ByLock Ağaları Görev Başında...

08 Nisan 2017 Cumartesi

Bizim iddianamenin çıktığını, FETÖ yöntemlerini artık tek başına uygulayan iktidarın “hizmete özel” medyasından öğrendik.
Üzerinde “Gizli/Kısıtlı Dosya” yazılı iddianameyi haberlerin ardından gazetemiz hukukçuları da her nasılsa edinip bizlere ulaştırdılar.
İddianame, kimi kıdemli muhbirlerin, kimi yolu bir süre Cumhuriyet’ten geçtiği için ayrıldığında gönül koymuşların ve kimi yayın organının Cumhuriyet düşmanı yazar ve yorumcuların kanaatlerinden oluşuyor. Delil diye bula bula ByLock sahibi kişilerle yapılan telefon görüşmeleri ya da el konulan telefonumun rehberinde yer alan kişiler sıralanmış.

***

Benimle ilgili bölümü okurken gelecekteki adalet adına umutlanıverdim.
İddianamede ByLock’çulardan sadece birisinin dökümü verilmiş. İyi ki de verilmiş. Adlarının baş harfleri yazılı olduğu için kendilerini çıkaramadığım kişiler de var.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti başkanı olduğum süreçte (2001-2013) gazetecilerle konuşmam normal. Yerel medya eğitim seminerleri nedeniyle Türkiye’yi dolaştığımız için de Adıyaman Valilik personeli ve Ordu’daki bir kaymakamla konuşmuş olmamızın da yadırganacak bir yanı yok.
İddianamenin üstünkörü yazıldığının bir örneği de B. B. Ş. adlı reklamcıyla konuşmam. 4 Nisan’da açıklanan iddianameye göre B. B. Ş. tutuklu. Oysa 13 Şubat 2017’de salıverildi.
B. B. Ş’yi Basın İlan Kurumu’nun Basın İlan Kurumu olduğu süreç kapsamında (2001-2009) yönetim kurulu üyeliğim döneminden tanıyorum. O da denetim kurulu üyesiydi. İlginç yanı ise ByLock’çu olmayışı.

***

Gelelim Halit Esendir’e.
İddianamede şöyle yazıyor:
“Şüpheli Mehmet Orhan Erinç’in adına kayıtlı ...6570 No’lu hattan ve kullanımda bulunan Yenigün Haber Ajansı Basın Yayın AŞ adına kayıtlı ...0179 No’lu hattın Halit Esendir’in kullanımında bulunan ...1766 No’lu hat ile (30/04/2010, 03/05/2010, 27/05/2010, 27/09/2010, 08/06/2010 ve 17/04/2013 tarihlerinde) irtibatının olduğu.”
Umutlanmamın nedeni irtibat (!) tarihleri. Benim telefonla konuşmam suç delili sayıldığına göre aynı tarihlerde “Ne istediler de vermedik”, “Dön de kucaklaşıp hasret giderelim”, “Aynı menzile yürüyorduk” gibi lafların edildiği, Fethullah Gülen’i yere göğe sığdıramayanların her ortamda düzdükleri övgülere de sıra gelecek olmasından...

***

Peki Halit Esendir kim?
Oktay Ekşi’ye kızarak Basın Konseyi’nden ayrılan gazete ve gazetecilerin AKP- Cemaat ortaklığı ile kurdukları Medya Etik Konseyi’nin başkanı.
Benim TGC başkanlığım döneminde oluşturulan Gazetecilere Özgürlük Platformu’na katılmak istedi ve ne tesadüf 4 Kasım 2010’da yapılan başkanlar toplantısına da katılmıştı. Ama baktı ki sadece gazetecilik konuşuluyor, protesto eylemleri yapılmasından söz ediliyor, AKP adına bizleri tehdit ederek ayrılmayı yeğledi.
AKP’ye yakın cemaatçi iken iyiydi ama sonradan FETÖ’cü ilan edildi.
Ben TGC Başkanlığı’nı 26 Nisan 2013’te bıraktım. 2010 yılı benim için ilginç bir yıldı.
FETÖ’cü ve AKP yandaşı gazeteciler kol kola girip hazırladıkları listelerle beni, dolayısıyla da TGC organlarını devirmek istediler. Ama üyeler izin vermedi. Şimdi kol kola gezenlerden FETÖ’cülerin çoğu içeride, dışarıdaki AKP’liler ise bize FETÖ’cülüğü yamamaya çalışıyorlar.
Adlarını “Siz Kanka Değil miydiniz?” başlığı ile bu köşede yazdım (24 Eylül 2016). Hâlâ da görev başındalar. Ne yazılması istenirse onları yazıp haberleştiriyorlar.
Bizler ise ByLock’çu dolayısıyla da FETÖ’cü sayılıyoruz...

***

Şunu da ekleyeyim.
İfademi Basın Savcısı’nın alacağını öğrendiğim de “Basın Yasası’nı ve mevzuatını” bilir diye düşünmüştüm.
Bilmiyorlar diyemem ama yanıldığım açık.
Demek ki iddianameyi, Saray’ın talimatı ile görüşünü değiştiren Vakıflar Genel Müdürlüğü görevlileri ile ortaklaşa hazırlayınca böyle oluyor.
Henüz bize tebliğ edilmeyen denetleme raporundaki kanaatleri de iddianameden öğreniyoruz. Vakıfların denetleme raporu idari bir işlem olmaktan çıkıyor, yargının korumasına sokuluyor.
Ama ilginç bir bölüm daha var. Vakıflar Genel Müdürlüğü bizi suçlayayım derken kendi şirketi olan Vakıf Gayrimenkul Değerleme AŞ’yi suçluyor. Savcılık da üzerine atlayıveriyor. Hem de ne suçlama. Başta da kendi şirketine inanmamak geliyor.
Varsa kendi iç sorunlarına Cumhuriyet’i alet etmeleri ayıp oluyor doğrusu.
Sorum Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün bağlı olduğu Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak’a.
Saygınlık kaybının yanı sıra, suç yaratmak kastıyla kendi şirketini de suçlayarak yaptırılan ikinci değerlendirme için yapılan ödeme Hazine zararı da sayılabilir mi?
Sonra öğrendim ki “Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu” da Kaynak’a bağlıymış...

***

Bu bir savunma yazısı değil, adaletsizliğin bir bölümünü vurgulama yazısıdır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları