İktidar; laik Türkiye Cumhuriyeti’ni
‘demokratik(?) din devleti’ne dönüştürmek
için acele etmeden adım adım ilerliyor.
Sıkmabaş yasağının kaldırılması için
uzun yıllardır harcanan çabaları anlatan
yüzlerce sayfalık kitaplar yayımlanıyor.
Laiklerin nasıl faka bastırıldığı anlatılıyor.
Daha önce de belirttiğim gibi Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi’nin, Anayasa
Mahkemesi’nin ve Danıştay’ın kararları yok
sayılıyor.
İddialara bakarsanız Türkiye bir hukuk
devleti.
Ama hukuku, anayasayı yok saymanın
geçerli olduğu bir hukuk, daha doğrusu
guguk ülkesi...
Anayasa Mahkemesi kararlarının herkesi
bağladığı ilkesi anayasada dururken
mahkemenin 2010’daki anayasa değişikliği
sonrasında oluşturulan yapısına güvenerek
hukuksuzluğu geçerli kılmak, ancak bizim
siyasetçilere özgü bir yaklaşımdır.
Başörtüsünü ve sıkmabaşı serbest
bırakmak için yasaya eklenen kuralı iptal
eden Anayasa Mahkemesi’nin gerekçesini
bir kez daha anımsayalım: “Kamu hukuku
alanındaki bir düzenlemeyi dinsel esaslara
dayandırmak suretiyle laiklik ilkesine
aykırılık oluşturulmuştur. Laik devlette
hukuk düzeninin, dinsel gerekçelerle
sağlanıp sürdürülmesi benimsenemez.”
Laiklik ilkesinin de sonu geldiğine göre
sırada yenileri var demektir.
***
Kaldırılacak ya da değiştirilecek yasaların
başında, Devrim Yasaları arasında yer
alan, zaten yarısı da kaldırılmış olan tekke
ve zaviyelerin kapatılmasını sağlayan yasa
olduğunu söylemek sanırım yanlış olmaz.
Silivri Davaları kararlarının, PKK’lilerin
affına kolaylık sağlamakta kullanılacağı
iddiaları giderek yoğunlaşıyor.
Tekke ve zaviyelerin açılması için
de Alevilerin cemevlerinin ibadethane
sayılması isteklerini yerine getirmekte
kullanılacağı yapılan açıklamalardan
anlaşılıyor.
Resmi açıklamalara göre cemevlerinin
ibadethane sayılmasına tekke ve
zaviyelerle ilgili Devrim Yasası engel
oluyormuş.
Böylece hem cemevlerine ibadethane
denilmeyecek hem de iktidar amaçlarından
birini daha gerçekleştirmiş olacak.
Hukuku yok sayarsanız işinize geldiğinde
Devrim Yasaları’nı anımsarsınız.
Gelmediğinde de unutursunuz.
Tıpkı “mele”leri kamu görevlisi yaparken
görmezden gelinen iki devrim yasası gibi.
***
AKP ile yandaşlarının şimdilik başta
gelen bir başka sorunu da Türkiye
Büyük Millet Meclisi’ne sıkmabaşlı kadın
milletvekillerini sokmayla ilgili.
1973’teki içtüzük değişikliğinde “Binalar
içinde başı açık bulunmak kuraldır” ilkesi
kaldırılmıştı.
Şimdi daha ileri gidilerek sıkmabaşa
olanak sağlanmak isteniyor.
***
Aydınlanma Devrimi’nin kararları
alındığında, yasaları çıkarıldığında
anayasada “Türkiye Devleti’nin dini
İslamdır” yazıyordu.
Şimdiyse laik yazıyor.
Ama ileriye değil, geriye gidiyoruz.