Özdemir İnce

Cumhurbaşkanı’nın kaygıları

01 Ekim 2019 Salı

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Eskişehir’de Odunpazarı Modern Müzesi’nin açılış törenine katılmış ve burada yaptığı konuşmada: “Türkiye, geçen 17 yılda her alanda en büyük yatırımlara, en büyük eserlere, en büyük hizmetlere kavuşmuştur. İki konuda nispeten hedeflerimizin gerisinde kaldık; biri insan yetiştirme olan eğitim, diğeri insanı zenginleştirme olan kültür sanattır(...) Televizyondan sinemaya, müzikten bilgisayar oyunlarına kadar popüler kültürün tüm alanlarında içerik üretimine ağırlık veriyoruz. Her yıl takdim ettiğimiz kültür sanat büyük ödülleriyle ülkemiz kültür sanat erbabına desteğimizi gösteriyoruz. Medeniyet demek her şey gibi kültür ve sanatı da yeniden ve yeniden inşa demektir” demiş. Özet olarak “Eğitim ve sanatta geri kaldık” diyor.

***

Cumhurbaşkanı’nın sözünü ettiği en büyük yatırırım, en büyük eserler, en büyük hizmetlerin neler olduğunu biliyoruz: Yap-işlet-devret yöntemiyle yaptırılan yol, tünel ve köprülerin “büyük” eser olmayıp büyük “kazık” olduğunu çok iyi biliyoruz. Yandaşların kasası dolacak. Topluiğne üretecek bir tek fabrikaya bile yatırım yapılmadı. Çamlıca, Taksim ve İTÜ yaptırılan camilerin yediği paraya yazık, israf ve gösteriş, hiçbir estetik değeri yok.

***

AKP iktidarının eğitim, kültür ve sanat alanlarında çok başarısız olduğu çok doğru. Kültür eğitimle ilgili olduğu için ikisini başka bir yazıya bırakacağız. Bugün konumuz sanat: Edebiyat, resim, heykel, mimarlık, musiki, tiyatro ve dans (bale).
“Geri kaldık”tan kasıt AKP ideolojisi ise, “bilim”i ağzına almayan Erdoğan’ın temsil ettiği ideolojinin sadece 17 yıldır değil 700 yıldır geri kaldığı bilinen bir gerçek. Erdoğan’ın ağzına almadığı bilim olmazsa sanat da olmaz. Çağdaş bilim ve sanat aydınlanma çağını ürünüdür. Öyledir ama aydınlanmadan söz edildiği zaman Erdoğan silaha davranır.

***

Durumu açıklamak için patenti bana ait bir metafora başvuracağım: İnsan beyni, düşünce, bilim ve sanat üreten bir salgıbezi değildir. İnsan beyni akıllı bir aküye benzer; dış dünya karşısında yapılan gözlem, yaşanan deneyim ve duyulan kuşku ve korkuyla dolar. Bunlar doğuştan kalıtımla gelen yetenekle birleşince aküde biriken enerji düşünce, bilim ve sanat yapıtına dönüşür. Ateşin keşfi, granit parçasının bıçağa dönüşmesi, mağaralarda bulunan duvar resimleri bu enerjinin ürünüdür.

***

Bu dönemde gelişmekte olan insan aklı özgürdür. Hiçbir engel tanımaz. Düşünce, bilim ve sanatı yaratan da bu dönemde, henüz Tanrı ve din tarafından engellenmemiş olan ve maddi ihtiyaca cevap veren özgür akıldır. Özgür akıl yoksa: Düşünce, bilim ve sanat tohumu yoktur ki toprağa ekesiniz yada bir hayvan gibi damızlıkla çiftleştiresiniz.

***

Cumhuriyet’in 1923-1950 döneminde, laik öğretim sayesinde, düşünce ve bilim bin yıllık uykusundan uyandı. Ama bağnaz ve skolastik düşüncesizlik ve İslami nasların (dogmaların) baskısı altında kaldığı için dinci kesimde böyle bir uyanış görülmez. Onlara göre ilim Kuran’dadır, başka yerde aranmaz. Ama ilim bilim değildir. Cumhurbaşkanı’nı kaygılandırıp üzen kısırlığın nedeni budur. Ülkede zorla uyguladıkları Cumhuriyet karşıtı ve yasadışı eğitim ve öğretim sisteminde ısrar ettikleri sürece ve imam hatip okullarını kaldıraç yapmayı terk edip Tevhidi Tedrisat rejimini kabul etmedikçe bu bozgun devam edecektir.

***

Laik ve Cumhuriyetçi kesime gelince: Cumhurbaşkanı’nın dünyadan devşirmeyi planladığı bilimciler laik tarlanın, laik ocağın ürünleridir. Bu tarla ve ocağa mensup bilimcilerin, sanatçıların, edebiyaçlıların arasında dünya çapında arkadaşlarımız vardır. Şairlerimizin, romancı ve öykücülerimizin yapıtları Çince ve Japoncaya bile çevrilmektedir. Orhan Pamuk Nobel ödülü aldığı gibi başka arkadaşlarımız yurtdışında sayısız ödül almıştır. Bunların arasında bir tek İslamcı yoktur.
Bu arada bendeniz fakire bile Fransa’nın en önemli ödüllerinden olan Max Jacob Şiir Ödülü (2006) ile Bulgaristan’da on yılda bir verilen Penyo Penef (2010) ödülü verilmiştir. Az kalsın unutuyordum: Fransa’da Mallarmé Şiir Akademisi, Luxembourg’da Avrupa Şiir Akademisi üyesiyim. Şu işe bak!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Din ve vicdan hürriyeti 13 Aralık 2024
Üst kimlik olarak İslam 10 Aralık 2024
Yandaş hakem 8 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları