Özgen Acar
Özgen Acar ozgenacar@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

‘Bellrock’(*) - ‘Five Hills’(**)! (18)

17 Mart 2015 Salı

Tarihimize “Çanakkale Geçilmez” sözleri ile giren, yabancıların da “Gentilmen (Çelebiler) Savaşı” dedikleri Gelibolu Savaşı’nın yarın 100. yıldönümü…
75 bin kişilik bir ordu ve görkemli İngiliz, Fransız, Avustralya, Yeni Zelanda donanması Çanakkale Boğazı’nda boy gösterdi. Aralarında Troya savaşlarında Yunan ordusunun başındaki kral Agamemnon’un adını taşıyan bir zırhlı da vardı! Yüzbaşı İsmail Hakkı Bey’in komutasında Nusret mayın gemisi olağanüstü başarılar elde etti. Üç zırhlıyı batırdı, üçünü de ağır yaraladı.
18 Mart sabahı gün ağarırken, Arıburnu yönünde top seslerinin duyulması üzerine, 19. Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal Bey, çıkarma yapıldığını algıladı. Durumu bildirdiği Ordu Komutanlığı’ndan tepki gelmeyince ve 27. Alay’ın da ağır kayıplar verdiğini öğrenince sorumluluğu aldı. 57. Alay’ı bir batarya ile Kocaçimentepe’ye yönlendirdi.
Kendisi de Conkbayırı’na gittiğinde, Arıburnu’ndan bazı askerlerin çekildiğini, düşman askerlerinin de onları izlediğini gördü. Yıllarca sonra o anı Mustafa Kemal, Ruşen Eşref Ünaydın’a şöyle anlatmıştı:
“...261 rakımlı tepeden sahilin gözetleme ve korunmasıyla görevli olarak orada bulunan bir müfreze askerin Conkbayırı’na doğru koşmakta, kaçmakta olduğunu gördüm... Bu askerlerin önüne kendim çıkarak:
- Niçin kaçıyorsunuz? dedim...
- Efendim düşman, dediler!
- Nerede?
- İşte! diye, 261 rakımlı tepeyi gösterdiler.
Gerçekten de düşmanın öncüleri 261 rakımlı tepeye yaklaşmış, rahatça ilerliyorlardı. Şimdi vaziyeti düşünün. Ben kuvvetleri geride bırakmışım, askerler on dakika istirahat etsin diye... Düşman da bu tepeye gelmiş... Demek ki düşman bana, benim askerlerimden daha yakın! Ve düşman benim yere gelse kuvvetlerim çok kötü bir duruma düşecekti. O zaman artık bilemiyorum, bilinçli bir düşünme ile midir, yoksa önsezi ile midir, bilmiyorum. Kaçan askerlere:
- Düşmandan kaçılmaz, dedim.
- Cephanemiz kalmadı, dediler.
- Cephaneniz yoksa süngünüz var, dedim.
Ve bağırarak bunlara süngü taktırdım. Yere yatırdım. Aynı zamanda Conkbayırı’na doğru ilerleyen piyade alayı ile dağ bataryasının yetişebilen askerlerinin ‘marş marşla’ benim bulunduğum yere gelmeleri için, yanımdaki emir subayını geriye yolladım. Bu askerler süngü takıp yere yatınca, düşman askerleri de yere yattı. Kazandığımız an, bu andır...”
Sonra Kolordu Komutanı Esat Paşa’nın izniyle, 27. Alay’dan geri kalan birlikleri de emrine alan Mustafa Kemal, karşı saldırı için 57. Alay’a şu emri verdi: Ben size taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında, yerimize başka kuvvetler ve komutanlar kaim olabilir!”
Düşman, 20 Aralık’ta Çanakkale’yi terk etti. Sonrasında Avustralya Canberra’da Kemal Atatürk, Yeni Zelanda’da Vellington’un Tarakina Koyu’nda Atatürk anıtını diktiler… O “Bellrock’taki” başkomutandı!

Seyit Onbaşı’nın Bombası 
4 Mart 2014’te bu köşede şöyle yazmıştım:

“İlkokul tarih kitaplarından beri bir resmi anımsarız! Çanakkale Savaşı’nda Seyit Onbaşı’yı 275 kiloluk top mermisini sırtında taşırken gösteren bu resim ünlüdür. Onbaşı, düşmanın açtığı ateş sonucunda top bataryasının vinci çalışamaz duruma gelince, bu ağır mermiyi taşıyıp namluya yerleştirdikten sonra ateşliyor.
Fransızların ‘Bouvet’ zırhlısının dümeni parçalanıyor ve Nusret gemisinin döşediği mayınlardan kurtulamayınca da boğazda batıyor. Bu olay Türk istiklal tarihine ‘Çanakkale Geçilmez’ damgasını vuruyor.
Seyit Onbaşı 1918’de Balıkesir’de Havran’a dönüyor. Yoksulluk yaşamını odunculukla sürdürüyor. Atatürk, bir gün yöreden geçerken Seyit Onbaşı’yı soruyor. Oduncu Seyit, apar topar kaymakamın yedek elbisesi giydirilip Ata’nın önüne getiriliyor.
Giysiden dolayı yanılan Ata, ‘Seni iyi gördüm!’ diyor. O da elbisenin kaymakamın olduğunu itiraf edince, Ata durumu kavrıyor. O gün, tüm gazilere ‘aylık bağlanması’ talimatını veriyor.
Ancak Oduncu Seyit, aylığı kabul etmeyip ‘Ben bunu aylık için değil, vatan için yaptım!’ yanıtını veriyor. Onun adına da İş Bankası’nda açılan hesaba aylığı yatırılıyor. Soyadı yasasıyla da artık Seyit Çabuk olmuştur. 1939’da öldüğünde, İş Bankası önemli bir gerçeği açıklıyor. Oduncu Seyit, değil hesabını ‘sıfırlamak’, bir kuruşuna dahi dokunmamıştır!” 

***

Çanakkale’de rehberlere dağıtılan kitaptan Seyit Onbaşı ile ilgili bu olay çıkartıldı. Artık o’nun kahramanlığı anlatılmayacak!
Çanakkale Şehitler Anıtı’nın altında, savaşın kalıntılarının sergilendiği müze 2006’da bakım gerekçesiyle ziyarete kapatıldı!
Bir düşman şarapneli Yarbay Mustafa Kemal Bey’in göğsüne isabet etti. Göğsündeki saat onu korudu. Yakın tarihlere kadar bu olayın geçtiği yerde “Atatürk’ün saatinin parçalandığı yer!” yazılı bir tabela vardı. Kaldırıldı!

***

“Five Hills’teki” Sultan, Türk vatanının bir parça toprağı olan Suriye’deki Süleyman Şah Türbesi’ni “başarı” ile terk etti!
2004 yılından bu yana Ege’deki 16 Türk adasını Yunanistan’ın el koymasına “çıtı” çıkmadı!
Kimlerin “fatihayı”, kimlerin “bedduayı” hak ettiğini, siz takdir ediniz!
(*) Çankaya - (**) Beştepe  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kadın cinayetleri... 18 Ekim 2024
İran-İsrail... 11 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları