‘Bellrock(*)’ – ‘Five Hills(**)’! (5)

30 Ocak 2015 Cuma

Salı günü Cumhuriyet’in 1. sayfasında “Atatürk’ün Arazisine Külliye” haberini görünce şaşırdım! Yalova muhabirimiz Faruk Kırtay, Mustafa Kemal Atatürk’ün Yalova’da 1929’da satın alıp halka bağışladığı arazisinin parça parça satıldığını bildiriyordu. AKP’li belediye bir bölümünü otel yapmaları için Araplara satmıştı. Kalanını “imam hatip lisesi külliyesi” yapılması için bir vakıfla anlaşmaya varılmıştı.
Şaşırmamın nedeni, aynı gün Kavşak’ta Atatürk’ün çınar ağacının dallarını kestirmek yerine, orada yaptırdığı iki katlı konutun temellerini açtırıp 4m. kaydırdığını anımsatarak şöyle yazmıştım:
“Çevresindeki arazileri de satın alarak ‘Millet Çiftliği’ni’ 1937’de Türk halkına miras bıraktı. Arazinin bir bölümü köylülere dağıtıldı, ayrıca ‘Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü’ adıyla bilim kurumunu oluşturdu.”
Kırtay’ın haberinden 1988’de CHP’li belediye başkanının burada 550 milyon lira harcayarak botanik bahçesi yaptırdığını da öğrendim. “Külliye” sevdalı AKP’de baştan kokmaya başlayan balık, bu kez Yalova’ya da uzanmıştı.
Aynı gün gazetelerde Ankara Keçiören’deki Çağlar Ortaokulu’nun bahçesindeki Atatürk büstünün çalındığı haberleri yayımlandı. Anladığım kadarı ile bu basit bir hırsızlık olayı değildi. Çünkü kaidesindeki “Atam İzindeyiz” yazısının son hecesi silinerek “Atam izinde” biçimine dönüştürülerek resmen alay edilmişti!

***

İlk dört yazımızda gaziliğinden başlayarak yabancıların, hatta düşmanlarının bile onu nasıl övgü dolu sözlerle andıklarından, nasıl gerçek halk adamı olduğundan ve doğa sevgisinden söz etmiştik. Şimdi de yaşamımıza paraşütle bir iniş öyküsünü anımsayalım.

***

1995... Amerikalı siyasa bilimcisi Dinesh D’Souza İslam köktenciliğinin ılımlı İslama dönüştürülmesi gerektiğini” yazdı. Türkiye ve İslamiyeti araştıran, ülkemizde diplomat olarak görev yapmış, CIA Başkan Yardımcılığı görevinde bulunmuş olan ve Türkçe bilen Graham Fuller de “radikal İslamcı partilerin küresel kapitalist sisteme çekilerek ılımanlaştırılmasını” yazdı.
1996... Recep Tayyip Erdoğan’ın, bugün “paralel devletin bankası” diye topa tuttuğu “Asya Katılım Bankası”nı Fethullah Gülen ile birlikte törenle açtı. Paralel devletin önemli mali kaynağı bulunmuştu.
1999... Feto, Türkiye’deki koşullardan ürkünce ABD’ye kaçtı. Pensilvanya eyaletinde bir kasabada bir “külliyede” yaşıyor. Ancak ahtapotun kolları gibi, başta Türkiye olmak üzere, dünyanın dört bir köşesinde açtığı okullarda “ılımlı İslam” yolunda ilerliyordu!
2000... Fuller şöyle yazdı: “Türkiye, yakın bir gelecekte iki partili temsil sistemine yönelecek. Kökleri geçmişe dayanan ekonomik bunalım, iktidardaki Bülent Ecevit’in koalisyonunda deprem yaratacak.
Fazilet Partisi’nden kopan bir grup ılımlı İslamcı, geniş tabanlı siyasal oluşuma gidecek. Bazı etkin siyasacılar, partilerinden ayrılarak bu yeni oluşuma katılacaklar. Yeni oluşum kartopu gibi büyüyüp gelişecek. Bunların yanında İslami söylemlere ters düşmeyen ılımlı sol bir parti de Meclis’e sokulacak!”
2001... AKP kurulmadan önce merkezi Nev York’ta olan “Anti Defamation League (ADL) - İftira ve Karalama ile Mücadele Birliği” Başkanı Abraham Foksman özellikle Erdoğan ile görüşmek için İstanbul’a geldi. Zaman gazetesi, Feto ile bu birlik arasında yakın işbirliği olduğunu yazmıştı.
14 Ağustos 2001... Erdoğan Adalet ve Kalkınma Partisi’ni (AKP) kurdu.
Ocak 2002... Erdoğan Vaşington’ın yolunu tuttu. Bir otelde buluştuğu “Karanlıklar Prensi” olarak tanınan, eski ABD Savunma Bakan Yardımcısı Richard Perle’ye AKP’yi ve izleyeceği “ılımlı İslam siyasasını” anlattı.
Rahmetli meslektaşım, Turhan Yavuz “Çuvallayan İttifak” kitabında bu buluşmayı Cüneyd Zapsu’nun, “Çizmeli Adam” olarak tanınan Grenville Byford’un aracılığı ile ayarladığını yazdı. Byford’un, Forbes dergisince “dünyanın en güçlü 91. kadını” olarak tanımladığı eşi Orit Gadiesh devreye girmişti.
Gadiesh, Bir İsrail’li generalin kızı olup, 17 yaşında İsrail Genelkurmayı’nın istihbarat bölümünde çalışan ve Erdoğan’ın daha sonra Davos’ta “one minute” diyeceği eski İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Perez’in de baldızıdır.
3 Kasım 2002... Genel seçimde Fuller’in kehaneti gerçekleşti. AKP birinci, CHP 2. parti oldu. Ancak Erdoğan cezasından dolayı TBMM’ye giremedi.
10 Aralık 2002... ABD Başkanı George V. Bush, ne cumhurbaşkanı, ne de başbakan olan, yalnızca AKP Genel Başkanı unvanlı Erdoğan’ı Beyaz Saray’da kabul etti. Erdoğan, Fuller, Yahudi kökenli eski Ankara Büyükelçisi Morton Abramovitz, Refah Partisi ile Doğru Yol partisinin kurulması mimarlarından Henri Barkey ile baş başa yemekler yedi; Amerikan Yahudi Kongresi yöneticileri ile de görüştü.
Günümüzden bir örnek verelim. ABD Temsilciler Meclisi’nin Cumhuriyetçi başkanı John Boehner’in İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’yu ABD’ye davet etmesi protokol sorunu yarattı. Başkan Barack Hussein Obama’nın ve Dışişleri Bakanı John Kerry’nin de Netanyahu ile görüşmeyeceği açıklandı.
Aynı yıl, Erdoğan’ın siyasal yasağının kaldırılmasını öngören yasayı Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer veto” etti. TBMM yasayı 2. kez kabul edince, Sezer onaylamak zorunda kaldı. Siirt’ten seçilen “Jet” Fadıl Akgündüz’ün milletvekilliği düşürüldü, AKP’nin liste başı Mervan Gül’ün yerini bıraktığı Erdoğan’a başbakanlık yolu açılmış oldu.
2004... Erdoğan, İspanya’nın önerisi ile oluşturulan “Medeniyetler İttifakı’nın” eşbaşkanlığına getirildi. Bush’un önerisi ile ılımlı İslamı geliştirmek için koltukları kabartılarak “Büyük Ortadoğu Projesi” ile görevlendirildi.
Aynı yıl Amerika’da İsrail’in güçlü “lobisini” oluşturan “Amerika Yahudi Kongresi” adına, daha önce İstanbul’a özel görüşme için gelen Foksman “Yahudi Cesaret Ödülünü” verdi.
Paraşütle inişin öyküsünü sürdüreceğiz...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları