\n\n\n

Geçen yıl 13 Eylül’de şehitlere “ceset” diyen İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin “Harekât her an yapılabilir” demecini vermişti…

Verdi de ne oldu? Bir yıldır yapıldığı söylenen “harekâtta”, bakanın deyimiyle “cesetlerin” gelişi sürüyor. Pazar günü de Şemdinli’nin Ortaklar köyünde iki, Beytüşşebap’ın Mezra beldesinde de bir askerimiz daha şehit oldular.

“Şehitler ölmez, vatan bölünmez”!

“Millet şehitlerine ağlıyor”!

“Şehitler son yolculuklarına törenle uğurlandı”!

2005’te Başbakan Recep Tayyip Erdoğan “Diyarbakır açılımını” başlattı. Buna karşılık PKK’ya karşı mücadele eden TSK mensuplarına da “Silivri” ve “Hasdal” cezaevlerinin kapıları “kapatılımlara” aralandı.

2009’da “başkomutan” Abdullah Gül “Kürt açılımını” müjdeledi! Aynı yıl, ister “görüşme”, ister “pazarlık” deyin devlet yetkilileri Abdullah Öcalan’ı ziyaret ettiler.

AKP hükümetinin “Habur açılımından” sonra yoğunlaşan “şehit mezarlarının açılımları” Beytüşşebap’taki 10 şehitten sonra, üç yerde daha gerçekleşti!

***

Bir başka acının da acısı haber,\t çarşamba gecesi Afyonkarahisar’dan geldi. Askeri bir karargâhta gece yapılan “el bombası taşıma ve sayımı sırasında” patlayan bir bomba “cephaneliği” havaya uçururken 25 askerimiz şehit düştü; altısı asker, dokuzu sivil, 15 vatandaşımız yaralandı.

Patlama alanında dolaşan meslektaşlarımız yerlerde şarapnel parçaları, kafalardan kopmuş sahipleri belirsiz gözler, eller; birkaç metre ötede bacak parçaları gördüklerini bildiriyorlar.

Meslektaşlarımızın bu gözlemine Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel de “Her şey ortada!” sözleri ile katılıyor…

Kısa bir süre önce koskoca Genelkurmay Başkanı bir şehit cenazesinde ağladığında, basın kendisine “ağlak” unvanını yakıştırmıştı. Bu kez ağlamadı… İl valisini ziyareti sırasında Afyon mermerinden satranç takımını, Bayat kilimini, Utku anıtının plaketi ile birlikte aldığı lokumu lüplüpledi…

Sonrasında gazetelerdeki haberlere sinirlenerek “Ani gelişen davranış karşısında herhangi bir reaksiyon (tepki) gösteremedim” sözleri ile savunma yaptığını sandı.

CHP Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Toptaş, Org. Özel’in savunmasını şöyle değerlendirdi:

“Genelkurmay Başkanı anlık kararları verecek sorumlulukta ve yetenekte biri olmak zorundadır. Bunu yapacak kapasiteniz (çapınız) yoksa, yarın anlık hatta saliselik kararlar vermek zorunda kalacağınız savaşta ne yapacaksınız? Savaşta ‘Anlık karardı, yanıldım’ deme hakkınız yok. O zaman da böyle derseniz vay halimize… ‘Ben buraya hediye almaya gelmedim, askerlerimin şehit olduğu olayı incelemeye geldim, benim yüreğim yanıyor’ demesi gerekirdi!”

Orman ve Su İşleri Bakanı, üstelik Afyonkarahisar AKP Milletvekili Veysel Eroğlu da “Böyle şeyler Hindistan’da, Pakistan’da da oluyor” sözleri ile olayı ve 25 şehiti küçümsedi.

Eroğlu’na geçen yıl temmuzda Güney Kıbrıs’ta mühimmat sandıklarının patlamasında 13 kişinin ölümünü anımsatalım. Genelkurmay Başkanı, Savunma ve Dışişleri bakanları istifa etmişlerdi. Evet, Rum sorumlularda onur vardı!

Gerçekten çok “özel” bir komutanımız var. “Ağlaklığı” bırakıp artık “güleriz ağlanacak halimize” demek, galiba daha doğru olacak…

***

Gün geçmiyor ki tüm sınırlarımızdan “ölüm” haberleri gelmesin… Şehitlerimizin yanı sıra Ege Denizi’nde de “insan kaçakçılığının” facia ile sonuçlandığı bildirilmesin.

İzmir Ahmetbeyli’de aralarında üçü bebek, 18 çocuğun bulunduğu 61 yabancı kaçak, teknenin batması sonucunda öldü. 46 kişi kurtuldu. Ceviz kabuğu gibi bir teknenin deposuna sardalye balığı gibi istif edilmiş 107 kişi… Neredeyse İzmir’de körfez vapurunun yolcuları kadar bir insan topluluğu bir ceviz kabuğunun deposunda!

Bu olaydan bir gün sonra biri Çanakkale, ötekisi Marmaris’te de iki tekne daha su alıp batmak üzereyken 36 kaçağın imdadına Sahil Güvenlik görevlileri yetişti.

Doğudan batıya kadar teröristlerin; füze; silah, uyuşturucu, içki, sigara, insan kaçakçılarının cirit attıkları; sınırları kevgire dönmüş bir ülkede insanların yaşam güvenliğini hangi hükümet sağlıyor acaba?

Yunanistan kaçak insan ticaretine karşı Türkiye sınırına, kilometrelerce tel örgü çekmeye başladı. Bu masrafın karşılanmasını Avrupa Birliği’nden istedi. Bence Atina, Brüksel’den değil, masrafın karşılığını Ankara’dan istemeli…

\n\n\n

\n\n\n

Mülkiyeli, kadim, Ankara çıkışlı meslektaşım, bir arkadaşım olarak bir konuyu danışmak istiyorum.

Bilirsin… Eskiden, genelde akşam gazeteleri olağanüstü bir haberi “sürmanşete” çıkartırlardı. Fransızcadan dilimize geçen bu sözcük “üst başlık” anlamına gelirdi. Artık bu olgu bugün, eski deyimiyle “ahval-i adiyeden” oldu.

4 Eylül sabahı gazeteleri okurken sıra Sabah’a geldiğinde şaşırdım. O gün Sabah’ın “sürmanşetinde!” “Nikâhtan 9 ay sonra düğün”, “Tarkan’ın konserinde Kıvanç şov”, “3’üncü köprüye ilk kepçe vuruldu”, “Fenerbahçe’de son karar Meireles” gibi resimli haberler vardı.

Oysa o gün Beytüşşebap’ta 10 Mehmetçik şehit edilmişti. Sabah’ta ise bu haber sayfanın en dibinde 1.5 sütuncuğa, “Misliyle ödediler” başlığı altında verilmişti. “Birkaç Mehmet öldü diye TBMM toplanmaz!” diyen AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü olan o zatı muhterem mi Sabah’ı yönetiyor? Başbakan “yalakalık” sözcüğünü bu haber için kullanmış olabilir mi?

Bu haberin bir asker çocuğu olarak senin de kanına dokunduğuna eminim! Görüşmek üzere… Sevgiler…

\n\n\n
\n\n