Beyaz Saray Seferi!

21 Mayıs 2013 Salı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, geçen hafta Vaşington’da ABD Başkanı Barack Hussein Obama ile özel ve heyetlerle yaptığı görüşmelere giderken acaba ne aradı, sonrasında ne buldu?

\n

Erdoğan’ın nasıl ağırlandığını, nasıl önemsendiğini vurgulayan yandaş basında bu sorumuzun yanıtlarını bulamadık. Bu sorunun en güzel yanıtını pazar günkü karikatürü ile Musa Kart Cumhuriyet’in birinci sayfasında çok iyi özetlemişti.
Kuşkusuz bu tür devlet ziyaretlerinde taraflar arasında görüş birliğine varılan noktalar olabilir, geleceğe yönelik önemli adımlar atılabilir.
En önemli gelişme, son dört yılda ikili alışverişin yüzde 75’lik bir artış ile yılda 20 milyar dolara çıkmasıydı. ABD’nin Türkiye satışı ise ikiye katlanmıştı. İki ülkenin uçak sanayicileri 3.5 milyar dolarlık helikopter yatırımını hedeflemişlerdi. ABD’de okuyan Türk öğrencilerinin sayısı 12 bin ile öteki Avrupa ülkelerden gelenlerin önüne geçmişti.
ABD Yönetimi, Türkiye’nin Irak’ta merkezi hükümeti dışlayıp Kuzey’de özerk Kürt yönetimiyle petrol anlaşmaları yapmasından memnuniyetsizliğini; İsrail ile görüşmelerin yeniden başlamasından duyulan memnuniyeti bildirdi.
Erdoğan, Suriye’de
Beşşar Esad’ı alaşağı edecek “askeri hareket” konusunda düş kırıklığı yaşadı. Esad’ın “kimyasal silah kullandığı” savı Beyaz Saray’da temkinli karşılandı. Vaktiyle Irak’ta Saddam Hüseyin konusunda ne denli yanıldıklarının, dünyaya rezil olduklarının bilincindeydiler.
Obama-Erdoğan
“Esad gitmeli… Esad sonrasında iktidar değil, gelecek rejim önemli…” görüşünde birleştiler. Obama, askeri müdahaleyi dışladı, “Suriye için sihirli reçete yok, uluslararası baskıyı artıralım…” dedi.
Çünkü;
1. Rus Dışişleri Bakanı
Sergei Lavrov, Amerikalı meslektaşı John Kerry ve sonrasında BM Genel Yazmanı Ban Ki-moon ile Suriye sorununun “2. Cenevre Görüşmeleri”nde ele alınmasında görüş birliğine varmışlardı.
2. Suriye’deki ABD, İngiliz, Fransız büyükelçileri
“Suriyeli muhalifleri siyasal çözüme iknada” anlaşmışlardı.
3. Rusya, Suriye’ye
“Yakhont” füzeleri ile radar sistemleri gönderdiğini açıkladı. Batı’nın tepkisi karşısında Moskova, bu silah satışının eski bir anlaşmaya dayandığını bildirdi. İstenseydi, silah gönderimi askıya alınabilirdi, ama Rusya buna yanaşmadı.
4. Kıbrıs-Suriye arasında Rus donanmasının savaş gemilerinde artış saptandı. İkna için Moskova’ya giden İsrail Başbakanı
Benyamin Netanyahu, eli boş dönmüştü.
Erdoğan, Rusya’ya, Körfez ülkelerine, Gazze ve Batı Şeria’y
a gideceğini açıkladı. Anlaşılan Obama’yı ikna edemeyince Rusya Devlet Başkanı Vlademir Putin’e söz geçirmeyi umuyordu.
Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül’ün Suriye konusunda “Rusya’nın tavrı takdire şayan” övgüsünden bir gün sonra Erdoğan, Vaşington’da Putin’e yüklendi.
Sonuçta Erdoğan
“askeri müdahale” konusunda Obama’dan veto yemiş ve yalnız kalmıştı.

\n

Basına Yansımalar!

\n

Türkiye’ye gelen yabancı devlet konukları ile yapılan görüşmeler sonrasında da ortak basın toplantıları düzenlenir. Bu toplantılarda, genç meslektaşlarımın, konuk ülke ile ilişkilere yönelik sorular yöneltmelerini beklerken, daha çok ev sahibi siyasacılara Türkiye’de o günün güncel sorunları ya da olaylar hakkında sormalarını genelde yadırgamışımdır!

\n

Aynı duruma Başbakan Erdoğan ile ABD Başkanı Obama’nın ortak basın toplantısında da benzeri duruma tanık olunca rahatladım. Amerikalı meslektaşlar Obama’ya soru üzerine soru yönelttiler.
ABD’nin CIA, FBI, Pentagon kadar güçlü örgütü Ulusal Vergi Dairesi’ndeki yolsuzluk Amerika’da gündemin başınd
aydı. Bu olayı deşen sorular soruldu.
İkinci sorular Adalet Bakanlığı’nın, haber ajansı Associated Press’in (AP) 20 telefon hattı ile 5 gazetecinin telefonlarını dinlemesine yönelikti. Sorular, Obama’yı Erdoğan’ın önünde güç duruma soktu. Oysa Türkiye’de
“telekulak” artık kurumsallaşmıştı. Türk meslektaşlar her nedense aynı soruları Erdoğan’a sormadılar.
Basın toplantısının ertesi günü Amerikan basınına “şemsiye skandalı” başlıklı haberler yansıdı. Nasıl olur da deniz piyadeleri yağmurda Erdoğan ile Obama’ya şemsiye tutarlardı. Bu bir rezaletti…
Peki, Amerikan basınına Obama’nın Erdoğan ile görüşmesi hakkında ne mi yansıdı? Herhalde okurların bu haberleri bulabilmeleri için büyüteçlere gereksinimleri olmuştur!

\n

***

\n

Geoergetovn, ABD’nin en önemli üniversitelerinin başında gelir. Emine Erdoğan iki kızı ile bu üniversitede Türk İş Kadınları Derneği’nin “Barış Oluşturma ve Geliştirmede İşkadınlarının Rolü” toplantısına katıldı, bir konuşma yaptı.
Üniversitenin İran kökenli profesörü
Fathali M. Moğaddam, Emine Hanım’a kitabını hediye etti. “The Psychology of Dictatorship (Diktatörlüğün Ruhbilimi) adlı kitapta demokrasiden diktatörlüğe geçiş irdeleniyordu.
İranlı bilim insanı
“Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla!” demiş olmalıydı! Ne var ki bu kitap hediyesi gazetelerimize fotoğraflı yansıdığı halde Sabah gazetesinde tek satırlık da olsa yer bulamadı!

\n

***

\n

“Hürriyet Daily News (TDN) gazetesine hayranım! Türkiye’deki arkeoloji ve sanat tarihi bağlantılı ya da tarihsel, kültürel, dinsel mirasın korunması haberlerini bu gazetede okuyorum.
Cumartesi günü
Nick Gamm’ın tarihsel görseller eşliğinde “Kandil Gecesi” yazısı, olayı sanatsal açıdan tüm yabancı okurlara tam 1.5 sayfa boyutunda anlatıyordu.
Arka sayfada Denizli’nin ünlü horozlarının geçmişini en azından 900 yıl öncesine götüren buluntu kabarmalar tanıtılıyordu. Muğla Yatağan’daki Stratonikeia antik kentindeki kazılar ve çağdaş canlandırmalara ise görselleriyle birlikte yarım sayfadan fazla yer ayrılmıştı.
TDN’nin Denizli’de, Muğla’da muhabirleri yoktu, ama bu konuda en önemli kaynakları Anadolu ve Doğan Haber ajansları idi.
Aynı gün, TDN’nin yayıncısı Hürriyet’in ana gazetesini bir yana bırakacak
olursak, Kelebek eki 18, Cumartesi eki 22 sayfaydı. Bu haberlere tek satır dahi yer verilmemişti. Anlaşılan Hürriyet bu haberleri Türk okuru için önemsemiyordu!

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları