MÖ 8. yüzyılda yaşamış olan Homeros’un destanlarında bile adı geçen Kaz Dağları’nda (İda Dağları) yaşanan doğa ve çevre katliamı, insanın doğa karşısında ne kadar acımasız olabileceğini bir kez daha gösterdi.
Ormanlardaki yeşili gördüğünde ağaçların yeşilini değil, sadece ABD Doları’nın yeşilini görecek kadar ruhsuzlaşmış bir insan, baştan sona sorgulanmalı, bu sorgulanma süreci sonrasında da titreyip kendisine gelmelidir.
Sorun temelde, insanın doğayla ilişkisini belirleyen ahlaki bir sorundur. Bazı insanlar için doğa, kendi çıkarları için sömürülmesi ve gerektiğinde katledilmesi gereken yabancı ve dışsal bir nesnedir. Bu insanlar, doğaya karşı bir yabancılaşma duygusu içindedirler ve onlarda doğa sevgisi diye bir şey yoktur. Bu insanların ruhunu, bencillik duygusu ve kişisel çıkar kaygısı esir aldığı için, onlarda insan sevgisi de yoktur, hayvan sevgisi de yoktur, doğa sevgisi de yoktur. Bu insan türü, eko-sistemin değil, ego-sistemin bir parçasıdır.
Bazı insanlar için ise doğa insanın dışında yabancı bir nesne değildir, insan doğanın bir parçasıdır, insan doğayla bütünleşmiştir, insan doğa sayesinde var olmuştur ve doğa sayesinde varlığını sürdürmektedir. Bu insanlar doğaya bir hayranlık ve sevgi duygusuyla yaklaşırlar, kendi egolarını, doğanın üzerinde görmezler. Doğanın kurtulması ve varlığını sürdürmesi, bu tür insanların sayısının artmasıyla ve siyasi karar mekanizmalarında etkin hale gelmesiyle olanaklıdır. Sorunun tabii ki ekonomik boyutu da vardır.
Sorun sadece felsefenin ve psikolojinin konusu değildir. Egolojiden bağımsız olarak ekoloji alanında mesafe alınamayacağı gibi, ekonomiden bağımsız olarak da ekoloji konusunda bir mesafe alınamaz. Sonuçta doğanın ve çevrenin katledilmesi, ekonomik gerekçeler gösterilerek gerçekleşmektedir. Üretim biçimlerinden bağımsız olarak ekoloji konusu ele alınamaz.
Nitekim, doğanın günümüzde olduğu gibi yoğun ölçekli bir biçimde katledilmesi, 19. yüzyıldaki Sanayi Devrimi’nden ve sanayi tarzı üretimin başlamasından itibaren geçerli olan bir durumdur. Bu devrime 20. ve 21. yüzyılda teknoloji devrimi de eklenmiştir. Tarımsal üretimin gerilemesi, onun yerine sanayi ve teknoloji alanlarında üretimin yaygınlaşması, doğanın ve çevrenin katledilmesinin başlıca nedenleri arasında yer almaktadır. Sanayi tarzı üretimin ve bazı sanayi-teknoloji ürünlerinin kullanımı sonucunda oluşan gazların neden olduğu küresel ısınma, sanayi-teknoloji alanındaki üretimin sonucunda ortaya çıkan atıklarının suyu, havayı ve toprağı kirletmesi, yeşil alanların betonlaşması ve çarpık yapılaşma, insanlığın karşı karşıya olduğu en önemli doğa ve çevre sorunları arasında yer almaktadır.
Bu nedenle, tarımsal üretimden vazgeçilmemeli, tarımsal üretim desteklenmeli, sanayi ve teknoloji alanındaki üretim süreci de, doğa ve çevre dostu teknolojiler ve mühendislikler ile denetlenmeli ve desteklenmeli, sanayi ve teknoloji alanındaki yatırımlar, çevre teknolojileri ve çevre mühendisliği dışlanarak gerçekleşmemelidir.
Türkiye’deki durum ise ekonomik üretim biçimlerine de bağlı olarak, çarpık yapılaşma, betonlaşma ve yok edilen yeşil alanlar açısından, dünyanın en kötü örnekleri arasında yer almaktadır. Çünkü Türkiye’de tarımsal üretim tamamıyla gerilediği gibi, sanayi ve teknoloji alanındaki üretim de son derece yetersizdir. Türkiye’de ekonomi, bir yandan turizm ve bankacılık gibi hizmet sektörlerine, bir yandan da, inşaat ve madencilik sektörleri üzerinden, arsa-emlak rantçılığına ve hazine avcılığına indirgenmiştir.
Yaşadığımız bu doğa ve çevre katliamları aslında, sadece insan dayatmasıyla doğanın ve çevrenin değil, ekonominin de iflas ettiğinin en büyük göstergelerinden birisidir. Bu doğa ve çevre katliamları aslında, sadece bencil insanın değil, aynı zamanda tembel insanın, elinde kalan son şey olan doğa mirasını talan etme hikâyesidir.
Eko-sistem mi, Ego-sistem mi?
Yazarın Son Yazıları
Terör örgütü PKK’nin ve DEM’in talepleri, medyaya yansıyan açıklamalara göre, her ne kadar federasyon ve özerklik gibi unsurlardan söz etmese de Türkiye’nin üniter yapısına zarar verecek niteliktedir.
Demokrasi, halk egemenliğine dayalı yönetim biçimidir.
Kurtuluş Savaşı’nın lideri, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve Aydınlanma devrimlerinin öncüsü Mustafa Kemal Atatürk’ün solcu olduğu tezi birçok kesim tarafından kabul edilmez ve genellikle tepkiyle karşılanır.
CHP’nin 39. olağan kurultayı, partinin ilkelerini, ideolojisini, kurumsal kimliğini özümsemiş olan parti üyelerinde ve seçmenlerde hayal kırıklığı yarattı.
Antik Yunan filozofları Platon’a ve Aristoteles’e göre yaşamın amacı iyi bir insan olmaktır ve iyi bir insan olmak da erdemli olmak anlamına gelmektedir.
ABD Devlet Başkanı Donald Trump ile AKP Genel Başkanı ve “Cumhurbaşkanı” Recep Tayyip Erdoğan arasında sık sık bir karşılaştırma yapılır ve ikisinin de popülist ve otoriter liderler olduğu söylenir.
CHP’nin geçtiğimiz hafta açıklanan yeni parti programı taslağında çok önemli ve doğru açılımlar olmakla birlikte, çok ciddi ve önemli eksikler de bulunmaktadır.
Kurtuluş Savaşı’nın lideri, Aydınlanma devrimlerinin öncüsü, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu ve ilk genel başkanı olduğu Cumhuriyet Halk Partisi...
Türkiye’nin Orta Asya’daki Türki devletlerle, yani Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan ve Kırgızistan ile tarihsel, kültürel, dilsel bağları olduğu halde, AKP iktidarı döneminde bu ülkelerle de ilişkiler geriledi.
Adından da anlaşılacağı gibi, iddianame, belli başlı iddiaları içerir, bir mahkemenin ve hâkimin hüküm veya beraat kararını içermez.
Bugün, Kurtuluş Savaşı’nın lideri, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve Aydınlanma devrimlerinin öncüsü olan Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm yıldönümü.
New York ABD’nin en büyük kenti olduğu gibi, dünyanın da en büyük kentlerinden birisidir.
CHP’nin emperyalizm destekli AKP’nin baskılarına karşı direndiği bir ortamda, sosyal demokrasi ile “altı ok” arasında bir karşıtlık yaratarak, CHP’nin kurumsal kimliği ve CHP’nin kurultay tarafından belirlenen parti programındaki temel ilkeleri sorgulamak, CHP’de ideolojik bölünmeye ve emperyalizme yarar sağlar.
Britanya, Fransa, Yunanistan ve İtalya, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun topraklarını işgal ettiklerinde, Mustafa Kemal Atatürk işgal güçlerine karşı Kurtuluş Savaşı’nı başlatırken, Osmanlı İmparatorluğu’nun padişahı Vahdettin, önce Türkleri Anadolu’da küçük bir toprak parçasına sıkıştıran Sevr Antlaşması’nın imzalanmasını, sonra da Atatürk’ün idam fermanını onaylayarak, işgalci ülkelere boyun eğmişti.
29 Ekim’de Türkiye Cumhuriyeti’nin resmen kuruluşunun 102. yılı kutlanacak.
Bir hükümetin, milletin desteğiyle değil, sözde “savcıları” ve sözde “hâkimleri” kullanarak, polisin, jandarmanın, gardiyanın, kolluk kuvvetinin, askerin ve emperyalizmin desteğiyle ayakta durması, o hükümetin tükenmişliğinin ve çaresizliğinin göstergesidir.
Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde Aydın ilinde yer alan Miletos antik kenti, felsefe ve bilim tarihi açısından, dünyanın en önemli kentlerinden birisidir.
Ortadoğu (“Middle East”) ve Kuzey Afrika (“North Africa”) bölgesi kısaca MENA olarak da anılıyor.
Emperyalizm bir komplo teorisinin ürünü değildir, bir olgudur, bir gerçektir.
Antik Yunan filozofu Platon’un dediği gibi, görünüşlerle gerçeği ayırmak, algılara aldanmamak, retoriğin esiri olmamak gerekir.
Anayasanın 34. maddesinin tanıdığı hakkı kullanarak “Gezi” protesto eylemlerine milyonlarca vatandaş katıldığı ve destek verdiği halde, onların içinden işadamı Osman Kavala, milletvekili Can Atalay, akademisyen-bürokrat Tayfun Kahraman, belgeselci-sinemacı Mine Özerden, yapımcıgazeteci Çiğdem Mater Utku, yapımcı-menajer Ayşe Barım, ne olduğu belli olmayan ölçütlere göre ayıklandılar ve tutuklandılar.
ABD Devlet Başkanı Donald Trump bu hafta içerisinde 20 maddelik “Gazze Barış Planı”nı açıkladı.
ABD Devlet Başkanı Donald Trump ile AKP Genel Başkanı ve “Cumhurbaşkanı” Recep Tayyip Erdoğan’ın karşılıklı “dostlukları” ve birbirlerine duydukları “saygı”, dillere destan olacak nitelikte gelişmeye devam ediyor.
Türkiye’de muhalefetteki siyasetçiler, belediye başkanları, belediye meclis üyeleri, bürokratlar, akademisyenler, gazeteciler, yazarlar, yayıncılar, sanatçılar, öğrenciler hukuka aykırı biçimde tutuklanırken...
İsrail devletinin onlarca yıldır Filistin’i işgal altında tutması; Batı Şeria ve Doğu Kudüs bölgelerinin işgalinden sonra, Gazze’yi yeniden işgal etmesi ve bu bölgede 60 bini aşkın insanı katletmiş olması, yüz binlerce insanı da göçe zorlaması, ABD’nin desteğinde gerçekleşmiştir.
Türkiye’de insanların birçoğunda adalet, merhamet, vicdan, insaf, sevgi duygusu kalmadı.
Türkiye Cumhuriyeti gibi laik bir ülkede, o ülkeyi yönetenlerin Müslüman olup olmadığını tartışmanın bir anlamı yoktur.
AKP iktidarının Cumhuriyet Halk Partisi üzerinde uyguladığı hukuk dışı baskılar Türkiye için birçok olumsuz sonuç doğurmaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisi’nin milliyetçi bir parti olup olmadığı her zaman tartışma konusu olmuştur. Çünkü milliyetçi olmak tam bağımsız olmayı ve emperyalizme karşı mücadele etmeyi gerektirir.
Siyaset bir dava, ideoloji ve ilkeler bütünü doğrultusunda, toplumu ve ülkeyi iyiye doğru geliştirmek ve dönüştürmek için yapılır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu, ana muhalefet ve birinci partisi olan CHP tarihinin en zor dönemlerinden birisini yaşıyor.
Bugün 30 Ağustos Zafer Bayramı.
Sık sık laiklik karşıtı açıklamalar yapan Diyanet İşleri Başkanlığı yönetimi, son olarak, Kuran ayetine dayanarak, kadınların miras hakkında erkekle eşit olmadığına dair bir açıklama yaptı.
Cumhuriyetin, başka bir deyişle, halkın egemenliğine dayanan bir yönetim biçiminin yıkılması ve onun yerine teokratik ve monarşik bir yapının kurulması, normal değil, anormal bir durumdur.
CHP’li Aydın Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’nun AKP’ye geçmesi bir ahlaksızlık ve erdemsizlik örneğidir.
CHP’de 13 Ağustos’ta başlayıp 7 Eylül’e kadar sürecek olan mahalle/ muhtarlık bölgesi kongreleri, sadece CHP’nin değil, Türkiye’nin de geleceğini etkileyecektir.
7 Ekim 2023 tarihinde köktendinci terör örgütü Hamas’ın İsrail’e yönelik gerçekleştirdiği terör saldırısından ve bini aşkın İsrailli sivilin bu saldırıda ölmesinden sonra, İsrail’deki Binyamin Netanyahu hükümeti, terörizme karşı orantısız güç ve şiddet kullanarak, Filistin’in Gazze bölgesinde, aralarında çocukların ve kadınların da olduğu, on binlerce sivil insanı katletti.
Türkiye’nin ekonomi, siyaset, laiklik, yargı, adalet, eğitim, sağlık gibi alanlardaki sorunlarına ek olarak, bir sahte üniversite diploması krizi de patlak verdi!
Hem yaşamda hem de siyasette en önemli şeylerden birisi tutarlılık ve samimiyettir. Bir kişinin tutarsız olması onun samimi olmadığının da göstergesidir. Bir kişinin samimi olmaması da tutarsızlığa yol açar.
Cumhuriyet Halk Partisi’nde mahalle, ilçe ve il kongreleri süreci başladı.