığıyla… Muhafazakârlığın yükselişinin anlamı ve temeli budur. Bu dönüşüm esas olarak inşaat yoluyla gerçekleşmiştir.
İşte cemaat tam buradan vuruyor. Bunları saptamak da o kadar zor olmasa gerek! Yüz milyarların döndüğü ortama bir olta sallasan, birkaç büyük balık mutlaka yakalarsın! Cemaatin yaptığı budur!

***

Dün Twitter ortamında belirttim: Müthiş bir gizlilikle aylarca sürdürüldü operasyon. Tek bir sözcüğün sızmadığını, cemaat-hükümet çatışmasının ayyuka çıktığı, herkesin birbirini gözlediği böyle çatışmalı bir ortamda MİT’in bile hiçbir duyum alamadığı ve iktidarı haberdar edemediği bir süreç yaşandı... Ne İstanbul ve Ankara emniyet müdürleri, ne Emniyet Genel Müdürlüğü... Cemaat bu noktada çok iyi bir sınav vermiş gözüküyor!
Ama bu bir paradoksu (karşıtlığı) da içinde barındırıyor; iktidarın bu sızdırmaz yapıyı, “gizli örgüt” yapılanması olarak algılaması da kesin.
Size Başbakan’ın geçen haftaki açıklamasını anımsatırım: “Biz elimizdeki belgeleri açıklasak yer yerinden oynar...
Ne demek bu? Başbakan’ın torbasında neler var?
Bunun ipuçlarını da çeşitli konuşmalarında verdi, veriyor: Dış güçlerin operasyonları, Türkiye muz cumhuriyeti değil (ABD’nin oyuncağı ülkeler), bize operasyonlar yapılamaz… Devlet içindekiler...
Dün de Arınç, zor konuşmasında, devlet içindeki güçleri deşifreye gidileceğini dolaylı söyledi.. Devletin içinde yuvalanmış illegal (yasadışı) örgüt!
İktidarın beklediğim karşı hamlesinin içeriği budur. Acaba bu yapıyı CIA ajanlığını çağrıştıracak, dış gizli güçlere hizmet edenler biçiminde sözlerle dışa vuracaklar mı? MİT’in Başbakan’ın masasına koyduğu “belgelerde” neler var? Bir MİT- savcılık gibi bir hükümet soruşturması devlet içinde bir şekilde sürüyor olabilir…
Söyleyeceğim, RTE bu operasyonun altında kalmaz. Yoksa, iktidarını kaptırır...

***

RTE ilk kez sandığın iktidar olmak için yetmeyeceğini gördü mü? Devleti arındırmak sorunu çözmez. Sadece geniş demokrasi, demokrasinin sandığın çok ötesinde katılımcı ve bütün kurum ve kurallarıyla işletilmesi gerektiği gibi bir algılama olduğu sonucunu çıkarabilir mi yaşadıklarımızdan?
Bence hayır. Demokrasiyi içselleştirmemiş hiçbir lider bunu yapamaz. Sadece “daha çok kontrol ve daha çok otoriterlik / diktatörlük”, Başbakan’ın bugüne kadarki pratiğinden çıkarabileceğimiz tek sonuçtur.
Bu nedenle “devlet içinde illegal yuvalanmış ve hükümete karşı psikolojik harekât yürütenleri tasfiye” sonucunu çıkaracaktır. Arınç, Başbakan’ı dillendirdi dün!

***

Şunu da belirtelim: Bu operasyon, şüphesiz dershaneler bahanesinin ardından, ama RTE ve iktidarının en zayıf olduğu bir dış konjonktürde gerçekleştirildi...
ABD, Avrupa, Suriye, İsrail… Gezi terörü, demokrasi eksikliğinin ve basın özgürlüğüne darbelerin tavan yaptığı bir dönem… Özellikle özel ve terör mahkemeleri kurumlarının, hukuk yerine tamamen bir kara delik yarattıkları bir ülke koşulları... Avukatların hapishaneye tıkıldıkları ve aylarca haklarında iddianamanenin hazırlanmadığı... Çağdaş avukatlara büyük baskılar... KCK’de de avukatların içeri tıkıldığı... Savunma hakkı ve işkencenin bu süreçte devrede olduğu... bir iktidar ve ülke koşullları...
Ve tamamen çöken ve yalnızlaşan bir dış politika...
Ve seçimlere giden bir ülke...
Zamanlama çok iyi!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları