2013 yılında gerçekleşen “Gezi eylemleri” üzerinden, aralarında Osman Kavala, Mehmet Ali Alabora, Can Dündar gibi işadamlarının, sanatçıların, gazetecilerin, meslek sahiplerinin bulunduğu kişiler hakkında savcılar tarafından hazırlanan iddianame, bu ülkede hukuk skandallarının, yalan ve iftira kumpaslarının sona ermediğini göstermiştir. “Ergenekon”, “Balyoz”, “Oda TV” ve “Casusluk” olarak da bilinen sahte yargı süreçlerinin ve kumpasların bir benzeri olan “Gezi” iddianamesi, 2008- 2013 yılları arasında AKP’nin desteğini arkasına almış olan Fethullah Gülen çetesinin uyguladığı yöntemleri, AKP’nin bugün de uygulamaya devam ettiğini kanıtlamıştır.
Söz konusu iddianame tamamıyla yanlış bir paradigma üzerine kurulmuş; anayasanın 34. maddesi tarafından vatandaşlara tanınan gösteri yapma ve toplanma hakkı, bir suç unsuru olarak tanımlanmıştır. İçişleri Bakanlığı’nın kendi açıkladığı verilere göre, AKP hükümetini protesto etmek amacıyla gelişen bu eylemlere milyonlarca vatandaş katılmıştır. Emniyet birimlerinin tutanaklarına göre, bu eylemlerde cam kırmak, polise taş atmak, arabalara hasar vermek gibi eylemlere karışanların oranı binde biri bile bulmamaktadır. “Gezi”, hükümeti devirmek amacı taşıyan şiddete dayalı bir eylem değil, anayasanın 34. maddesi bağlamında gerçekleşen yasal ve barışçıl bir protesto eylemiydi. Aksine, bu eylemlerde şiddet uygulayan taraf devletin güvenlik güçleri olmuş, polis 10’u aşkın vatandaşın ölümüne, binlerce vatandaşın yaralanmasına neden olmuştur.
İddianame bu gerçekleri yok sayarak, tarihi ve olguları çarpıtmakta, yalan ve iftira yöntemiyle, hayali suçlular yaratmaya çalışmaktadır, bunu da sinsi bir biçimde gerçekleştirmektedir. “Gezi” eylemlerine farklı siyasi görüşlerden milyonlarca vatandaş katıldığı halde, kendisini “Atatürkçü”, “Kemalist”, “sol”, “sosyalist”, “komünist”, “sosyal demokrat”, “liberal”, “vatansever” olarak tanımlayan birçok kesim sokaklarda ve meydanlarda protesto eylemleri yaptığı halde, iddianame daha çok kendisini “liberal” olarak tanımlayan kişilere yönelik suçlamalar ortaya koymuştur. Bunun amacı, iddianameye yönelik medyada ve kamuoyunda, özellikle CHP tabanında ve sol tabanda oluşabilecek olan tepkileri asgari düzeye çekmek, bu vesileyle “liberal” kesim üzerinden “Gezi” eylemlerini kriminal bir eylem olarak tescil etmektir.
Oysa “Gezi” olaylarında “liberaller” azınlıkta olan kesimdi. “Gezi” eylemlerinin ilk günlerinde CHP, Kadıköy’de düzenlediği mitinge katılan kitleleri Taksim Meydanı’na yönlendirerek, “Gezi” eylemlerinin kitleselleşmesini sağlayan ana unsurdu. Genel olarak da CHP tabanı olmasaydı, 81 ilde milyonlarca vatandaşın eylemlere katılması olanaksız hale gelirdi. Bunu anlamak için, İçişleri Bakanlığı’nın eylemlere katılanların sayısına dair açıkladığı verilerle, siyasi partilerin oy oranlarını karşılaştırmak yeterlidir. Kendilerini “liberal” olarak tanımlayanların Türkiye’de kitlesel bir tabanının bulunmadığı, genel seçim sonuçlarına bakılarak açık bir biçimde görülebilir.
Türkiye’de hiçbir tabanı bulunmayan “Açık Toplum” gibi sivil toplum örgütlerinin ve Osman Kavala gibi CHP’nin ideolojisine, Atatürk devrimlerine ve sosyalizme uzak duran birisinin iddianamenin odak noktası haline getirilmesinin nedeni budur. Kendisini “Atatürkçü”, “Kemalist”, “sol”, “sosyal demokrat”, “sosyalist”, “komünist”, “vatansever” olarak tanımlayan kesimler bu tuzağa düşmemeli, iddianamede adı geçen kişilerin siyasi görüşünü dikkate almadan, onlarla aynı siyasi çizgide olup olmadıklarına bakmadan, bu iddianameye tepkilerini açık bir biçimde vermelidirler.
Türkiye Komünist Partisi, bu konuda örnek bir davranış göstermiş ve iddianame açıklandıktan sonra “Gezi” eylemlerinin arkasında olduğunu resmen duyurmuştur, “Gezi” eylemlerine sahip çıkmıştır. Cumhuriyet Halk Partisi ve “Gezi” eylemlerine katılan diğer partiler de bu konuda en kısa sürede en üst seviyede ayrıntılı ve etkin bir açıklama yapmalıdır, “Gezi” eylemlerine sahip çıktığını açıklamalıdır.
Asrın safsatası ‘Gezi’ iddianamesi
Yazarın Son Yazıları
Terör örgütü PKK’nin ve DEM’in talepleri, medyaya yansıyan açıklamalara göre, her ne kadar federasyon ve özerklik gibi unsurlardan söz etmese de Türkiye’nin üniter yapısına zarar verecek niteliktedir.
Demokrasi, halk egemenliğine dayalı yönetim biçimidir.
Kurtuluş Savaşı’nın lideri, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve Aydınlanma devrimlerinin öncüsü Mustafa Kemal Atatürk’ün solcu olduğu tezi birçok kesim tarafından kabul edilmez ve genellikle tepkiyle karşılanır.
CHP’nin 39. olağan kurultayı, partinin ilkelerini, ideolojisini, kurumsal kimliğini özümsemiş olan parti üyelerinde ve seçmenlerde hayal kırıklığı yarattı.
Antik Yunan filozofları Platon’a ve Aristoteles’e göre yaşamın amacı iyi bir insan olmaktır ve iyi bir insan olmak da erdemli olmak anlamına gelmektedir.
ABD Devlet Başkanı Donald Trump ile AKP Genel Başkanı ve “Cumhurbaşkanı” Recep Tayyip Erdoğan arasında sık sık bir karşılaştırma yapılır ve ikisinin de popülist ve otoriter liderler olduğu söylenir.
CHP’nin geçtiğimiz hafta açıklanan yeni parti programı taslağında çok önemli ve doğru açılımlar olmakla birlikte, çok ciddi ve önemli eksikler de bulunmaktadır.
Kurtuluş Savaşı’nın lideri, Aydınlanma devrimlerinin öncüsü, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu ve ilk genel başkanı olduğu Cumhuriyet Halk Partisi...
Türkiye’nin Orta Asya’daki Türki devletlerle, yani Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan ve Kırgızistan ile tarihsel, kültürel, dilsel bağları olduğu halde, AKP iktidarı döneminde bu ülkelerle de ilişkiler geriledi.
Adından da anlaşılacağı gibi, iddianame, belli başlı iddiaları içerir, bir mahkemenin ve hâkimin hüküm veya beraat kararını içermez.
Bugün, Kurtuluş Savaşı’nın lideri, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve Aydınlanma devrimlerinin öncüsü olan Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm yıldönümü.
New York ABD’nin en büyük kenti olduğu gibi, dünyanın da en büyük kentlerinden birisidir.
CHP’nin emperyalizm destekli AKP’nin baskılarına karşı direndiği bir ortamda, sosyal demokrasi ile “altı ok” arasında bir karşıtlık yaratarak, CHP’nin kurumsal kimliği ve CHP’nin kurultay tarafından belirlenen parti programındaki temel ilkeleri sorgulamak, CHP’de ideolojik bölünmeye ve emperyalizme yarar sağlar.
Britanya, Fransa, Yunanistan ve İtalya, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun topraklarını işgal ettiklerinde, Mustafa Kemal Atatürk işgal güçlerine karşı Kurtuluş Savaşı’nı başlatırken, Osmanlı İmparatorluğu’nun padişahı Vahdettin, önce Türkleri Anadolu’da küçük bir toprak parçasına sıkıştıran Sevr Antlaşması’nın imzalanmasını, sonra da Atatürk’ün idam fermanını onaylayarak, işgalci ülkelere boyun eğmişti.
29 Ekim’de Türkiye Cumhuriyeti’nin resmen kuruluşunun 102. yılı kutlanacak.
Bir hükümetin, milletin desteğiyle değil, sözde “savcıları” ve sözde “hâkimleri” kullanarak, polisin, jandarmanın, gardiyanın, kolluk kuvvetinin, askerin ve emperyalizmin desteğiyle ayakta durması, o hükümetin tükenmişliğinin ve çaresizliğinin göstergesidir.
Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde Aydın ilinde yer alan Miletos antik kenti, felsefe ve bilim tarihi açısından, dünyanın en önemli kentlerinden birisidir.
Ortadoğu (“Middle East”) ve Kuzey Afrika (“North Africa”) bölgesi kısaca MENA olarak da anılıyor.
Emperyalizm bir komplo teorisinin ürünü değildir, bir olgudur, bir gerçektir.
Antik Yunan filozofu Platon’un dediği gibi, görünüşlerle gerçeği ayırmak, algılara aldanmamak, retoriğin esiri olmamak gerekir.
Anayasanın 34. maddesinin tanıdığı hakkı kullanarak “Gezi” protesto eylemlerine milyonlarca vatandaş katıldığı ve destek verdiği halde, onların içinden işadamı Osman Kavala, milletvekili Can Atalay, akademisyen-bürokrat Tayfun Kahraman, belgeselci-sinemacı Mine Özerden, yapımcıgazeteci Çiğdem Mater Utku, yapımcı-menajer Ayşe Barım, ne olduğu belli olmayan ölçütlere göre ayıklandılar ve tutuklandılar.
ABD Devlet Başkanı Donald Trump bu hafta içerisinde 20 maddelik “Gazze Barış Planı”nı açıkladı.
ABD Devlet Başkanı Donald Trump ile AKP Genel Başkanı ve “Cumhurbaşkanı” Recep Tayyip Erdoğan’ın karşılıklı “dostlukları” ve birbirlerine duydukları “saygı”, dillere destan olacak nitelikte gelişmeye devam ediyor.
Türkiye’de muhalefetteki siyasetçiler, belediye başkanları, belediye meclis üyeleri, bürokratlar, akademisyenler, gazeteciler, yazarlar, yayıncılar, sanatçılar, öğrenciler hukuka aykırı biçimde tutuklanırken...
İsrail devletinin onlarca yıldır Filistin’i işgal altında tutması; Batı Şeria ve Doğu Kudüs bölgelerinin işgalinden sonra, Gazze’yi yeniden işgal etmesi ve bu bölgede 60 bini aşkın insanı katletmiş olması, yüz binlerce insanı da göçe zorlaması, ABD’nin desteğinde gerçekleşmiştir.
Türkiye’de insanların birçoğunda adalet, merhamet, vicdan, insaf, sevgi duygusu kalmadı.
Türkiye Cumhuriyeti gibi laik bir ülkede, o ülkeyi yönetenlerin Müslüman olup olmadığını tartışmanın bir anlamı yoktur.
AKP iktidarının Cumhuriyet Halk Partisi üzerinde uyguladığı hukuk dışı baskılar Türkiye için birçok olumsuz sonuç doğurmaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisi’nin milliyetçi bir parti olup olmadığı her zaman tartışma konusu olmuştur. Çünkü milliyetçi olmak tam bağımsız olmayı ve emperyalizme karşı mücadele etmeyi gerektirir.
Siyaset bir dava, ideoloji ve ilkeler bütünü doğrultusunda, toplumu ve ülkeyi iyiye doğru geliştirmek ve dönüştürmek için yapılır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu, ana muhalefet ve birinci partisi olan CHP tarihinin en zor dönemlerinden birisini yaşıyor.
Bugün 30 Ağustos Zafer Bayramı.
Sık sık laiklik karşıtı açıklamalar yapan Diyanet İşleri Başkanlığı yönetimi, son olarak, Kuran ayetine dayanarak, kadınların miras hakkında erkekle eşit olmadığına dair bir açıklama yaptı.
Cumhuriyetin, başka bir deyişle, halkın egemenliğine dayanan bir yönetim biçiminin yıkılması ve onun yerine teokratik ve monarşik bir yapının kurulması, normal değil, anormal bir durumdur.
CHP’li Aydın Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’nun AKP’ye geçmesi bir ahlaksızlık ve erdemsizlik örneğidir.
CHP’de 13 Ağustos’ta başlayıp 7 Eylül’e kadar sürecek olan mahalle/ muhtarlık bölgesi kongreleri, sadece CHP’nin değil, Türkiye’nin de geleceğini etkileyecektir.
7 Ekim 2023 tarihinde köktendinci terör örgütü Hamas’ın İsrail’e yönelik gerçekleştirdiği terör saldırısından ve bini aşkın İsrailli sivilin bu saldırıda ölmesinden sonra, İsrail’deki Binyamin Netanyahu hükümeti, terörizme karşı orantısız güç ve şiddet kullanarak, Filistin’in Gazze bölgesinde, aralarında çocukların ve kadınların da olduğu, on binlerce sivil insanı katletti.
Türkiye’nin ekonomi, siyaset, laiklik, yargı, adalet, eğitim, sağlık gibi alanlardaki sorunlarına ek olarak, bir sahte üniversite diploması krizi de patlak verdi!
Hem yaşamda hem de siyasette en önemli şeylerden birisi tutarlılık ve samimiyettir. Bir kişinin tutarsız olması onun samimi olmadığının da göstergesidir. Bir kişinin samimi olmaması da tutarsızlığa yol açar.
Cumhuriyet Halk Partisi’nde mahalle, ilçe ve il kongreleri süreci başladı.