Türkiye’nin “Bir rüyası var”! Bu rüya, İstanbul’un 29. Çağdaş “Olimpiyat Oyunlarına” ev sahipliği yapmasını öngörüyor!

50 yıl önce 28 Ağustos’ta ABD’nin başkenti Vaşington DC’de birkaç yüz bin kişiye yaptığı konuşmada, ırk ayrımına ve Vietnam Savaşı’na karşı çıkan siyasi lider Martin Luther King Jr. şu sözüyle tarihe geçmişti: “Bir rüyam var!”
Rüyası ırk ayrımı ile savaşların sona ermesi ve insanlığın var olması idi. Ama 4 Nisan 1968’de Memphis kentinde bir otelde konuşma yaparken bir beyaz ırkçı tarafından öldürüldü. 21 yıl önce gittiğim Mempfis’te öldürüldüğü yerde saygı duruşunda bulunmuştum.
“Suriye’ye müdahale olacak mı? Olacaksa ABD katılacak mı? Olacaksa ne zaman?” sorularının tartışıldığı şu günlerde gözler ve kulaklar Beyaz Saray’a yöneldi.
Beyaz Saray, siyahi Başkan Barack Hussein Obama’nın şu sırada Martin Luther King Jr.’un “Bir rüyam var!” sözlerinin 50. yılını anma törenlerinden başka bir şey düşünmediğini duyurdu. Ünlü siyahi önder, tüm ABD’de çarşamba günü anıldı. Gözler, kulaklar yeniden Obama’ya çevrildi. Obama, Martin Luther King Jr.’un “rüyasını” Suriye’de “savaşa gitmeden” gerçekleştirecek mi yoksa dışlayacak mıydı?
Denildi ki, Obama perşembe günü düşünecek, cuma Müslümanların kutsal günü olduğu için müdahale olmayacak, karar belki cumartesi uygulanabilir! Ama cumartesi de ABD’nin “çalışma günü” tatili! Tam bu anda BM Genel Yazmanı Ban Ki-moon’un Suriye’deki kimyasal silah araştırması yapan BM denetçilerinin cumartesi günü Suriye’den ayrılacağı açıklaması geldi.

Bu arada İngiltere Başbakanı David Cameron, Suriye “müdahalesi” olasılığına karar verebilmek için tatilini keserek Londra’ya döndü, yetkili bakanları ve askerleri ile görüştü.
Cameron, ülkesinin BM Güvenlik Kurulu’na (BMGK) “Suriye’de kimyasal silah kullanımını kınayan, sivilleri korumak için gerekli önlemlerin alınmasına yetki veren ve Suriye ile üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmesini” öngören öneri hazırladığını Tvitter’inden açıkladı.
Dün öğleden sonra İngiliz hükümeti “kimyasal silah kullanımının insanlığa karşı bir savaş suçu olduğunu, bu nedenle insancıl amaçlı askeri müdahalenin yasal dayanağının bulunduğunu” açıkladı.

Ancak Rusya, İngiltere’nin BMGK’ye sunduğu öneriye, değil sıcak bakmak, Akdeniz’deki donanmasını takviye için bir denizaltı avcısı ile bir zırhlısını yola çıkardığını açıkladı.
Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Gennadiy Gatilov, Ban Ki-moon ile buluşmasından sonra İngiltere ve öteki Batılı ülkelerin davranışlarının “uluslararası hukuk kurallarına açık bir meydan okuma anlamına geldiğini” söyledi. Bunun daha şimdiden “Rus vetosu” anlamını taşıdığı kabul ediliyor.

5 Eylül Perşembe günü, “G20”ler denilen gelişmiş ekonomik ülkelerin baş yöneticileri Rusya’nın St. Petersburg kentinde buluşacak. Böyle olunca Suriye müdahalesi bu toplantıdan önce pek beklenmiyor! Genel toplantılar dışında önderlerin aralarında yapacakları ikili görüşmelerin ana gündemini Suriye müdahalesi ve Mısır olayları oluşturacak.
St. Petersburg toplantısının simgesi, Rusya’nın 100 yıl önce bu kentteki “çağdaş deneyimci” ressamları Vasily Kandinsky ve Kazimir Malevich’in yapıtlarından esinlenerek hazırlandı. Kullanılan renkler ile Rus bayrağı simgeye yansıtıldı.
Toplantıda Türkiye’yi temsil edecek olan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, ev sahibi Rus Devlet Başkanı Vladimir Putin, Başkan Obama ve Başbakan Cameron ile de Suriye konularını görüşmesi söz konusu.
Dolayısıyla 6 Eylül Cumartesi’den önce Suriye’ye bir askeri müdahalenin gündeme gelmeyeceği düşünülüyor!

Eğer bu toplantı öncesinde Suriye’ye müdahale olsaydı, tıpkı tatilini Suriye için yarıda kesen Cameron gibi Başbakan Erdoğan da 7 Eylül’de Arjantin’in başkenti Buenos Aires’te 29. Çağdaş Olimpiyatların İstanbul oylamasında konuşma yapmaya gidemeyecekti.
Bu durumda o güne değin Suriye müdahalesi gündeme gelmeyeceği için Türkiye’nin “Bir rüyam var!” hevesi sürecek, demektir. Müdahale olursa hiçbir ülke, savaş bölgesindeki Türkiye’de olimpiyatların yapılmasına oy vermeyecektir. “Rüya” da “karabasana” dönecektir! Olimpiyat adaylığımıza ilişkin görüşlere salı günü değineceğiz…

Türk Tarih Kurumu’ndan!

Salı günü bu köşede Türk Tarih Kurumu (TTK) Başkanlığı’na geçen yıl atanan Kayseri Erciyes Üniversitesi’nden Profesör M. Metin Hülagü’nün düzenleyeceği çalıştayların programına değinmiş, Abdülhamit ve Vahdettin ağırlıklı olduklarına dikkati çekmiştim.
Cuma günü ise TTK Başkan Yardımcılığı’na atanan Nevşehir kanaat önderi (!) Ahmet Belada’nın Nurculuğun piri Said Nursi’ye övgülerine yer vermiştim.
Her iki yazıda da “TTK’nin 1930’da Atatürk’ün önerisi ve Afet İnan ile arkadaşlarının Türk Ocaklarına sundukları bir önerge ile 1931’de kurulduğunda Orta Asya ve Anadolu Türkleri ile Anadolu tarihi ve uygarlıklarının araştırılmasının amaçlandığını” belirtmiştim.
Bu yazılarımdan sonra TTK Başkanı Prof. Dr. Hülagü’den şu iletiyi aldım:
“Merhaba Özgen Bey
Türk Tarih Kurumu’na göstermiş olduğunuz ilgiden dolayı teşekkür ederim. Tarihimizin her dönemine ışık tutmak muhakkak ki önemlidir. Ancak günümüz olaylarını daha yakından ilgilendirmesi ve merak konusu olması bakımından son dönem tarihimize öncelik verilmiştir. Yapıcı tenkitlerinize ve fikri katkılarınıza her zaman için açığız ve müteşekkir kalırız.
Saygılarımla. Prof. Dr. M. Metin Hülagü”.
TTK Başkanı Hülagü, “Ancak günümüz olaylarını daha yakından ilgilendirmesi ve merak konusu olması bakımından son dönem tarihimize öncelik verilmiştir” sözleri ile TTK’nin bundan böyle “nelere öncülük vereceği” konusundaki kaygılarımızı da doğrulamış olmuyor mu?

Türk ulusunun 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı saygı ve sevgilerimle kutlarım…