Uyutulan Kültür!

06 Aralık 2013 Cuma

Türkiye, 2020 yılı için girdiği İstanbul olimpiyatları ve İzmir Ekspo Fuarı’na ilişkin uluslararası yarışmalarda nal topladı. Ama, âdet olduğu üzere “kültürel” haber körlüğü hastalığı bulunan basınımızda “Birleşmiş Milletler, Eğitim, Bilim, Kültür Örgütü’ndeki (UNESCO)seçimde 121 oyla birinci seçilmesi yankılanmadı!
Örgüt, “Dünya Mirasını Koruma” konusunda önemli çalışmalar yapıyor. Örgütün Türkiye’de “Koruma Listesi”nde 11 kültür varlığı yer alıyor. Geçici listede 41 varlık sıra bekliyor. “Somut Olmayan Kültürel Miras” listesinde “Mesir Macunu’na” hafta başında “Türk Kahvesi” de eklendi.
Türkiye’nin uzmanlardan oluşan listeye seçilmesi önemlidir. Yabancı uzmanlar, Türkiye’ye gelip inceleme yaparak neyin ya da nerenin dünya mirasını koruma listesine alınıp alınamayacağına karar vermişlerdi. Artık Türk uzmanlar başka ülkelerdeki adaylara karar verecekler; Türkiye, UNESCO’da önemli söz hakkına sahip olacak.
Türkiye’nin adaylarından Diyarbakır Kalesi için bahar aylarında bu ilimizde 15 ülkeden UNESCO uzmanının katıldığı toplantıyı izlemiştim. Kale için başvurunun 2014’te yapılması kararlaştırılmıştı. Çalışmayı yerel düzeyde başarıyla götürenlerden Diyarbakır Müze Müdürü Nurten Soyukan yabancı uzmanlarca şiddetle övülmüştü. Ne var ki Kültür ve Turizm Bakanlığı’na Ömer Çelik’in gelmesinden sonra Soyukan bu görevden alınarak Kars’a atandı. Yalnızca o mu?
Çelik’in Enerji Bakanlığı’nda genel müdürlükten müsteşar yardımcılığına getirdiği Ali Şahin, tesadüfen Bergama’da bulunduğum gün geldiği bu ilçemizdeki Müze Müdürü Adnan Sarıoğlu’nu görevden aldı. Bu arada “Gaziantep Kültür Müdürlüğü” görevine bir “biyolog” atandı. Tesellim, bir imamın atanmaması!
Şahin, Ankara’da Anadolu Medeniyetleri Müze Müdürü Melih Arslan’ı koruma kuruluna atadı. Yalnızca o mu? Yardımcısı Nihal Tırpan’ın görevine son verdi. Tırpan emekliliğini istedi.
Son atamanın ilginç yanı, Konya Selçuk Üniversitesi Arkeoloji Profesörü olan eşi Ahmet Tırpan’ın kazısının iptali ile bağlantısıdır. Bakanlık, Prof. Tırpan’ın bu kararın iptal başvurusunu Danıştay’ın kabulünün ardından bir çeşit “aile cezası” verdi.
Yalnızca onun kazısı mı iptal edildi? Ertuğrul Günay, bakan olduktan sonra Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nü Akdeniz Üniversitesi Arkeoloji Profesörü Nevzat Çevik’e önermişti. Çevik, Myra kazılarını sürdürmeyi benimsemişti. Günay’ın değişmesinden sonra yerine gelen Çelik, öncülüne yakınlığı bilinen Çevik’in kazı iznini kaldırmakla kalmadı, öğrencilerinden Doç. Dr. İsa Kızgut’u da Rodiapolis kazısından aldı.
Her iki kazı da Antalya Müze Müdürlüğü’ne verildi. Antalya Müzesi’nin yaklaşık 10 kazının sorumluluğunu yüklendiği, tüm Türkiye’de ise bazıları “kurtarma kazısı” olarak müzelerin 65 kadar kazıdan sorumlu oldukları bildiriliyor. Oysa müzelerin görevi kazı değil müzeciliktir. Kendilerine gelen buluntuları korumak, kollamak, sergilemek ve yayımlamaktır.
On gün önce Hıncal Uluç köşesinde Avrupa Konseyi’nin Antalya Müzesi’ni 1988’de “Yılın Müzesi” seçtiğini anımsatarak “Bu müzenin neden Türkçe ve yabancı dillerde bir kataloğu yok” diye sordu.
Yalnız Antalya Müzesi’nin mi kataloğu yok? Türkiye’de yaklaşık 100 müze var. Hangisinin kataloğu var ki? Bakan Çelik, TBMM Bütçe Komisyonu’ndaki konuşmasında ilk on ayda ülkemize 26 milyon turistin geldiğini söyledi. Acaba kaç yabancı turist gezdiği müzelerimizden katalog alıp, ülkelerine götürüp Türkiye için ek tanıtım yapabildi?
Çelik bütçe konuşmasında Karun Hazinesi’nin ünlü “Kanatlı Denizatı”nın Almanya’dan geri alınmasının sağlandığını övünerek anlattı. Ama övünmesinin kaynağı olan Genel Müdür Murat Süslü’yü uzaklaştırdı.
Bakan, eylüle kadar Almanya’dan 1, Avustralya’dan 23 ve İngiltere’den 4 yapıtın kazandırıldığını da söyledi. Oysa bir Avustralyalı Türkiye’den aldığı 23 sikkenin geri verilmesini vasiyet etmişti. Dört Osmanlı mezar taşı 750-1.000TL’den müzayedeye çıkmıştı, bunların bedelsiz ya da para ödenerek geri getirildiği açıklanmadı.
Günay zamanında, sonuca giden bazı olaylar her nedense askıda! Örneğin Kopenhag Müzesi Mütevelli Heyeti, Cizre Ulu Camisi’nin kapı tokmağını, Diyarbakır Müzesi’nden çalınan sfenks ve çeşitli kandillerin, Türkiye’den gelecek geçici sergiler karşılığında geri verilmesini kararlaştıracaktı. Dışişleri Bakanlığı’na bu konuda herhangi bilgi ulaşmamış. Zeugma’nın ünlü “Çingene Kız” diye bilinen “Menad Mozaiği”nin öteki parçalarının ABD’nin Ohio Müzesi’nden geri getirilmesi konusunda bir ilke kararına varılmıştı. Mozaikler gelecek, Türkiye de öğrencilerini bu müzenin üniversitesine gitmeleri için özendirecekti. Şikago’daki başkonsolosluk, bu ilke kararının “şantaj koktuğu” gerekçesi ile uyulamayacağını müzeye bildirdi!
Başı Afrodisyas’ta bulunan “İhtiyar Balıkçı” heykelinin Berlin’deki gövdesinin getirilmesi de askıda… “Yeni Osmanlılık” sevdasındaki iktidar İstanbul Ayasofya Müzesi’nde 2. Selim Türbesi’nden onarım için Paris’e götürülüp Türkiye’ye “çakması” gönderilen “İznik Çinileri”nden “çıt” var mı?
Ankara’da konuştuğum yabancı kültür ataşeleri Türkiye’nin ilgisizliğinden dolayı zevkten dört köşeler! Edindiğim izlenim, Türkiye’de iktidarlar, bakanlar, genel müdürler değiştikçe yaklaşımlar da değişiyor, bazı olaylar uykuya yatırılıyor.
Son olarak aklıma bir soru geliyor! Bol bol Suriye ve Mısır’daki olaylar hakkında demeç veren koskoca Kültür Bakanı Ömer Çelik, göreve başladığından bu yana acaba kaç müze ve kaç kazıda inceleme yaptı?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları