Örsan K. Öymen

Türkiye İslam ‘Cumhuriyeti’!

23 Aralık 2019 Pazartesi

“Cumhurbaşkanı” Recep Tayyip Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın düzenlediği 6. Din Şûrası’nda, “İslam bize göre değil, biz İslama göre hareket edeceğiz. Nefsimize ağır gelse de hayatımızın merkezine dönemin koşullarını değil, dinimizin hükümlerini yerleştireceğiz” diyerek, hem Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın laiklikle ilgili 2., 14., ve 24. maddelerini ihlal etmiştir, hem de TBMM’de namusu ve şerefi üzerine ettiği yemini çiğnemiştir.

Erdoğan, anayasayı ihlal ederek, Türkiye’deki kurumların da anayasayı ihlal etmesinin yolunu açmıştır. Nitekim “Kamu Gözetim, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu”, 12 Aralık 2019 günü, “Faizsiz Finans Kuruluşlarının Bağımsız Denetimini Yürüten Denetçiler İçin Kurallar” hakkında aldığı kararda, İslam dinine, Kuran’a ve hadislere referans yaparak, İslam dinine göre hareket ettiğini gerekçelendirme yoluna gitmiştir. Söz konusu kararın 14 Aralık 2019 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanmasıyla, devlet de söz konusu anayasa ihlaline ortak olmuştur.

Oysa anayasanın 24. maddesi açıktır ve şöyle der: “Kimse, devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.”

Cumhuriyet Halk Partisi bu konuyu mutlaka yargıya taşımalıdır. Aksi halde Türkiye’nin laik bir ülke olmaktan çıkmasının ve teokratik bir din devletine dönüşmesinin yolu açılmış olur. 

Kuran’da, günümüzde geçerli olan hukukla ve yasalarla çelişen birçok ayet bulunmaktadır. Birkaç örnek vermek gerekirse, Nisa Suresi’nin 34. ayeti kadınların gerektiğinde dövülebileceğini söyler; Maide Suresi’nin 38. ayeti hırsızlık yapanın elinin kesilmesini yazar; Nur Suresi’nin 2. ayeti ve Nisa Suresi’nin 15. ayeti zina yapana değnekle yüz kere vurma cezasını öngörür; Nisa Suresi’nin 11. ve 176. ayetleri erkeğe iki kadın kadar miras hakkı tanır. Oysa günümüzde geçerli olan yasalara göre kadının dövülmesi darp suçudur; hırsızlığın cezası hapistir; zina sadece boşanma nedenidir; kadın ve erkek mirasta eşit haklara sahiptir. Erdoğan’ın dediği gibi İslama göre hareket edeceksek, günümüzde geçerli olan yasaların yerini bu Kuran ayetleri mi alacaktır?!

Türkiye’de herkes Müslüman olmak zorunda değildir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin dini İslam değildir. 1876 Osmanlı Anayasası’ndan kalan “devletin dini İslamdır” ifadesi 1928 yılında anayasadan çıkarılmıştır. Çünkü laikliğin geçerli olduğu bir ülkede devletin dini olmaz. Laikliğin geçerli olduğu bir ülkede vatandaşlar kendi özgür iradelerine göre ister dindar olurlar ister dinsiz olurlar; isteyen Müslüman olur, isteyen Hıristiyan olur, isteyen Musevi olur, isteyen ateist olur, isteyen agnostik olur, isteyen deist olur. Ayrıca laikliğin geçerli olduğu bir ülkede, herkes gibi, Müslümanlar da anayasaya uymak zorundadır.

 Türkiye’de geçen haftalarda yaşanan bu rezalet yetmiyormuş gibi, bir de “Dünya Arapça Günü” rezaleti yaşandı! Arap kültür emperyalizminin uşaklığını yapanlar, böyle bir gün icat ettiler, hatta bu günde İstiklal Marşı’nı bile Arapça okuttular!

 Türkiye’de “Dünya İngilizce Günü” veya “Dünya Fransızca Günü” diye bir gün var mı? Yok. Zaten olmamalıdır da. Olacaksa, “Dünya Türkçe Günü” olmalıdır. O zaman “Dünya Arapça Günü” hangi amaca hizmet etmektedir?

 Tüm bunlar, Türkiye’nin bir İslam “Cumhuriyeti”ne dönüştürülmesi projesinin devrede olduğunun göstergeleridir. İmam hatip okullarında, Kuran kurslarında ve İlahiyat fakültelerinde atılan dikenli yabani sarmaşık tohumları filizlenmeye başlamıştır.

Cumhuriyet 100. yılına girerken, yıkılma tehlikesiyle karşı karşıyadır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları