Ayasofya… (5)

26 Haziran 2020 Cuma

Ayasofya’nın mimarisinde simgelerin önemi dikkati çeker…

İmparator Justinien neden “dikdörtgen” yapıda ve kubbede ısrar etmiştir? Binanın “dikdörtgen” olup üstünde “kubbe” olmasının önemli siyasal nedeni var! “Dikdörtgen” bina olmasının nedeni; Süleyman Tapınağı’nın” dikdörtgen biçimde olmasıdır!

Ayrıca, ilk Hristiyan kiliselerinin mimarisinde “bazilikalar”,  “dikdörtgen” biçimlidir… “Kubbe” ise Roma icadıdır! Roma’daki “Pantheon” “pagan (çok tanrılı) İmparatorluğun en önemli tapınağıydı.

Musevi olgusu binanın biçiminde, kubbede ise Roma etkisi görülür… Ayasofya da, Musevilik ve Roma etkisiyle bir çeşit “Pantheon” idi…

Süleyman Tapınağı ile Ayasofya planları arasında yalnızca dönemsel farklar vardır.

***

Giusseppe Fossati

İsviçre doğumlu İtalyan mimar Gaspare Trajano Fossati (1809-1883) yardımına getirdiği kardeşi Giusseppe Fossati ile Tazminat döneminde İstanbul’un “siluetine” imzalarını atarlar… Gaspare, İstanbul’da 20 yıl yaşar…

***

Beyoğlu yangınında kül olan İstanbul Rus Elçiliği binasının yerine, büyük bir bina inşa etmek üzere özellikle İstanbul’a gönderilen mimar, 20 Mayıs 1837’de İstanbul’a gelir… 7 Temmuz 1838’de inşaatı başlayan bina, “Rus İmparatorluk havasında” 1845’de açılır…

Osmanlı yönetimi, Fossati’yi denemek amacıyla 1841-1843’te “Bab-ı Seraskeri Hastanesi” siparişini verir. Ancak, sonra “kışla ve tutuk evi” olarak kullanılır! “Bekirağa Bölüğü” olarak tanınır…  Günümüzde İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi olarak kullanılıyor…

Beyoğlu’nda bazı binalar O’nun imzasını taşırlar…

Osmanlı, Eminönü’nde “Limon İskelesi Karakolunu”, 1844’e Babıali’de “Arz Odası’nı” ona gerçekleştirtti…

1845’de, ilk  “Darülfünun (üniversite)” binası tamamlanmıştı… Ancak Darülfünun yerine, önce Osmanlı yönetimi “Meclis-i Mebusan”, sona “Evkaf Nezareti (Vakıflar Bakanlığı)”, daha sonra “Adliye Nezareti” binaları olarak kullanılır…1930’larda yandı!

1846-1848’de Osmanlı’nın ilk modern arşiv binası olan Hazine-i Evrak binası”, 2008’e kadar “Devlet Arşivi” olarak kullanılır, sonra “Araştırma, Arşiv, Belgeleme ve Okuma Salonu’na” dönüştürülür…

Fossati, bu arada Galata’daki Aziz Pietro ve Paoli Kilisesini yeniden inşa eder, Galatasaray’da halen “Çiçek Pasajı”nın” bulunduğu yerde yeni “İtalyan Tiyatrosu” da denilen “Naum Tiyatrosunu” yapar.

İstanbul’da 1830’lara değin ağırlıkla olan Ermeni mimarların etkilerini ortadan kaldıran Levanten mimarisi” akınını başlatan mimardır…

Ayasofya Onarımı!

1847’de Abdülmecid, Gaspare’yi “Ayasofya Camii”nin onarımı ile görevlendirir…

“Yaşamı boyunca en önemli uygulaması” diye sözünü ettiği bu çalışma sırasında hazırladığı resimlerden 25’ini, Abdülmecid’in desteği ile büyük boyutlarda bir albüm olarak Londra’da yayımlar…

Ayasofya’dan, Hz. İsa’nın mezar taşından bir parça, “Torino kefeni”  denilen Hz. İsa’nın sarıldığı bez, Hz. Meryem’in sütü!” ve azizlerin kemikleri gibi birçok kutsal emanet ile altın ve gümüşten değerli eşyanın çalındığı, ayrıca kapılardaki altınlar bile sökülerek batı kiliselerine götürüldüğü söylenir… 

Çalışmaya başladığında, tonoz ve kemerler de ayıklanınca badana tabakaları altından Bizans mozaikleri ortaya çıkar… Fossati ilk mozaiğe rastladığında, davet ettiği Sultan Abdülmecid’in de “bu resimlerin ortaya çıkarılmasını istemesi” üzerine, mozaikler temizlenir!

Bir mozaikte, sağda “Vaftizci” Hz. Yahya, solda Hz. Meryem, ortada ise Hz. İsa görülür… Mozaik, “kıyamet gününde insanlığın affedilmesi için” Hz. Meryem ve Hz. Yahya’nın; Hz. İsa’ya Yunanca Deisis (yakarışlarını)” yansıtır!  Bu nedenle mozaik “Yakarış”  olarak adlandırılır…

Yakarış Mozai

Hz. İsa sağ elinin başparmağı ile yüzük parmağını  birleştirip serçe parmağını da bu ikisine yakın tutarak “kutsama” işareti yapmaktadır. Böylece kendisine bakanları, “baba, oğul, kutsal ruh” adına kutsamaktadır…

Ziyaretçiler, Leonardo da Vinci’nin Mona Lisa tablosuna ya da Zeugma’nın “Çingene Kız” diye adlandırılan mozaiğinin gözlerine baktıklarında, nasıl kendi gözlerini ayıramazlarsa, aynı durum “Yakarış” mozaiğinde de geçerlidir…

***

Fossati kardeşlerin, önemli bölümü İstanbul’la ilgili olan bini aşkın desen, çizim ve belge, İsviçre’de “Bellinzona Cantonale Arşivi’nde”dir. Bu arşivi İstanbul’da Bizantalog Prof. Dr. Semavi Eyice ve yakın tarihlerde Hacettepe Üniversitesi’nden Prof. Dr. Sema Doğan incelemişlerdir. Prof. Dr. Doğan’ın bu konudaki “Ayasofya” kitabı, keşke İngilizceye de çevrilse!

Fossati’nin, Sultan Abdülmecid’ desteğiyle, Londra’da bastırdığı Ayasofya ve İstanbul ile ilgili gravürlerinin yer aldığı, en saygın yayını “Aya Sofia Constantinople” 162 yıl sonra yeniden dört dilde (Fransızca, Türkçe, Arapça, İngilizce) basıldı…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları