Balık Baştan Kokar! (4)

25 Kasım 2014 Salı

Soma Yırca’da 6 bin zeytin ağacı kıyımı yapan Kolin Şirketi’ne ağaç başına 90 lira ceza kesilmiş… Türkçesi ile ağaç başına 6 kilo zeytin bedeli… Bu ceza mı? Cezada caydırıcılık öne çıkmaz mı? Atinalı devlet adamı ve ozan Solon’un (İÖ 640 -559) koyduğu yasalara göre “bir zeytin ağacı kesen kişi ölüm cezasına” çarptırılıyordu.

***

3573 sayılı Yasa’nın 20. maddesi şöyle: “Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 km. mesafede zeytinyağı fabrikası hariç, zeytinliklerin vegatatif ve generatif gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez…”
AKP hükümeti, 2002’den bu yana bu kuralı 6 kez değiştirme girişiminde bulundu. Şu anda TBMM’ye sunulan bir torba yasa tasarısına göre, konu enerji yatırımı olursa “25 dönümden küçük zeytinlikler düz arazi” kabul edilecek.
Ayrıca, 18 Mayıs 2013’te Resmi Gazete’de yayımlanan “fidan kullanımını destekleme tebliğinde” zeytin ağacı fidesine de sınırlama getirilmişti!
Türkiye, zeytinyağı dışında kullanılan yağlı tohum, bitkisel ham yağ dışalımı için 3.6 milyar dolar ödüyor. Bu rakamın düşürülmesi, zeytinyağ tüketiminin artırılmasına ve köylünün daha fazla kazandırılmasına yönelik bir siyasayı gerektiriyor.
Buna karşılık, Türkiye’nin zeytin ve zeytinyağı dışsatımından sağladığı gelir 300 milyon dolara bile ulaşmıyor. Türkiye içindeki tüketim özendirilse, daha fazla üretimle dış satış girdisi de artırılsa, daha iyi olmaz mı?

***

AKP hükümetinin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız: “Zeytin ağacı da bizim, santrallar da… Birini tercih etmek, ötekisinden vazgeçmek anlamına gelmiyor” diyor.
Ama vazgeçiliyor!
AKP hükümetinin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ise açıkça “Türkiye’de dağ taş zeytin ağaçları ile dolmuş. Bu kötü bir şey değil… Ama Türkiye’nin enerjiye de ihtiyacı var…” diye konuşuyor.
Bu durumda, zeytin ağacı kıyımına yeşil ışık yakılıp dağ taş madenciliğe peşkeş çekilecek demek değil midir? Bu gidişle gelecek kuşaklar, Türkiye’nin pek çok yöresinde görülen antik zeytinyağı işliklerine bakarak günümüz insanlarını lanetleyeceklerdir.
Gemlik’te karayolu yapımı için 50 bin zeytin ağacına kıyılmıştı. Şimdi de Ayvalık Bağyüzü’nde zeytinliklere 350 m, köye 700 m. uzaklıkta taşocağına izin verildi. Bin çam ağacı kesildi. Hani yasaya göre zeytinliklerin 3 km. yakınında toz ve duman bırakan tesis yapılamazdı?
Zeytin ağacının yöre köylüsü için bir başka önemi daha var. Dünyada ve Türkiye’de son yıllarda sigaraya karşı izlenen siyasa nedeniyle, özellikle bu yöredeki tütün ekicisi güç durumda kalmıştı. Onlar da zeytin üretimine geçmişlerdi. Arazileri ise çoğunlukla 25 dönümün altındaydı. Şimdi yöre köylüleri ikinci bir darbeyi AKP hükümetinden yiyecekler!

***

Yırca köylüleri bir gecede 6 bin zeytin ağacından olup 90’ar liralık sadakalarla avutulacak. Kolin Şirketi’nin “mazisi” hakkında en güzel yazıyı Çiğdem Toker, 19 Kasım’da Cumhuriyet’te yazdı. Adamlar çeşitli suçlardan dolayı tonlarca hapis cezasına çarptırılmışlar ve hepsi ertelenmiş!
Danıştay’ın yürütmeyi durdurma kararını önceden öğrenince, gece baskını için Yırca köyüne 2 otobüs dolusu özel güvenlikçiyi yığdılar. Köylü direnince, güvenlikçiler vatandaşları kelepçelemede bir an bile tereddüt etmedi. Ondan sonra da sabaha karşı dozer-kepçe ordusu zeytinlere saldırıya geçti.
Oysa Danıştay’ın yürütmenin durdurulması gerekçeli kararında özetle “işlemler hukuksuz, santral yapılamaz…” deniliyordu.
Göz göre göre, açık seçik bu vandallığı bilerek yapan Kolin Şirketler Enerji Grubu adına Başkan Murat Zekeriya Aydın “Köylüler için çok ciddi üzüntü duyuyoruz. Para ikinci planda… Keşke oradaki vatandaşlarla çok daha iyi iletişimimiz olsaydı…” demez mi?

***

Türkiye’de AKP iktidarı ile ağaç düşmanlığı yoğunlaştı. Bu arada, Manisa’nın Turgutlu ilçesindeki Çaldağı’nda 2 milyon ağacın nikel madeni için kurban edilmesine Çevre ve Şehircilik Bakanlığı “olur” vermiş.
Bartın’ın Amasra ilçesinde termik santral için 43 bin ağaç kesilecekmiş… Elektrik direklerinin dikilmesi için 36.5 km. uzunluğunda, 50 m. genişliğinde bir koridor açılacakmış…
Bu arada aralarında karaçam, kızılçam, sarıçam, sahil çamı, kestane, ıhlamur, sedir, kayın, söğüt, yalancı akasya, meşe, gürgen ağaçlarına kıyılacakmış… Ve kıyım başlamış…
Rahmetli Rektör Kemal Kurdaş’ın öncülüğünde bilim insanları ve öğrenciler Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nin bozkır arazisinde bir orman yaratmışlardı ama başkentin Belediye Başkanı Melih Efendi, Yırca’da Kolin Şirketi’nin yaptığının aynısını yaptı.
Özel güvenlikçiler değil, üstelik devletin polisinin koruması altında dozerkepçe filosu ormanın içinden dört şeritli yol açarken binlerce ağaca kıymadı mı?
Bir zamanlar yerli üretim ağaçlar Ankara caddelerine dikilirken Melih Efendi yurtdışından ağaç getirmek için bolca döviz ödemedi mi? Sonradan bu yabancı ağaçların bazıları kurumamış mıydı?
Sultan hazretleri, Danıştay’ın çeşitli yürütmeyi durdurma kararlarına karşın Atatürk Orman Çiftliği’nde (AOÇ), üstelik bataklıktan yaratılan ve üretim yapılan doğayı ortadan kaldırıp kendisine 1.000 odalı utanç verici AK-Saray’ını fakir fukaranın parasıyla 1.5 milyar liraya yaptırmadı mı?
Hollandalı bir firmanın sahibi olan Dieter Lappen, bir Köln radyosuna “280 TIR dolusu ıhlamur, gürgen ve çınarın gönderildiğini” açıkladı. Ağaçların bazıları tanesine 15 bin TL ödenmişti. Ayrıca Almanya, İtalya’dan da ağaç getirtilmişti.
İşi ağaç üretmek olan orman ve doğayı korumak olan çevre bakanlığı AOÇ’de 3 maymunu oynadı! Ne demiştik? “Balık baştan kokar…”

***

Kızılderili atasözünü anımsayalım: “Bütün ağaçlar kesildiğinde, bütün hayvanlar öldüğünde, bütün sular kirlendiğinde, hava solunamaz hale geldiğinde, paranın yenilebilir bir şey olmadığını anlayacaksınız!”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları