Neden korkuyorsun liseli gençlerden?

17 Haziran 2016 Cuma

Kişi başına düşen milli gelirin son 9 yıldır yerinde sayıyor. Yani, adına “orta gelir tuzağı” denilen sarmalın içindesin. Çıkış yolun, sadece katma değeri yüksek üretim; ama burada da yerlerde sürünüyorsun. Katma değeri yüksek üretim bilgi demek, inovasyon demek, yaratıcılık demek; teknolojinin tüketicisi değil, üreticisi olmak demek. Bunun için ne gerek? Önce eğitim, eğitim, eğitim... 21. yüzyılın kaçınılmaz küresel rekabetine ayak uydurabilecek kadar donanımlı, çağdaş nesiller yetiştirmek gerek. Bu nitelikli işgücünü hazırlayacak ise eğitim. Sorgulayan, özgürlükçü... Peki, eğitim sistemi ne durumda? O da yerlerde sürünüyor. Ben söylemiyorum. Uluslararası göstergeler, yani açıkça rakamlar söylüyor. Örneğin ülkelerin eğitim sistemlerinin öğrencileri ne kadar iyi yetiştirdiğini ölçmek için 3 yılda bir yayımlanan PISA Raporu. Türkiye, 64 ülke arasında 45. sırada yer alarak yine OECD ülkelerinin gerisinde kaldı. Üstelik matematikte bir sıra geriledi bile. OECD’nin araştırmalarına göre 15 yaşındaki Türk öğrencilerin “eleştirel düşünce ve problem çözme becerileri” (critical thinking and problem solving) sadece yüzde 2.2. Bu oran Güney Kore’de yüzde 28, tüm dünya ortalamasında ise yüzde 11.
Bu ve benzeri veriler Türkiye’de de diğer ülkelerle eşzamanlı olarak açıklanır. Ancak siyasilerimiz tınmaz bile. Problem çözme, PISA raporlarında çözümü açık şekilde belli olmayan bir problem durumunda öğrencinin bu durumu anlama ve bilişsel süreçler yardımı ile çözme kapasitesi olarak tanımlanıyor. Ne tarz sorular mı soruluyor? Örneğin, bir soruda yeni alınan klima için kullanma kılavuzunun olmadığı belirtiliyor ve uzaktan kumandadaki göstergeleri kullanarak klimanın sıcaklığı ve nemi nasıl değiştirdiğini bulmaları bekleniyor. Başka bir soruda otomatik bilet alma makinesinin ekranı kullanılarak öğrencilerden farklı rotalar için biletler almaları isteniyor. Özetle, PISA 2012 problem çözme değerlendirmesinde yer alan sorular, öğrencilerin yeni durumlara ne kadar açık olduklarını, belirsizlikle nasıl başa çıkabildiklerini, çözüme ulaşmak için ne kadar çabaladıklarını değerlendirmeye odaklanıyor.
Gelelim “eleştirel düşünce”ye... Her söyleneni doğru kabul etmemeyi, sorgulamayı beraberinde getiriyor. Farklı görüşlere, düşünce biçimlerine açık olmayı. Ve doğal olarak “itiraz etmeyi” de... İtiraz edebilmek ise bilgi ekonomisine geçişin anahtarı.
Biliyorsunuz, Türkiye’nin sayıları zaten çok az olan en iyi okullarından başlayıp giderek yayılan bir dalga var. Liseli gençlerin gerici eğitime ve baskıya isyanı.. Sayı kısa sürede hızla arttı ve bildiri yayımlayan lise sayısı 365’e çıktı. Ve tabii iktidarın ilk tepkisi soruşturma başlatmak, gençlerin arkalarında kirli, bölücü ellerin olduğunu söylemek oldu. “Liselerde gericiliğe izin vermeyeceğiz” başlığı ile yayımlanan ortak bildiri, ilk önce, en zeki en çalışkan öğrencilerin zorlu sınavlardan geçerek okumaya hak kazandığı okullardaki öğrencilerden çıktı. Ardından tüm ülkeye yayıldı. Öncelikle bildiriyi okumanızı öneririm.
Bu gençler kendi geleceklerine sahip çıkmaya soyunan gençler. Ve sen onlardan korkuyorsun ey iktidar! Senin kurguladığın eğitim sistemine, dayattığın yaşam biçimine karşı çıktıkları, itiraz ettikleri için. Kendi açından haklısın tabii. Senin için bu ülkeyi yönetebilmenin, iktidarını koruyabilmenin yegâne yolu senin politikalarını itirazsız kabullenen nesillerin yetişmesi. Örneğin sen “işsizlik azaldı” diye açıklama yaparken birilerinin “Dur bakalım, sen bu rakamları ne hakla çarpıtıyorsun” diyebilmesi. Ya da “Kardeşim vergiyi toplamayı bir türlü başaramıyorsun ya da istemiyorsun; ama elektrikten petrole, doğalgazdan iletişime, yiyecekten giyeceğe, sigaradan içkiye tüm tüketim maddelerinin üzerine bindirilen ÖTV ve KDV gibi dolaylı vergilerin yükünü nüfusun ezici çoğunluğunu oluşturan işçi ve emekçilerin omuzlarına yüklüyorsun. Bu ne iş?” diye hesap sorabilmesi.
Oysa bu gençler bu ülkede yaşamak, bu ülkede çalışmak, geleceğe yönelik hedeflerini bu ülkede gerçekleştirmek istiyor.
Sen ise korkuyorsun. Ve tek yapabildiğin baskı ile sindirmek. Tabii, haklısın kendi açından!..  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Pusulanın ibresi... 17 Mayıs 2024
Benim Cumhuriyet’im... 10 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları